Gönül Birliği

Hayâlî Bey der ki: Kim mi yek-dil olmayıp verir ikilikden nişân Serzenişler kendi destinden görür hâven gibi Yek : Bir Dil : Gönül Yek-dil : Gönlünde bir şey bulundurmak Serzeniş : Sitem, darbe, şikâyet Dest : El Hâven : Havan Havan’ı bilirsiniz sevgili okuyucularım değil mi? Hani içinde karabiber gibi sert şeylerin ezildiği bir kap. Hani şöyle su bardağından büyükçe bir şey. […]

Daha fazla oku
Fennî’nin Şiiri

Mihenden kaçma ger mahsûd-ı ihvân olmak istersen [Dostlarının imreneceği örnek bir insan olmak için sıkıntılardan kaçmamalısın. Rahat döşekte olmaz o iş. Şairin dediği gibi: “Kâmilin taş yasdınıp toprak döşenmekdir işi Bâliş-i râhatda dâim câhil ü nâdân yatur”(Rahmî) (Olgun insanlar taşı tastık, toprağı döşek ettiler; rahat yatakta olmaya bilgisiz ve değersiz kişiler özenir.)] Yetiş imdâd-ı mazlûmâna […]

Daha fazla oku
İmam Şafii(r.a) Şiirlerinden Seçmeler

‘BIRAK ARZULARINI* Aklın karışırsa iki konuda Yorarsa seni zihnin Doğru olanı mı Yoksa arzuyu mu seçeceksin Bırak arzularını Zira arzu edilen şeyler Nefisleri ayıplanacakları yere sevkeder.(1) * Bu şiir bazı kaynaklarda Ali b. Ebî Tâlib’e de nispet edilir. YAKIN Gün gelir yalnız kalırsan De, bir gözetleyen var üzerimde Hiçbir şey gizli kalmaz,O’na her şey aşikar […]

Daha fazla oku
Sözün Belâgati

Hatîb el-Kazvînî Tam adı Ebü’l-Meâlî Celâleddîn el-Hatîb Muhammed b. Abdirrahmân b. Ömer b. Ahmed el-Kazvînî eş-Şâfiî (ö. 739/1338)’dir. 22 Şaban 666’da (7 Mayıs 1268) Musul’da doğdu. Aslen Kazvinlidir. Arapçanın yanında Türkçe ve Farsçayı da iyi bilirdi. Uzun yıllar Şam Emeviyye Camii’nde hatiplik yaptığı için “Hatîb” ve “Hatîbü Dımaşk” ünvanıyla anıldı. Kazvînî, ilk tahsilini babasının yanında […]

Daha fazla oku
İnsanoğlunun Bilgi ve Değeri

Kutadgu Bilig İnsanoğlunun Değerinin Bilgi ve Akıldan Geldiğini Anlatır Tanrı insanı yarattı, seçerek yükseltti; ona erdem, bilgi, akıl ve anlayış verdi. Ona hem gönül verdi hem de dilini açtı; ona güzel biçim, güzel tavır ve hareket ihsan etti. Ona bilgi verdi ve insan bugün yükseldi; ona anlayış verdi ve böylece düğümler çözüldü. Tanrı kime anlayış, […]

Daha fazla oku
Yeryüzünde Hükümdarın Varlığındaki Hikmet

 et-Turtûşî Dostlar bilmelisiniz ki, yeryüzünde hükümdarın bulunmasında Al­lah Teâlâ’nın yüce bir hikmeti ve kulları üzerine bereketli bir nimeti var­dır. Çünkü Rabbimiz kulların özüne adalet ve insaf huyunu yerleşmiştir. İnsanlar yöneticisiz kaldıkları zaman sudaki balıklar, misaline dönerler ki büyük ve iri olanlar hafif ve küçük olanları yutar. Onların hükümdarı olmayınca, işleri düzene girmez. Hayatlarını doğru düzgün […]

Daha fazla oku
Dil Bilgini ile Gemicinin Hikayesi:Gülşehri

Bir dil bilgini, denizde hiç tehlike ve bela olacağını düşünmeden gelip gemiye oturdu. Gemici gemiyi sefere hazırlamak için çalışır ve yelken direklerini aşağı yukarı kaldırıp indirirdi. Bazen denizde bazen de gemide olurdu; zaten gemicinin başka işi mi olur. Gemici bir gece yelken açmış ve dil bilgininin karşısında oturmuştu. Dil bilgini gemiciye dönüp: “Ey aziz! Cümle […]

Daha fazla oku
Dünyanın Dönekliği Hakkında

Bu dünya konup göçmek için bir kervansaraydır; insan kervansaraya geçmek için iner. Kervanın başı kalkmış ve yolu tutarak uzaklaşmıştır; başı kalkmış olan kervan daha ne kadar gecikebilir? Bu dünya arkasından koşmak niçin? Hasis, maldan ötürü koşar, sen kendini tut. Mala bu kadar gönül bağlamak neden? Bu mal sabah gelirse, akşam yine gider. Mal hırsını gönülden […]

Daha fazla oku
Arap-Acem-Türk-Ermeni Dört Kişinin Bir Nesne için Çekişmeleri

Âşık Paşa Evvel zamanda dört kişi yoldaş olup yola düştüler. Bunların biri Arap, biri Acem, biri Türk; öteki yoldaşları da bir Ermeni idi. Birbirlerinin dilini bilmediklerinden; birinin dediğini öteki anlamazdı. Tesadüfen yoldaş oldular, giderken bir akçe buldular. O parayı alıp gidince; vardıkları yerde ne yaptıklarını bir işit. Orada türlü nimetlerle dolu bir şehir vardı. Bunlar […]

Daha fazla oku
Koşuklar: Nâsıruddîn bin Ahmed

13. yüzyılda kaleme alınmış bu eser, doğu ve batı Türkçesinden şive özellikleri taşıması sebebiyle karışık dilli eserler arasında yer alır. Eserin müellifi olarak Nâsıruddîn bin Ahmed bin Muhammed gösterilmektedir. Müellif, Arapça ve Farsça teliflerin yaygın olduğu bir dönemde, kendisinden hatırını saydığı bir çevrenin vaaza dair Türkçe bir eser istemesi sebebiyle eserini kaleme aldığını, bu nedenle […]

Daha fazla oku