Hakkı İçin veya Yüzü Suyu Hürmetine Diye Dua Etmek
Paylaş:

indir24 Hakkı İçin veya Yüzü Suyu Hürmetine Diye Dua Etmek

FATİH KUT: Hocam “…Hakkı için…” veya “…Yüzü suyu hürmetine…” diye dua etmek hakkında ne diyeceğiz ?

PROF. DR. ORHAN ÇEKER : Evet bu konuda aynı kapıya çıkan iki tane problem kaldı. O problemlerden bir tanesi “… Hakkı için” diye dua etmek, diğeri de “Yüzü suyu hürmetine…” diye dua etmek. Caiz mi, değil mi ? Tasavvufî çevrelerde konu çok gündemde. Bu aslında doğrudan tevessül örneğidir. Dolayısıyla tevessülle ilgili delil ve izahlar aynı zamanda ‘hakkı için’, ‘yüzü suyu hürmetine… istiyorum’ konusu için de aynen zikredilebilir. Ama biz yine de konuyla doğrudan ilgili delilleri vererek konuyu açıklayalım:

Dua ederken “Ya Rabbi falan salih kulun yüzü suyu hürmetine”, veya “Falan kişilerin hakkı için”, diye dua edildiğinde caiz olur mu? İnsanı şirke götürür mü? Yoksa bir sakıncası yok mudur ? Diyorlar ki “falan kişin hakkı için dua edildiği zaman, sanki filan kişinin Allah üzerinde hakkı varmış da, o kişi haşa Allah’tan alacaklı imiş, gibi olur, halbuki Allah hiç kimseye borçlu olmayacağı için böyle demek yanlış olur” iddiaları bu.
Birisi “Yarabbi filan salih kulunun hakkı için, onun yüzü suyu hürmetine duamı kabul et “, dediğinde o salih kulun Allah’tan hâşâ alacaklı olduğunu mu söylemek istiyor. Yoksa o salih kişinin Allah katında bir değeri, hürmeti var da o değer ve hürmet hatırına duamı kabul et demek mi istiyor ? Hangisi acaba. Gayet bellidir ki hiçbir insan Allah’tan haşa alacaklı olamaz. Bunun böyle olduğunu o duayı eden de bilir, zır cahil de bilir. Herkes bilir. Dolayısıyla falan kişi hakkı için, diye dua ederken hiç kimse o dua eden kişi kendisini Allah’tan alacaklı görüyor şeklinde bir yorum ve itirazda bulunamaz.

Bu şekilde bozuk bir yorum ancak peşin fikir ve kasden yanlış anlama sonucu yapılmış olabilir. Eski kaynaklarımızda da yer yer bu şekilde yorumlar yapılmıştır. Ama bu şekildeki duadan maksad ikinci yorum olur ki doğrusu budur : Yani o salih kişi Allah katında değer ifade ediyor, makam, mevki sahibidir. Bunun hatırına duamı kabul et, demek istiyor o şekilde dua eden kişi. Bunu îzâh etmeye gerek yok aslında. Çünkü gayet açık. Buna rağmen zamanımızda birileri hala böyle yanlış anlıyorsa bu kişinin anlama konusunda özrü var demektir. Peki filanın hakkı için yada filanın yüzü suyu hürmetine diye dua etmenin caiz olduğuna delil nedir?

FATİH KUT: Evet esas soru bu.

PROF. DR. ORHAN ÇEKER: Aslında bu, tevessülün de bir çeşididir ama biz işi kökten halletmek için şöyle bir rivayet nakledelim ve işi noktalıyalım : Vereceğim hadis-i şerîf Ahmed b. Hanbel’in Müsned’i, İbn Mace’nin Sünen’i gibi eserlerde geçiyor. ( İbn Hanbel, Müsned, 3 / 304, 915 no’lu hadis, Konya, 2003 ; İbn Mace, Mesacid : 14 ) Müsned’in dipnotunda hadis-i şerîfin, değerlendirmesi yapılırken ‘hasen’ kaydı konulmuştur.

İnceleyin:  Keramet Hakkında

Hadis-i şerîf şöyle : Ebu Said Hudri’den geliyor, Resûlullah Aleyhi´s-Salâtu ve´s-Selâm şöyle buyurdu:

“ Kim namaz için evinden (camiye) çıkarken,:

اللهم أني أسألك بحق السائلين عليك، وأسألك بحق ممشاي هذا فإني لم أخرج أشرا ولا بطرا، ولا رياء، ولا سمعة خرجت اتقاء سخطك، وابتغاء مرضاتك، فأسألك أن تعيذني من النار، وأن تغفر لي ذنوبي إنه لا يغفر الذنوب إلا أنت وكل الله به سبعين ألف ملك يستغفرون له. أقبل الله عليه بوجهه حتى يفرغ من صلاته .

“Ya Rabbi ben senden isteyenlerin HAKKI İÇİN ve benim şu gidişim HAKKI İÇİN senden istiyorum. Çünkü ben ne şer, ne kibir, ne riya ve ne de süm’a için çıkmış değilim. Senin gazabından sana sığınmak ve rızanı elde etmek için çıktım. Senden beni ateşten korumanı, günahlarımı mağfiret etmeni istiyorum. Çünkü günahları ancak sen afvedersin” diye dua ederse, ALLAH yetmiş bin meleği onun için görevlendirir (Ve bu yetmiş bin melek) ona istiğfarda bulunur, o kişi namazını bitirinceye kadar ALLAH onu kendi (mübarek) yüzüyle karşılar”.

