Kadın ve Erkeğin Birbiriyle Sınavı:Flört ve İffet

ac59fk-evliliksiz-olmaz-300x178 Kadın ve Erkeğin Birbiriyle Sınavı:Flört ve İffet

İnsanların peygamber kelamından ilk duydukları arasında şu söz vardır: Hayâ etmiyorsan, dilediğini yap.

Buhârî, 3483

Günümüzde neredeyse geleneksel usulde evlilik kalmadı fa­kat flörtle başlayıp sonrasmda kurulan evlilikler geçmişe göre çok daha huzursuz. Flörtü ise bir evlilik öncesi bir tanıma dö­nemi olarak görmek mümkün değildir çünkü çok uzun süre flört edildikten sonra yapılan evlilikler,, görücü usulü yapılan evliliklere göre çok daha çabuk bozulmaya eğilimlidir. Genel­de evlilik öncesi ilişkide tam olarak dile dökülmeyen ve vaze­dilmemiş kurallar vardır. Aslında her türlü ilişkide sözleşmeye dahil olmayan ve açıkça ifade edilmeyen boşluklar, İlişki kötüye gittiğinde çok büyük uçurumlar meydana getirebilmektedir. İlişkinin bütün yönlerini, hiçbir tarafi kapalı kalmayacak şe­kilde açığa kavuşturmak en sağlıklı olanıdır. Evvela muhtevayı tam olarak belirlemek gerekir. Bu noktada flört nedir ve bu tür bir ilişki bağlamında taraflar birbirleriyle nasıl bir ilişki içinde olabilecekler? Ne yazık ki bugün taraflar, evli çiftlerin yaşadığı her türlü duygusal ve cinsel yakınlığı evlilik öncesi ilişkilerinde yaşamakta, haliyle de nikah akdinin getirdiği yükümlülükleri üstlenme noktasında bir sorumluluk taşımamaktadırlar.

Gelenekselden moderne karı koca uyumunun değişmesi

Bireysellik arttıkça geleneksel evlilik tarzları artık yetersiz kal­mıştır. Modern öncesi toplamlarda adayların birbirlerini gör­memesine rağmen evliliklerde ciddi problemler yaşanmaması- nın asıl nedeni hem zihniyette hem de hayat tarzında ciddi bir farklılık olmamasıdır. Teknolojinin hayata hâkim olmasıyla bir­likte aynı toplumda yaşamak hatta aynı evde bulunmak bile aynı zihniyet ve hayat felsefesine sahip olmayı gerektirmiyor. Çünkü önce televizyon ve ardından internetle insanlar bambaşka şahıs ve toplumlarla doğrudan etkileşim kurmaya başladı. Haliyle içinde bulundukları aile yapısı ve dünya ile taban tabana zıt bir ruh ve zihin dünyasında yaşayabilmektedirler. İnsanlar arası uyuşmazlıklar ve boşanmalardaki bu denli artış da başkalarının hayatına bu kadar kolay vakıf olmanın ve sosyal mecralar üze­rinden farklı yaşamlara özendirilmenin bir sonucudur.

İnternet ve sosyal medyanın yaygınlaşması toplumsal kat­manlar arasındaki farkı ortadan kaldırdı. İnsan toplumsal ko­numu gereği yaşaması imkânsız olan rengârenk hayatı artık bütün ayrıntılarıyla müşahede eder hale geldi. Doğal olarak bu insanlarda büyük bunalımlara sebebiyet veriyor. İnsana sunulan o tozpembe hayat en iyi yanlarıyla ortaya seriliyor. Oysa magazin aracılığıyla özel hayatları servis edilen kişilerin sosyal medyaya yansıyan hayatları çoğu zaman gerçeklikten uzaktır. Ünlü kimseleri birkaç dakikalık video üzerinden ta­nıdığını sanmak ve üstelik bu kişilerin sahip olduğu imkânları kendi hayatıyla mukayese etmek ve nihayetinde büyük buna­lımlar yaşamak veya olmadık arayışlara girerek huzursuz ol­mak modern insanın bugünkü hal-i pürmelalidir.

