Akıl Bir Şeyin İyi veya Kötü Olduğuna Hükmedebilir mi?

  Fahreddin er-Râzî   çev. M. Cüneyt Kaya Mutezile’nin, bir şeyin iyiliği veya kötülüğü hakkında hüküm verme yet­kisini akla vermesiyle birlikte kelâmın en önemli tartışma konularından biri haline gelen bu meseleye dair Fahreddin er-Râzî (ö. 606/1210), el-Metâ- libü’l-âliye’den alıntılanan aşağıdaki metinde analitik bir ayının yaparak aklın bir şeyin iyilik ve kötülüğü konusunda hüküm verme yetkisinin […]

Daha fazla oku
İrade Hürriyeti ve İyi ile Kötünün Din Tarafından Belirlenmesi

    Sadrüşşerîa çev. Süleyman Tuğral Hanefî-Mâtürîdî ekolün önde gelen fakîh ve kelâmcılanndan olan Sadrüşşerîa (ö. 747/1346), et-Tavzîh şerhu’t-Tenkîh adlı eserinde din-ahlâk ilişkisiyle ilgili olarak hem irade hürriyetine hem de iyilik-kötülük (hüsün ve kubuh) mese­lelerine değinmektedir. Her iki meseleye değindiği kısımları bir bütün olarak alıntıladığımız bu metinde yazar öncelikle iyilik ve kötülük (hüsün ve kubuh) […]

Daha fazla oku
İyi ve Kötünün Temeli: Akıl mı, İrade mi?

  Yazar: Asım Cüneyd Köksal* Platon, Euthyphron diyaloğunda Sokrates’e şu soruyu sordurmuştu: “Dine uygun olan şeyi tanrılar, dine uygun olduğu için mi hoş görürler, yoksa bu, tanrılar hoş gördükleri için mi dine uygundur?”1 Soruyu modernize ederek şöyle de sorabiliriz: “Bir eylem iyi ve değerli olduğu için mi Tanrı tarafından emredilmiştir, yoksa o eylem Tanrı onu […]

Daha fazla oku
İyilik ve Kötülük Akıl ile Tespit Edilir”1

(Sadruşşeria es-Sani) [Sadruşşeria es-Sani, Maveraünnehir bölgesi Matüridi-Hanefi alimlerindendir (ö.1346). Her ne kadar Sadruşşeria, İmam Ma turidi’den ismen hiç bahsetmese de, İmam Maturidi ve Maturidi kelamcılarının görüşlerini benimsediği ve kelami meselelerde Ebu Hanife’ye atıflarda bulunduğu için, Sadruşşeria’nın bir Ha­nefi-Maturidi kelamcısı olduğunu rahatlıkla söyleyebiliyoruz. Sadruşşeria zaman zaman ulemauna (filimlerimiz) ashıibuna (ar­kadaşlarımız), meşayihuna gibi tabirler kullanmaktadır. (1 72) […]

Daha fazla oku
Ahlâkî Önermelerin Kaynağı Olarak Akıl

Hümeyra Özturan Ahlâk felsefesi, 20. yüzyılın ikinci yansından itibaren felsefenin diğer di­siplinlerinde de olduğu üzere analitik felsefe akımının etkisi altında gir­miştir. Wittgenstein’ın, “Dilimin sınırlan dünyamın sınırlandır.” cümle­siyle formüle edilebilecek analitik yaklaşım, felsefenin hakikat iddiasını tamamen yok etmiş, onu bir dil analizinden ibaret saymıştır. Din ve ahlâk gibi meseleler de ancak bir “dil oyunu” sistemi içinde […]

Daha fazla oku
Bir Zorunluluk Olarak Ahlâk: İnsan Olmak ve Ahlâklı Olmak

Tahsin Görgün … Ahlâkî Bir Makuliyet imkânı ii) Bu durum bizi, ilk bakışta, rasyonel davranmanın ahlâkla irtibatsız davranma olduğu gibi bir neticeye ulaştıracaktır ki bu, başta sorduğumuz sorunun bir cevabı olarak karşımıza çıkacaktır. Yani “ahlâksız” davranmak da makuldür. Hatta “ahlâkî davranmak, makul olmamaktır” gibi bir hüküm ortaya çıkacak­tır. Günümüzde özellikle siyasi alanda ahlâkî ilkelere bağlı […]

Daha fazla oku