Yakın Tarih
Melihşah Sezen – Mayınlı Arazide Gece Yürüyüşü...28 Mart 2025
Muhammed Ali
09:34 - 14 Eylül 2024
“Rûhum, bir kalıbın esîri olmadan evvel, elimi bir el tuttu ve bana güneşleri, seyyâreleri, semâvâtın acâibini gezdirip seyrettirdi. Nihâyet bir âleme getirerek: -İşte misâfir olacağın yer.. burası dünyâdır, dedi. Şaşkın şaşkın etrâfıma bakınırken de devam etti: -Burada herkes kendi istidâdına göre bir tohum eker ve mahsûl devşirir. Para, kadın, evlât, mevki, rütbe, şan ve […]
Muhammed Ali
19:41 - 9 Ağustos 2022
0 Yorumlar
Ben seni aramak için, senden başlayan, sende nihayetlenen bir yola girdim; girdiğim yol, insan ayağı ile fetholacak bir ülke değil.. Onun için ben de başı ayağı bıraktım, senden ibaret bir vücutla yollara düştüm, seferdeyim. * ——————————————————- Ben şimdi bu hayret baskını altında büsbütün masumlaşan, çocuklaşan şu kızı, hemen ilk defa alıcı gözü ile seyrediyordum: Ufak […]
Muhammed Ali
19:01 - 18 Kasım 2021
0 Yorumlar
” Biz insanlar, her şeyi bildiğimizi zan ve iddiâ ettigimiz için hiçbir şey bilemiyorduk. Amcamın mensup olduğu aydınlar sınıfı: İki doktorası olan adamın başka bilgilere ne ihtiyacı olur? diyordu. Ben ise: Hayır, asıl icâzet, sen bu kâğıtla istediğin mevkie çıkabilirsin… diye verilen diploma değil, sen bu arınmış gönülle ulu kişilerden oldun… diye rûha verilen mânevi […]
Muhammed Ali
14:07 - 15 Nisan 2021
0 Yorumlar
Bâzen üşenip de yazmak istemediğim zamanlar, avucuma noktalar koyarım. İnkişâf etmemiş” tohumlar gibi, elimin harâretiyle, o küçücük zeminde, filizlenip boy atacak bir çekirdekten hâsıl olan” dallı budaklı ağaç gibi, sanki cihâna kol atacak gibi gelir. ———————————————- Ben derim ki: Ağlayan da haklı, gülen de. Veren de haklı, alan da. Şu garip kadını seven de haklı, […]
Muhammed Ali
10:56 - 28 Ocak 2021
0 Yorumlar
Ah bu köşkler… bu yıpranmış eski zaman harâbeleri Çamlıca’da ne de çoktur. Bize çiçekten dilleri, rüzgârdan feryadları, güneşten tufanları, rengi, kokusu, şekli, duruşu, kibarlığı ve asâleti ile masallar, hikâyeler, efsâneleşmiş hakikatler fısıldayan Çamlıca, hiç değilse bâzı bâzı Hâmidin: Sâmi Paşa konağı mâzi mesiresi Bir yanda duruyor Selâmi haziresi.. Mısraı ile bir geçmiş zaman yelpâzesinin serinletici […]
Muhammed Ali
16:50 - 20 Şubat 2020
0 Yorumlar
Burhan Bozgeyik: Husûsiyetleri ve zaman içerisinde kazandıkları yapı itibariyle Osmanlı ve Cumhuriyet dönemi ailesinin değerlendirmesini yapar mısınız? Sâmiha Ayverdi Hanımefendi: Osmanlı devrinde her müessese bir kapalı sınıf karakteri taşıdığı gibi aile de aynı şartları hâizdi. Binaenaleyh kapalı sınıf demek; kendi bünyesi içinde ve bünyesinin hayat şartları ve bu bünyeyi besleyici unsurlardan gıda alarak harice örtülü olduğundan […]
Muhammed Ali
18:47 - 29 Nisan 2015
0 Yorumlar
Saf olduğu kadar,hayırhah,dürüst ve hayatı ibadet ve iyi işlere koşmakla geçen bir kimse vardı. Batıda olsa, düşünmeden gün be gün adetleri artırılan azizler zincirinin halkasına yerleştirilerek isminin başına bir saint sıfatı ilâve ediliverirdi. Halbuki bizim saf delikanlı, Müslüman-Türk inanç ve terbiyesinin gereğince, kendisinden üst olduğunun şuûrunda bulunarak babasının karşısında el pençe duracak bir saygı hatta […]
Muhammed Ali
18:40 - 29 Nisan 2015
0 Yorumlar
Osmanlı istilâ ve fütûhâtını sevk ve idâre eden tevhit rûhu, dededen babaya, babadan oğula, askere, serdara, halktan idâreciye, vezirinden pâdişâha kadar hâkim olan bir hak ve adâlet şuuru idi. Müslüman-Türk, yediden yetmişe maya tutmuş bu anlayışın istilâ ve fetheylediği ülkelere getirdiği hak ve adâlet terâzisi ile daha batı, insan haklarına saygı diye bir anlayışı henüz […]
Muhammed Ali
18:33 - 29 Nisan 2015
0 Yorumlar
Türk, aklının ve gönlünün takılıp kaldığı ülkelerin hasretini çekerken nasıl olur da onları unutabilir? İşte gene İstanbul’un yanı başındaki Belgrat Ormanları… Şehri kucaklayan bu ormanı, isim bulamamış gibi, Belgrat adı ile çağırmak ne kadar mânîdar… Belgrat… Bir zamanlar tuğların dikildiği, orduların hareket noktası olarak kaynayan Dârülcihat adlı şehir… Türklerin bir sevgiliye hayran olur gibi gönül […]
Muhammed Ali
18:22 - 29 Nisan 2015
0 Yorumlar
1878’de cereyan eden Türk-Rus Muharebesinde memleketin her bir köşesinden Silistre’ye de bir grup gönüllü gelmişti. Kumandan paşa, bu gönüllülere hoş-âmedî ederken, aralarında yedi sekiz yaşlarında olan bir çocuğa gözü ilişti ve merak ederek, “Bu çocuk kimin?’ diye sordu. Gönüllüler arasındaki yaşlıca bir adam, Mûsâ Paşa’ya: “Ben kulunuzundur efendim. Sefer açıldığınu duyunca bir türlü arkamdan ayrılmadı’’ […]
0 Yorumlar