“Hakkı için” dua etmek caiz değil, diyorlar ya hadis-i şerîf’te bu kelimeyi bizzat Peygamber Efendimiz kullanarak, (Yarabbi senden isteyenlerin hakkı için ve benim şu –camiye- yürüyüşüm hakkı için) ifadelerini kullanarak dua ediyor. Yani caiz değildir dedikleri kelimeleri Peygamberimiz bizzat söyleyerek dua ediyor. Bir örnek daha vereyim ve işi bitireyim. Herkes Süleyman Çelebi’nin mevlidini bilir. Onun bir dua bahsi var. Kabe, Merve, Zemzem hakkı için filan diye biter. “Hakkı için” kelimesini Süleyman Çelebi o bahiste çok fazla kullanmaktadır.

Ve bu mevlid asırlardır okunduğu halde hiçbir âlim çıkıp bu mevlid şirktir, diye bir beyanda bulunmamıştır. Netice-yi kelam, biz dualarımızda Allah katında değeri olan bir şahsı anarak ya da bir ameli söyleyerek “Ya Rabbi, bunun hakkı için senden istiyorum”, diye dua ettiğimizde bu caizdir ve şirk değildir. Bunu şirk olarak takdim edenler, kendi mantık ve bilgilerini hesaba çekmelidirler. Kendi mantıklarında yanlışlık var ki doğruyu yanlış olarak görüyorlar.

Türbelerle Tevessül (İstimdad, İstiğase) :

FATİH KUT: Evet. Sayın Hocam bir de özelikle türbelerle tevessül var. Yani türbe ziyaretlerinde insanların, hani tevessülle değil de, “beni kurtar, ben sınavı kazanayım” gibi, türbedeki yatan insanın, direkt kendisinden isteklerde bulunanlar oluyor. Hatta duvarlarına yazılar yazılıyor. Çaputlar bağlanıyor, falan. Bunlara ne diyorsunuz ?

İnceleyin:  Mûsikî Beyânındadır

PROF. DR. ORHAN ÇEKER : Hatta ben daha da ilerisini gördüm. O türbeyi kıble edinerek secde edinenleri gördüm.

FATİH KUT: Daha ileri boyutu tabii.

PROF. DR. ORHAN ÇEKER : Türbedekilerle tevessül ayrı, onlardan istimdad ayrıdır. İkisini karıştırmayalım. Tevessül meselesini daha önce işlemiştik. Şimdi türbedekilerden istimdad konusunu ele alalım : O türbelere yönelik ibadet etmek, secde etmek, çaput bağlamak, şu bu…caiz değildir. Bu, sadece müslümanların yaptığı bir şey de değildir. Ben hristiyanları da gördüm. Mesela Efes’te Meryem Ana Kilisesini ya da o makamı ziyaret edin. Orada şunu göreceksiniz : O makam denilen yerde öyle tefekküre dalmış, saçını başını örtmüş, yani tesettüre girmiş, gözü yumuk, böylece sessiz hareketsizce tefekküre dalan rahipleri, rahibeleri ya da dindar hristiyanları göreceksiniz. Oranın pencerelerinin çaput bağlana bağlana örtüldüğünü, camının kapandığını göreceksiniz.

İster hristiyanlarda olsun, ister bizimkilerde olsun bunun İslam ile bağdaşır hiç bir tarafı yoktur. Dolayısıyla üniversite sınavlarından önce “Hadi filan türbeyi ziyaret edelim, çaput bağlayalım, mum yakalım, nazar boncuğu takalım” vs. şu bu… Bunlar dinimizde yoktur. Yani türbelerden bu şekilde herhangi bir medette bulunmak (istimdad, istiğase) yanlıştır.

Her ne kadar bazı salih insanlardan bazı rivayetleri delil getirerek istimdad (istiğase)da bulunduklarına örnekler görüyorsak (mesela Nevevi, el-Ezkar,s.201,İst.l955, ‘Birinizin kırda hayvanı boşalır kaçarsa’ babı) da halkımız hakkıyla onu yerine getiremeyeceğinden, o inceliği uygulayamayacağından onu özellikle gündeme getirmiyoruz, söylemiyoruz. O konuya girmiyoruz ve şunu diyoruz : Halkımız böyle şeylerden uzak dursun, yapmasınlar. Hatta herhangi bir türbeye gelen ziyaretçilerin türbeye yönelerek secde etmesine engel olunamıyor ise, o türbe ziyarete kapatılmalıdır, diyoruz.

FATİH KUT: Bu kadar net bir ifade kullanalım burada.

PROF. DR. ORHAN ÇEKER : Çünkü ben türbeye doğru secde eden birine müdahale ettim, oradaki görevliye de söyledim. Niye engel olmuyorsunuz, dedim. Dedi ki “Biz bununla baş edemedik, hakkından gelemedik.” Gerçekten engel olunamıyorsa, uyarılar fayda vermiyorsa o ziyaret yasaklanabilir. Çünkü Peygamberimiz Aleyhi´s-Salâtu ve´s-Selâm geçici bir süre ile kabir ziyaretini yasaklamıştır.

Ortalıkta herhangi bir endişe kalmayınca, tekrar ziyareti serbest bırakmıştır. Oradakiler uyarırlar, levhalar yazarlar, buna doğru namaz kılmayın, secde etmeyin, diye. Fayda vermiyorsa ziyarete kapatılabilir. Çünkü aynen bu doğrultuda Peygamberimizin uygulamaları vardır. Kısacası doğrudan, Allah’tan gayrısından bir şey istemek yerine, Allah katında kıymeti, değeri olan bir insan, bir melek, bir amel, bir zaman, bir mekan…vesile edinilerek Allah’a yalvarılabilir. Bu şirk değildir.

FATİH KUT: Tasavvuf programı gerçekten güzel oldu. Zihninde, aklında istifhamlar olan kişiler bu program ile İnşallah bunları gidermiş olduK

Orhan Çeker – Tasavvufi Meselelere Fıkhi Bakış