Flörtün insanın psikolojik yapısıyla ilişkisi

İnsanın ekmek, su, kıyafet gibi fiziksel gereksinimleri olduğu gibi sevgi, saygı, hemcinsleri tarafından itibar görme ihtiyacı da vardır. Nitekim insan sosyal bir varlıktır. Fert olarak bebeklikve çocukluk dönemini atlatsa da cins olarak, ontolojik varlığı hâlâ bebeklik dönemindedir. Dünyaya neden geldiğini, yaşam denilen şeyin bir ırmak misali nereye aktığım ve onu nereye gö­türdüğünü ve nerede son bulacağını anlama çabası, bir çocuğun karanlıktan ve yalnızlıktan korkması gibi, inşam sığınmaya ve dayanışmaya zorlar. Nasıl bir çocuk anneden bağımsız, kendi ba­şına hayat süremezse, insan da bu uçsuz bucaksız dünya çölün­de yalnız yapamaz. Flört bu açıdan yalnızlığı giderme çabasıdır. Bir sığınma ve korunma arayışıdır. Hem içsel hem de dış dün­yadaki belirsizliği ve kaosu bir nebze yok edebilme girişimidir. Diğer yandan, hangi sosyal sınıfa, ideolojiye, din ve dünya gö­rüşüne mensup olursa olsun, herkeste mütemadiyen mideyi ve cinsel arzulan tatmin etmek için bir arayış söz konusudur. Birçok kişinin hayatmı sırf bu arzulara adadığmı söylemek bile mümkündür. Sayısız evliliğin kıyımına neden olmuş en açık hakikat, şehvetin dibinden kaynayan gizli arzulardır. Genelde bu arzuları da insandaki merak ve keşfetme duygusu besler. Evli bir insanın flört arayışını (tabii eşi ile arasında cinsel bir problem yoksa) merak ve keşfetme arzusu olarak yorumlaya­biliriz. Bununla birlikte insanı bilgiye, tabiata ve teknolojiye yönlendiren ve bu alanlarda derinleşerek keşifler yapmasmı sağlayan duygu da yine merak duygusudur. O yüzden insanm hiçbir özelliği gereksiz değildir. Zaaflarımız meziyetlerimizin yan tesiridir. Vücutta kalp de vardır, bağırsak da. En iyi villa­da çok güzel odalar da var, tuvalet de. Bununla birlikte vücut bağırsak, ev tuvalet merkezli olamaz.

Sevgi ve saygı ihtiyacının flört eğilimine etkisi

Sevgi ve saygı gereksinimi en az biyolojik ihtiyaçlar kadar hayatın devamı için şarttır. Modern insan bu açığı aşk part­neriyle kapatmaya çalışmaktadır. Yetiştiği ve karakterinin şekillendiği dönemde insanm kişilik mayası yeterli ölçü­de sevgiyle yoğrulmamışsa ve kişi kendi müstakil benliğini hissetmeye başladığında saygı görmemişse, nihayetinde bu eksikliği bir sevgili ile telafi etmeye başlar. Hatta çoğu zaman sırf sevilmek ve ilgi görmek için sever. Aslında yalnızca sevil­mek için sevmek zorunda olduğunun farkında bile değildir. Bilinç dışı dürtüler onu flörte zorlar. Bu yolla ruhsal ihtiyacını gidermeye çalışır. Genelde flörte götüren süreçte bahsettiği­miz bu ihtiyacı giderme güdüsü ölçülü bir biçimde kendini gösterir. İnsan çoğu zaman bilinçdışı bu itkinin farkında de­ğildir. Burada duygu kontrolü devreye girer. Zira duyguları­nı kontrol edemezse, duygular insanı kontrol eder. Tehlikeli olan, zararlı gördüğümüz yanlarımızın bizi kontrol etmesidir.

