Ziya Gökalp, 1914 yılında yazdığı “İçtimaî Neviler” (Sosyolojik Türler) isimli makalesinde, ilkel dönemdeki toplumların özellikleri ile modern dönemdeki toplumların özelliklerini kıyaslamıştır. O mukayeseye göre toplumlar, feodal biçimden korporatif biçime doğru beş evrim safhasından geçmişlerdir. Bu evrim safhalarının ilkinde, din ve akrabalık bağları; sonuncusu olan millette ise sosyal dayanışma ve kültürel bağlar hâkimdir. Gökalp’ın değişik yazılarında ise “kültür”ün tarifi; din, ahlak, zevk, dil gibi bir toplumun vicdanında yaşayan değer yargılarının tümü, şeklinde yapılmaktadır.Bu açıklamalarında ilkel dönem toplumunda açıkça dile getirdiği din, millet düzeyindeki modem dönem toplumunda ise ancak kültürün ( “hars” diyordu) açılımında yer almaktadır. Ona göre .kültürün içindeki en önemli değer, dildir. Bir eserinde, milliyeti sadece dile indirgeyerek, “Dil cemaati, yani milliyet” diye tarif etmiştir.’Yeni Hayat isimli kitabındaki “Lisan” adlı şiirinde de bu fikri şöyle işlemiştir:
“Türklüğün vicdanı bir,
Dini bir ; vatanı bir
Fakat hepsi ayrılır
Olmazsa lisanı bir
Demek ki, Gökalp’a göre din, sosyal evrimin son safhası olan milletle ana değer olmaktan çıkmış, yeni bir ana değer olan kültürün içindeki tali bir değer haline dönüşmüştür. Dini, bu şekilde milletin parçası halinde izah etmesi, ona her türden müdahale yapmasını kolaylaştırmıştır.-Bu müdahale teşebbüsleri de (İslam hukuku) üzerinden; önce devletin hukuk sistemi açısından siyasî, sonra itikat ve ibadetler dâhil şahsî ve sosyal alanlarda olacaktır.
Hüseyin Dayı, Milliyetçiliğin Dinle Kavgası
0 Yorumlar