Meşruiyet Dönemi ”Dine Siyasî Alanda Müdahale”

mesrutiyet-250x250 Meşruiyet Dönemi ''Dine Siyasî Alanda Müdahale''

Meşrutiyet döneminde Gökalp’ın dine devletin hukuk sistemi açısından giriştiği siyasî müdahale teşebbüsleri; Müslüman kadınların tesettürlü olmasını emreden kanuna itirazı, şer’i mahkemelerin kaldırılması, yargılamanın meclisten çıkacak kanunlarla yapılması ile şeyhülislamın ve evkaf nazırının kabineden çıkarılması yönündeki teklifleridir. Gökalp, o zamana kadarki uygulamaların, “Ümmet devrinden kaldığını söylemekte ve bu durumu da tam anlamıyla millet olamadığımıza bağlamaktadır.

İttihad Terakki Fırkasının Genel Merkez toplantısında kadınların tesettürlü olup olmaması konusu tartışıldığında ,üyelerden biri söz alarak,umumi efkarın Müslüman kadınların tesettürlü olması
Olmasını,halkın tersine gidilmesi gerektiğini,Mekke Emin Şerif Hüseyin’in başlıca propadasının da İstanbul’daki kadınların tesettüre uymadığı olduğunu söylemesi, Gökalp’ı çok öfkelendirir. Ertesi gün Talat ve Enver Paşa Fırka’nın genel merkezine gelip aynı konuyu açtıklarında, Enver Paşa, ‘ Ben merkez kumandanına bazı tebligat yaptım” der. Üyelerden biri de “Efkâr-ı umumiyenin istemediği şeyleri menetmeliyiz’’deyince Gökalp, ayağa kalkar ve öfkeden yüzü kızarmış, elleri titrer şekilde bağırır:

“Efkâr-ı umumiye, etkâr-ı umumiye deyip duruyoruz, efkâr-ı umumiyenin ne olduğunu biliyor muyuz? Efkâr-ı umumiyenin her istediğine devlet adamlarının boyun eğmesi lazım geldiğine dair bir kaide olduğunu nereden çıkarıyoruz/… Devlet adamları efkâr-ı umumiyeye uymak, tabi olmak mecburiyetinde değildir. Eğer bir takım tahrikçiler vasıtasıyla meydana getirilen efkâr-ı umumiye, vicdan-ı ammeye (devletin kararını kast ediyor. ) uygun değilse, büyük devlet adamları buna mukavemet eder, hatta efkâr-ı umumiye dediğimiz cereyana rağmen milletin selameti için ne lazımsa onu yapar.”

Gökalp’ın bu öfkeli konuşması karşısında Talat Paşa, “Hoca, biz ille de şöyle yapalım, demiyoruz, sizden fikir almaya geldik” diyerek onu yatıştırır. Enver Paşa da kızmamasını rica ederek, “Biz askerler, açık fikirlerden hoşlanırız, ben de aydınlanayım diye soruyorum’’der der.

Enver Paşa, Müslümanların tesettürden yana olduklarını söylüyor ve efkâr-ı umumiye ile vicdan-ı amme arasındaki farkı koruyor. Gökalp cevap verirken efkâr-ı umumiyenin ümmet devrine aid uygulamalar istediğini, vicdan-ı umuminin ise Batı medeniyetine uygun rejim istediğini söylüyor ve Enver Paşa’dan, şayet merkez kumandanlığına gönderdiği tebligatta tesettür lehinde bir emir varsa beri almasını istiyor. Gökalp’ın açıklamaları, kadın kıyağın karışmaması şeklinde görünmekle beraber, aslında muhafaza edilmemesi şeklindedir.

İnceleyin:  Teknoloji ve Geri Kalmışlık Söylemi

Gökalp’in “Türkçülüğün Esasları” isimli kitabında dinle ilgili en önemli hususiyet, dünyada İslam’a ait bir medeniyetin olmadığı yönündeki açıklamadır. Ona göre, Müslümanların yaşadığı medeniyeti, İslam medeniyeti sanmak bir aldanmadır; çünkü o medeniyet, Doğu Roma (Bizans) medeniyetidir ve onu bırakıp Batı Avrupa medeniyetine geçmemiz gerekir.

Hâlbuki en çok etkilendiği Batı Avrupalı filozoflardan biri olan Nietzsche bile, İslam medeniyetinin Hıristiyan medeniyetinden üstün olduğunu söylemiş ve “Müslümanlık Hıristiyanlığı hor görüyorsa bin kez haklıdır, demiştir. Nietzsche’nin hemen hemen bütün fikirlerini alıp da bu kısmını atlaması oldukça düşündürücüdür. Şu da bir gerçektir ki; İslam medeniyetinin olmadığını söylemek, insanlarımızın sosyal hayattaki dinî aktivitelerine müdahale etmeyi kolaylaştırmaktadır.

Hüseyin Dayı, Milliyetçiliğin Dinle Kavgası

Muhammed Ali

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir