Aklınız, kalbiniz, duygularınız, hayal gücünüz ve iradeniz size ait değilse, düşünce yolculuğunda mesafe kat edemezsiniz. Şöyle bir dolanıp gelmek, kelimelerin ve kavramların dünyasına arada bir girip çıkmak tefekkür etmek değil, zihin eğlendirmektir. Oysa bizim günü kurtaran kurnazlıklara değil, neden ve nasıl var olduğumuza dair esaslı bir kavrayışa ihtiyacımız var. Var
Tarih
Eğer Sultan’ın iyiliğini düşünmeseydim, bu hançeri yere değil de onun yumuşak göğsüne saplatırdım. – Hasan Sabbah 11.yüzyılın ortalarında tarih sahnesine çıkarak kısa süre içinde Sünnî Islâm dünyasının siyasî lideri ve hamisi konumuna gelen Selçuklular, bu konumlarıyla bir anlamda Sünnî Islâm anlayışının da koruyucusu olmuşlardı. 1055 yılında Bağdat’taki Sünnî Abbasî Halifeliği’ni
İslam
İmâmü’l-Haremeyn (rh.a) şöyle derdi: “Peygamberlerden küçük günahların meydana gelmesine cevaz verenler bu günahları bir lokmalık hırsızlık, ölçü ve tartıda bir hurmalık aldatma gibi hasisliğe delâlet etmemek [şartı] ile kayıtlamışlardır. Bu konularda şüphesiz anında uyarılmaları gerekir. Rivayetlerde yer aldığı gibi, onun (sav) yetmiş defadan fazla istiğfar etmesine gelince bu, daha yüksek
Edebiyat
Ah bu köşkler… bu yıpranmış eski zaman harâbeleri Çamlıca’da ne de çoktur. Bize çiçekten dilleri, rüzgârdan feryadları, güneşten tufanları, rengi, kokusu, şekli, duruşu, kibarlığı ve asâleti ile masallar, hikâyeler, efsâneleşmiş hakikatler fısıldayan Çamlıca, hiç değilse bâzı bâzı Hâmidin: Sâmi Paşa konağı mâzi mesiresi Bir yanda duruyor Selâmi haziresi.. Mısraı ile