İnceleyin:  Hamd ile Şükür

Bu açıdan flört tuzlu su gibidir, içtikçe susatır. Bu arayış hiçbir zaman mutlulukla sonuçlanmayacaktır.

Derler ki ceylanın seke seke koşmasının, oraya buraya atlaya­rak hızh hareketler ve ani dönüşlerle sağa sola seğirtmesinin hikmeti, yaşamı boyunca burnuna gelen o enfes misk kokusu­nu arayışından kaynaklanır. Halbuki kokunun kaynağı ceyla­nın göbeğidir fakat o bunun farkında değildir. Bütün hayatı boyunca onu arayarak yaşar ve bulamadan ölür.

Flörte kaçış süreci

Evet, flört bir kaçıştır. Ruhun açlıktan kıvranmasının çektiği ızdırabı dindirmenin en ilkel yoludur. Genelde insan bir mü­kemmellik hissettiği kimseye âşık olur, yani kendisinde bu­lunmadığını düşündüğü özelliklere sahip olduğunu hissettiği kişilere meyleder. Kadının erkeğe, erkeğin kadma meyli en temelde budur. insan aslında Allah’ı arar. Bu yüzden Kur’an “Allah’a kaçın,” der.1 Okyanustan karaya sıçramış bir balığın kıvranması ve suyu araması gibi insan özündeki ilahi, esrarlı noktayı arar durur. O ilahi nokta kişinin kendisindedir. “Ken­dini bilen Rabbini bilir,” sözünün de hikmeti budur. Tüm tu­tum ve davranışlarında, söz, eylem ve düşüncelerinde, arzu ve emellerinde aslında etkin olan kendisi değildir. Hep başkası­nın rolünü oynar, başkası adına yapar. Kendiyle yüzleşemez çünkü henüz ortada bir kendi yoktur. Bu bakımdan flört de bir kendini arama durumudur. însanm kendi olması yaratı­lışının amacıdır. însan flörtle varlığının anlamını daha geniş ve aşkın bir anlam içinde bulma özlemini gidermeye çakşır.

Evli bir insan için ise flört gerçeklerden kaçıştır. Çünkü ger­çek olan sınırlı insanın en büyük mücadelesi gerçeğe karşıdır. Yalana olan meylinin sebebi budur. Gerçek sınırlıdır. Halbu­ki insanın muhayyilesi, genel olarak bütün ruhsal donanımı sınırsız ve sonsuzdur. Aradığı ruh huzurunu, iç dinginliği ve tatmini asla flörtte bulamayacaktır.

Tabu ki işin şehvet kısmının etkili olduğu inkâr edilemez. Çünkü bugün etraftaki cinsel uyarıcı faktörlerin sayısı düne göre çok daha fazladır. İstanbul gibi bir şehirde, bir erkeğin on sekiz dakikada bir cinsel uyarıya maruz kaldığı söyleni­yor. Bu rakam New York gibi şehirlerde yedi dakikaya kadar düşüyor. Ancak flört sadece libidodan ibaret değildir, kösnül duyguların yönlendirmesinden öte ruhsal bir gıda arayışıdır. İçinde yaşadığımız çağ korkunç derecede bir tatminsizlik duygusunun hâkim olduğu bir çağdır. Hiçbir şeyin insanı tam anlamıyla tatmin edemediği şu zamanda, hedonizm neredey­se herkesi kolaylıkla bir araya getirebilen tek baskın unsurdur.

Genç kız ve erkeklerin flörtü algılama farklılığı

Kız için flört, varoş bir mahallede kendini güvende hissetmek için olmazsa olmaz bir sığınaktır. Erkek flörte bir anlamda eğlence ve cinsel tatmin aracı olarak bakarken, kız bunu bir sığınma, getto içinde güvenli bir liman olarak görür ve böy­lelikle sözlü ya da fiziksel tacizden korunmuş olur. Bunun en önemli kanıtı, kızların semt ortamında genelde ağır abi deni­len, sözü geçen, akranlarına karşı yaptırım gücü olan delikan­lıları tercih etmesidir. Ancak genç erkeklerse daha çok fiziksel çekiciliği göz önünde bulundurur. Bugün sosyal baskının da­yatması sonucunda, narsist kişilerin bitmek bilmeyen egosu­nun ve sömürüsünün kurbanı haline gelen binlerce mağdur genç kız var. Bu tarz ilişkilerde ortaya çıkan şiddet genelde adli vakaya dönüşmediği için de maalesef kamuoyu tarafın­dan yeterince bilinmez.

