İdeoloji ve Hegemonya Bu anlayışın nasıl sağlandığını, bir başka deyişle emperyalizm ve sömürgeciliğin nasıl işletildiğini, bu kavramların barındırdığı olumsuzlukların nasıl aklandığını anlayabilmek için “ideoloji” ve “hegemonya” kavramlarına dönmek gerekiyor. Bu da bizim, Oryantalizmin bir söylem olarak nasıl bir güce sahip olduğunu görmemizi sağlayacaktır. Sömürgeciliğin Batı dillerindeki karşılığı olan “kolonileştirme”nin olumsuz çağrışımlar taşımaması, bu tanımların ideolojik […]
Ondört ve onbeşinci yüzyıllardan başlayarak Müslüman-Hıristiyan, ya da Doğu-Batı ilişkilerindeki en önemli gelişme, Osmanlı devletinin adım adım yükselişi ve Balkanlardan Mağrip ülkelerine kadar uzanan bir egemenlik alanı kurmasıdır. Bu egemenlik, Batılıların gözünde, Arap akınlarının yedinci yüzyılda yarattığı ve ona silinmez karakterini kazandırdığı Akdeniz’deki “kopuşu” pekiştirerek yeniden canlandırmıştır. Onbeşinci yüzyıl sonundan itibaren Osmanlı devleti, Akdeniz’de ulaştığı […]
Avrupa’nın Aydınlanma döneminden sonra elde ettiği ve ondoku- zuncu yüzyıldan itibaren perçinlediği maddî üstünlük avantajından yararlanarak kendini dünyanın merkezine yerleştirmesi, bütün bir insanlığın tarih boyunca meydana getirdiği birikimleri yok sayması ve her şeyi kendi buluşuymuş gibi göstermeye çalışması, onu, tarih çağlarını da kendini merkez alarak dönemlenlendirmeye götürmüştür. Irkları, dinleri, dilleri ve coğrafyayı kategorilere ayırmadan edemeyen […]
Oryantalizm, Oryantal nesnenin oluşturulmasında sıklıkla genelleştirme ve karşılaştırma yöntemini kullanır. Said’in belirttiği gibi Oryantalizmin özelliği “her gözlemlenebilir ayrıntıdan bir genelleme, her genellemeden de Şark doğasına, mizacına, zihniyetine, töresine ya da tipine ilişkin değişmez bir yasa” 41türetmektir. Bir özne olarak Oryantalistin, kendi Batılı kimliğini ve bütünlüğünü kurması, bir nesne olarak Doğu üzerinde gerçekleştirdiği bu tür fantezilerle […]
Oryantalist söylem Edward Said, bu bölümün başında verdiğimiz üç Oryantalizm tanımının ardından, Oryantalizmin, bir söylem olarak incelenmedikçe, Aydınlanma sonrasında Avrupa kültürünün Şark’ı siyasal, sosyolojik, askerî, ideolojik, bilimsel, imgesel olarak çekip çevirebilmesini -hatta üretebilmesini- sağlayan o müthiş sistemli disiplinin anlaşılmasının olanaksız olduğunu söyler. Çünkü Şarkiyatçılığın öylesine yetkin bir konumu vardı ki, Said’e göre “Şark’a ilişkin yazan, […]
0 Yorumlar