İnsan Nefsi(Psikoloji

  I İbn Haldun insan nefsine (nefs-i İnsanî, the human soul) Mukaddimede özel bir yer ayırmaz ancak nefs (soul) ile ilgili bazı meselelere çeşitli münasebetlerle dolaylı olarak temas eder. Bundan dolayı nefs ve nefsin kuvvetleriyle ilgili bilgi ve görüşlerin birçoğunu bazı bölümler arasına serpiştirmiştir.5 Söz konusu bilgi ve görüşlerin sunuluşundan, îbn Haldun’un bedenden ayrı bir […]

Daha fazla oku
İbret Alma Sanatı

İbret almaz mısın ey dil Yiten bizim gibilerdir Kara toprağa gark olmuş Yatan bizim gibilerdir Çatarlar ağaçtan atlar Biner gider koç yiğitler Üstümüzde çimen otlar Biten bizim gibilerdir Nefse uyup hata kılup Ettiğiniz ameli bulup Kabri dopdolu od olup Tüten bizim gibilerdir Yunus derviş nefse uyup Nefis libasın soyunup Cümlesin mezada verip Satan bizim gibilerdir […]

Daha fazla oku
Aktarılabilen Veya Aktarılamayan Bilgi

Varlık hakkındaki bilginin mümkün olması, onun öğretilebilir, aktarılabilir olmasını doğrudan doğruya içerir mi? Yani bilmek veya bildiğini sanmak, bir şey bildirmeyi içerir mi? Veya şöyle de sorabiliriz: bilmeyen, bilmediği şeyi, bir bilenden / bildiğini iddia edenden öğrenebilir mi? Bilgi (bu örnekte erdemin bilgisi) mümkündür ve öğretilebilir. Ve öğrenen insan her gün, bir önceki günden daha […]

Daha fazla oku
O başka, bu başka!’ felsefesi

‘O başka, bu başka!’ felsefesi ya da günümüz din dilinin eleştirisi Günlük hayatta, bir kişinin, inançları ile eylemleri arasında tutarsızlık gözlendiğinde ve durum kendisine ifâde edildiğinde, verdiği yanıt hemen hemen aynıdır: “O başka, bu başka!”… Durumun imlediği üzere, kişinin bir uzayda inanıp başka bir uzayda yaşaması ne demektir? Başka bir deyişle, inanç küresi ile eylem […]

Daha fazla oku
Grek-Latin-Kilise Diyarın’ın ‘Rasyonel yetisi’

Grek-Latin-Kilise diyarında, yığınsal bireyin “rasyonel yetisi”si, “bindiği dalı kesemez”, “gözlüğünü kıramaz”; bu nedenle de, “esas”ını “bulamaz”. Yığınsal birey, “esas”ı görmesini engelleyen gözlüğün, “esas”ı görmesini engellediğini “bilemeyeceği” için, bu gözlüğün “asli köle”sidir. Bu “asli kölelik”, “yığınsal mevzuat” ve “yığınsal serbestlik” yoluyla giderilemez. Burada, “bilmenin” şartı, “dönüşmek”tir. Grek-Latin-Kilise diyarında “dönüşme”nin yolunun “kapalı” olması, “nihai zemin” in, yani […]

Daha fazla oku
İlim Kelimesinin Müradifleri (Eşanlamlıları)

İlmin muradifi olduğu sanılan lafızlardan bahsetme hakkındadır. Bu lafızlar, otuz tanedir: 1) İdrâk: bu, karşılaşma ve ulaşma (vusul) demektir. Meselâ, (çocuk kemale erdi, ulaştı; meyve olgunlaştı) denilir. Nitekim Cenab-ı Hak, “Hz.Musa’nın yanındakiler, “muhakkak ki erişilip yakalandık! dediler” (Şuara,61) buyurmuştur. Akleden kuvvet akledilen şeyin mahiyetine ulaşıp, o şeyin mahiyetini elde ettiğinde, bu, bu cihetten bir idrak […]

Daha fazla oku
İstanbul: Süreklilik kafada kopunca!

…Her eylem, her eser, kişinin sahip olduğu fikrin, duygunun tecessüm etmesidir. Süleymaniye Külliyesi, bir fikrin, bir duygunun cisimleşmesidir; hatta bütün bir şehir, bir mananın/anlamın tecessüm etmiş halidir. Her ne ki içerisindedir kişinin o dışına vurur; kafada olmayan mekanda da olmaz çünkü. Ahmedî’nin dediği gibi: “Sanmagil fikr etmeden her işe el / Ki’olur evvel fikret ü […]

Daha fazla oku
Hiss-i Müşterek Hakkında

Sûreti idrak eden hiss~i müşterektir. Buna Bintasya da denir. Bunun hazmeden hayaldir. Mânâyı idrak eden ise vehmi kuvvettir. Bunun hazînedârı ise hafıza ve zâkire kuvvetidir. Kuvve-i mütehayyile hem idrak eder, hem de akleder. Vehim ve his ise akletmez. Bu söylenenlerin ispat edilmesi vicdânı bir şekilde mümkündür. Hiss-i Müşterek: Bu konuyu bir örnekle açıklamaya çalışalım. Mesela […]

Daha fazla oku