Elbette flörtte çiftlerin birbirlerine (genelde erkeğin kadma) uyguladığı şiddet sadece fiili ve fiziki olmakla sınırlı değildir. Psikolojik, duygusal, sözlü hatta ekonomik baskı ve şiddet de en az fiziksel şiddet kadar tahribata neden olmaktadır. Fakat flört şiddetine maruz kalan birçok mağdurun bütün yaşadık­ları acıya rağmen yeniden flört etmeye meyilli görünmesinin temel sebebi, bunun sosyal bir zorunluluk oluşudur.

Diğer açıdan bir genç kız için flört, hayatındaki baba figürünün eksikliğinden kaynaklanan bir sığınma aracı da olabilir. Flört­le bu yanının hissettiği yoksunluğu gidermeye çalışır. Bundan dolayı her türlü toplumsal virüsü topluma insan taşır ve bu virüsü de aileden getirir. Bu problemin önüne geçmenin en önemli yolu sağlam bir aile ilişkisi ve ikinci olarak da insana huzur verecek, hayatın her alanında varlığını hissettirecek dinî yaşantıdır. Bir baba özellikle kız çocuğunu sevgiden mahrum bırakmamalıdır. Bir insanın sevgisiz büyümesi, engelli büyü­mesinden daha talihsiz bir durumdur. İnsanın sevgi ihtiyacı göz, kulak, el ve ayak ihtiyacından daha fazladır. Zaten hemen hemen her toplumsal problemin kaynağında aile vardır. Sade­ce çocuk doğurmuş olmak bir kadım anne yapmaz. Anne süt emzirdiği gibi sevgi de emzirmelidir. Zira özellikle erkeklerde­ki flört düşkünlüğünün bir sebebi de anne sevgisinden mah­rum kalan erkek çocuğun annesine yönelik gizli düşmanlığının intikamını diğer kadınlardan almaya çalışmasıdır.

İnceleyin:  Yüzleşme Tesellisi

Flörtün istismara açık boyutu

Söz konusu ucu açıklık kısaca belirsizlik ve bilinmezliktir. Bu ilişkinin yasaları ve yasaklan, daha geniş anlamda dış sınırları tarafların birbirleri üzerindeki hakları tamamen muğlaktır. Bu alan belirsiz olunca, ilişki bozulduğunda açıkça bir tarafın diğerine yaptığı zulüm ve haksızlığı net şekilde ortaya koyup suçluyu cezalandırmak hatta suçlamak bile mümkün olma­maktadır. Bundan dolayı flört diye tabir edilen ilişki biçimi­nin en bariz problemi belirsizliktir ve bilinmezliktir.

