Fazlur Rahman Hakkında

Ebubekir Sifil Batının gösterdiği bilimsel ve teknolojik sıçrama karşısında İslam dünyasının geri kalmasının en önemli sebeplerinden birisi olarak, bütün kurum ve tezahürleriyle “geleneksel din telakkisinin tesbit edilmesi, modernleşme maceramızın meşruiyet temelini oluşturan unsurların başında gelmektedir. İslam dünyasında mutlaka bir zihniyet dönüşümü yaşanması gerektiği noktasını müşterek bir zemin olarak paylaşan İslam moder nistleri, bu noktadan itibaren […]

Daha fazla oku
Modern İslam Düşüncesinin Fikri ve Toplumsal Tahribatı

“Dinin sekülerleştirilmesi” veya “dinî bir çözülme” olarak nitelendirilmesinin pek de yanlış olmayacağını düşündüğümüz Modern İslam Düşüncesi kendisini orijinal bir yaklaşım olarak takdim etse de, varlık sebebi ve en temel karakteri olan tepkisellik, onu sanıldığından daha belirsiz ve kaygan zeminlerde hareket etmeye itmektedir. Buna bir de hareketin literal yapısındaki heterojenite ve argümanlarınının kendisini isbat etmiş bir […]

Daha fazla oku
Ehl-i Sünnet’in Ortaya Çıkışı ve Karakter Özellikleri

“Fırkalar içinde bir fırka”dan mı, yoksa müsemmanın isimden önce var olması durumundan mı bahsetmemiz gerektiği sorusunu cevaplamadan Ehl-i Sünnet üzerine yapılacak tahlil ve değerlendirmeler hep önemli bir eksiklik ile malul bulunacaktır. Ehl-i Sünnet’in “fırkalar içinde bir fırka” olduğunu söylemek, ancak tarihî durumu önyargılı okumakla mümkündür. Söz gelimi şu doğrultudaki tesbitler böyle bir okumanın ürünüdür: Önce […]

Daha fazla oku
Zaman ve Mekana Müslümanca Bakış

Biz farkında olalım ya da olmayalım, zaman ve mekân kavramları hayatımızın tamamını kuşatır. Bizler bu dünyada insan olarak zaman ve mekândan bağımsız bir şekilde ne yaşayabiliriz ne de düşünebiliriz. Zira zaman ve mekân tarafından öylesine kuşatılmış bulunuyoruz ki, onların çevrelemediği bir alem, onların hükmünün geçerli olmadığı bir boyut düşünemiyoruz. Zaman ve mekân algımız, “yaratılmış” olmanın […]

Daha fazla oku
Hadisler ve İçtihad

Soru 1-Sahih hadisle, mezhebimizin içtihadı tearuz ederse hangisine göre amel edeceğiz? Ebu Hanife, “Benim içtihadım sahih bir hadisle çelişirse içtihadımı terk ediniz sahih hadisi alınız” demiştir. Bu söz ne demektir? Ebu Hanife bu sözü müçtehit olan talebeleri için mi, yoksa bizim için mi söylemiştir? Yani “hadisi alınız”dan maksat “o hadisten hüküm çıkarınız” demektir her halde. […]

Daha fazla oku
Zamanı ve Zemini Yanlış Bir Gündem:Taklid Meselesi

Modern zamanların modası hiç geçmeyen temel tartışma konularından birisi taklid meselesi. Kimilerinin, “bilgi çağı”na yakıştıramadığı için –kıvırcık saçlarını düzleştirmek uğruna kendisine en olmaz işkenceleri reva gören zenciler misali– “kendinden nefret” şizofrenisiyle lanetlediği, kimilerinin de sözümona daha “içeriden” bir söylemle, aklını yele verme pahasına “din dışılıklar” listesinin ilk sıralarına yerleştirdiği taklid… Bu tartışmada, eşyanın tabiatına hakim […]

Daha fazla oku
Fıkıh-Hukuk Karşılaştırması

Varlığı ve hayatı müslümanca “algılama”nın zemini Akide ise, “yaşama”nın zemini de Fıkıh’tır. Fıkıh’tan bahsettiğimizde, Din’in hayata akseden, ete-kemiğe bürünmüş yönünden bahsetmiş oluyoruz. Fıkıh, Din’in, inanç alanının dışına taşmayan, yaşanan canlı hayata dair fiilî ve aktif yönlendirmelerde bulunmayan bir “öğreti”den ibaret olmadığını gösteren en önemli boyutudur. Zira Din, hayata Fıkıh yoluyla müdahil olur. Bu yönüyle Fıkıh, […]

Daha fazla oku
Amel Edilmeyen Hadisler

Hadis Tarihi ve Hadis Usulü eserlerinde, Ehl-i Hadis‘e mensup, Fıkıh nosyonuna sahip olmayan birçok alimin, hadislerle amel noktasında –özellikle mütearız hadislerin çokluğu ve Fıkhu’l-hadis konusundaki birikimlerinin azlığı dolayısıyla– yaşadığı tıkanıklığı Fıkıh imamlarına başvurmak suretiyle aştığını anlatan önemli anekdotlar vardır. Bu durum, belli bir sisteme dayanmadan hadislerle amel ameliyesinin sağlıklı bir şekilde gerçekleştirilemeyeceğinin çarpıcı bir göstergesidir. Yine bu sebepledir ki, –birkaçı hariç– büyük Hadis […]

Daha fazla oku
Selefi Kimdir?

Bir kimsenin ‘Ben Hanefîyim’ demesi o kimsenin aslında ben ‘Selefe tabiyim’ demesi anlamındadır. Ben selefe ittiba ediyorum diyen bir kimse mutlak surette fıkhî bir mezhebe intisap edecek. Çünkü sahabenin fıkhî istinbatları bu kitaplarda kayıtlıdır ve kitaplarda kayıtlı bu görüşler kesintisiz bir biçimde mezhep imamlarına kadar gelmiştir. Ben İmam Ebû Hanîfe’ye tabiyim dediğimde İmam Ebû Hanîfe’nin […]

Daha fazla oku
Çocuk Gelinler,Sübyancılık ya da “Kültür Çarpması”

Boşanmış kadınların bekleyeceği iddet sürelerini hükme bağlayan 65/et-Talâk, 4 ayetinde yer alan “adet görmeyenler” bendi üzerinden geçtiğimiz günlerde koparılan kıyamet, bu ülkede dine şaşı bakanların ürperti verici psikolojisini bir kere daha ortaya çıkardı. İlgililerince son derece detaylı biçimde kompartmanlara ayrılarak incelenen bu konunun ideolojik saplantılarla istismar edilmesi, her şeyden önce bir “ahlak” problemi olarak görülmelidir. […]

Daha fazla oku