Aslında her türlü sosyal ilişkinin meşru olması şu üç durum­dan hali olmasına bağlıdır: belirsizlik, bilinmezlik ve ihanet. Flörtte hem belirsizlik hem bilinmezlik söz konusudur. Bir kere evlilik öncesi ilişkinin gizli olması, kişinin karakter ya­pısını tahrip eder ve kişiyi her türlü gizli ilişkiye aşina kılar. Genelde flörtü eleştirenler sonuçlan konuşur ancak bir de bunlara götüren toplumsal sebepler vardır. Bu sebepler de­ğişmeden sonuçlar değişmez. Bugün genç çiftler neden böyle bir şeye ihtiyaç duyuyor? Bir kere şunu kabul etmek gerek ki kişinin karşı cinse olan ihtiyaç ve temayülü cibillîdir, yok edi­lemez. Din, kültür ve gelenek bu ilişkiyi belli bir kalıba soka­rak sınırlar çizmişse, bu durum erkek ve kadın ilişkisini yok saydığından değil, bir düzen kazandırmak içindir. Fakat bu­gün kadın erkek arasındaki meşru ilişki olan evliliğin zorlaş­tırılması hatta artık toplumun büyük bir çoğunluğu için im­kânsız hale gelmesi, gayrimeşru/gayriresmî yollara tevessülü artırmıştır. Bir beldede resmî ticaret odasına kayıtlı ticari tak­si bulunmazsa ya da ticari taksi ücretleri fahiş miktar olursa, orada kayıt dışı taşımacılık kaçınılmaz olur. Artık o beldede bir ihtiyaç olan korsan taksinin önüne geçilemez.

Çevrenin insan düşüncesi üzerindeki baskısı

İnsan düşüncesini baskılayıcı etkisi açısından çevresel koşul­lar öyle büyük bir tabudur ki asla konuşmanıza, tartışmaya açmanıza bile müsaade edilmez. Bugün şehir hayatındaki cin­sel uyarıcı faktörlerin ve insan üzerinde oluşturduğu etkilerin, insanı meşru sınırların dışına zorlaması da acı bir gerçektir.

Maalesef bugün şahıslar gibi çevre, sokak, cadde ve sosyal mekânlar da Müslüman değildir. Diğer yandan her türlü sapkın cinsel tercih çok rahat biçimde seslendirilmesine rağ­men, egemen anlayışa aykırı en ufak bir görüş ve düşünceye tahammül edilmiyor, öyle ki bugün akıllara durgunluk vere­cek şekilde cinsiyet, cinsel tercihten ayrı bir şey olarak kabul ediliyor ve cinsiyet cinsel tercihi belirlemiyor.

İnsanın hâkimiyet güdüsü ve tüketim kültürü

İnsanın hâkimiyet güdüsü şüphesiz tüketim kültüründen ba­ğımsız değildir. Tüketimin en acımasız vuku bulduğu yer flört hadisesidir. İnsan her şeyi tükettiği gibi bizzat insanı da tüke­tebilir. Tüketme ahlakı nesneler arasında ayrım yapmaz. Mu­hatabı bir insan gibi değil de bir nesne gibi görme ve sahiplen­me anlayışı içerisinde flört yapma isteği, en fazla karşılaşılan durumdur. İnsan temellük ve tahakküm duygusunu tatmin için flört ediyor ve farkında bile olmadan bu duygunun esiri oluyor. Bir ayakkabıya ihtiyaç duymak, nasıl onu almaktan daha geri planda, silik bir anlam ifade ediyorsa, aynı şekilde insanı da aynı mantıkla tüketir. Flörtte genelde bir tüketme güdüsünün insan üzerindeki hâkimiyeti vardır.

Her tüketilen şey, tüketildiği andan itibaren tüketiciyi tatmin edemediği için tüketici yeni bir tüketim arayışına girecek ve bu kısır döngü sürekli devam edecektir. Flört için yeni arayış­ların, hep elinde olmayana meyletmenin, sürekli ötekini ar­zulamanın psikolojik sebebi budur. İnsan yaratılıştan zorba­dır, acı çektirmeyi sever. Çok derinde maksadı acı çektirmek değil, bir eser bırakmaktır. İnsan fani de olsa içinde bitmek tükenmek bilmeyen bir beka arzusu taşır. Beka arzusu ken­disini eser bırakmaya zorlar. Acı çektirmek de bir çeşit eser bırakmaktır. Aslında haz duymaktan çok farklı değildir. Bir karınca üzerinde bile olsa insan hâkimiyet duygusunu tatmak ister. Çünkü ancak o zaman kendi varlığını hisseder.

Muhammed Yazıcı – Modern Dünya İlmihali,syf:207-214

Muhammed Ali

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir