Modernliğin Önerdiği Kimlik

Herhangi bir din veya ideoloji, yaratmak istediği insan için ken­disinin ideal olarak tanımladığı kimlikler vücuda getirerek insanla­rın bunları icra etmelerini, yerine getirmelerini isterler. Şüphe yok ki bunlar geleceğe ilişkin bir beklentiyi, hedefi; ulaşmak veya elde edilmek istenen önceden tasarlanmış bir “modeli” yakalamak, hâsıl etmek içindir. Fakat aynı zamanda da bu kimlikler, kendisini icra edenleri de […]

Daha fazla oku
Kimlik; Enfüsün Tezahürü

  Küreselleşme ile beraber; insanlara sağladığı kimlikle kendile­rini anlamlandırmalarına imkân verdiği varsayılan ve böylece onları bir arada tuttuğuna inanılan ulus-devlet fikrinin aşındığına vurgu ya­pılmaya başlandı. Bu aynı zamanda modernist sosyal paradigmanın rasyonel temelde inşa ettiği “toplumsal bağ” fikrinin de zayıfladığına ve dolayısıyla birey/vatandaş kimliğinin aşınmasına yol açan yeni geliş­melere işaret etmesiyle önem taşıyordu. Çünkü kökenle […]

Daha fazla oku
Mahremiyetin Dönüşümünün Dini Hayata Etkisi

Mustafa Derviş DERELİ1 “Mahremiyet bir görüş biçimi ve insan ilişkilerinde bir beklentidir. İnsan deneyiminin yerelleştirilmesidir; öyle ki, yaşamın dolaysız şartlarına yakın olan, en yüce olandır.” (R. Sennett, Kamusal İnsanın Çöküşü) Giriş Mahremiyet, insan olmaktan ve insani nitelikleri koruma çabasından kaynaklanan varoluşsal bir olgudur. İnsanın kendisine vakit ayırmak, kendi kendini dinlemek, kendisiyle halleşmek, gerektiğinde yüzleşmek istediği […]

Daha fazla oku
Post Seküler Din Halleri: Dinin Dijitalleşmesi

  Faruk Karaarslan Giriş İnsanoğlunun kutsal ile olan ilişkisi her daim üzerinde durul maya değer bir konu olarak görülmüştür. En temelde felsefe olmak üzere sosyal bilimlerin tüm alanları, insanın kutsalla ilişkisini anla maya çalışmıştır. Bu çabaların neticesinde her alanın kendi sınırları içinde belirli tartışma öbekleri oluşmuştur. Örneğin antropoloji kutsalın kültürde ve ritüellerdeki görünümlerine odaklanırken, sosyoloji […]

Daha fazla oku
Kalemin Göstergesi, Göstergenin Oyunu – Modernite, İçkinlik ve Yapısöküm

İslam’m Tevhid paradigmasına göre Tanrı, dün­yayı -hem insanlığı hem de doğayı- yok iken var ettikten sonra, ne ikisinden birine yerleşti ne de on­ları tamamen terk etti. Tanrı dünyayı önemsemek- te, ancak Yaratan’ı yaratılandan ayıran bir mesafe bırakmaktadır. Bu, diğer birçok düalitede (örneğin, beden-ruh, erkek-dişi) yankılanan temel bir insanlık-doğa düalitesi ile sonuçlanmıştır. İnsanlığın var­lığı bu mesafenin […]

Daha fazla oku
Sekülerleşme Nedir?

Sosyoloğun ilk görevi inceleme nesnesini tanımlamak olmalıdır. Böylece hem biz hem sosyoloğun kendisi konunun ne olduğunu bilecektir. Bu herhangi bir ispat ya da doğrulamanın ilk ve vazgeçilmez koşuludur. Bir teorinin doğruluğu, hesaba katılması gereken olgular tanımlanmışsa denetlenebilir. Emile Durkheim, The Rules of Sociological Method, 1982 [1895], s. 74-75. 1. Sekülerleşmenin Tanımı Sekülerleşme, belli bir toplumda […]

Daha fazla oku
Wael B. Hallaq – Modernitenin Reformu -Alıntılar-

(Abdurrahman Taha’nın Felsefesinde Ahlak ve Yeni İnsan) Öz-yasama da özerklik için zorunlu ya da yeterli bir şart değildir, çünkü vatandaşları kendilerinin hiç arzulamadığı yasaları benimsemeye mecbur bırakan özel şartlar, mümkün durumlar ve dış baskılar olabilir, ki bu sıklıkla söz konusudur. Bunlar vatandaşların bu yasama eylemleriyle özerkliklerini artırdıklarını hissetmeyebildikleri durumlardır. Bilakis böylesi yasalar vatandaşların uzun uğraşlar […]

Daha fazla oku
Gülbeyaz Karakuş – Cumhuriyet’in Politik Teolojisi ”Alıntılar”

-Sekülerizm, bağımsız bir motivasyon aracı olmaktan çıkan dinin yerini almakla birlikte, yeni kurulan/kurulacak düzen, Tanrı’nın ”tasarımına” uygunluğu ölçüsünde meşru sayılacağı için dinden sıyrılamamıştır.48 Modernizmle beraber dile getirilen, dinin sekülerizmle birlikte bireyin kişisel motivasyonuna indirgendiği iddiası,49 hem sekülerizmin din formunda kendisini sunması hem de anlam arayışının herhangi bir -dinî ya da din dışı- “kutsal”da tezahür etmesi […]

Daha fazla oku
Dr.Haccac Ali – Seküler Aklın Haritası ”Notlar”

Bauman’a göre insanların hor görülmesi, Tocqueville, Diderot, D’A-lembert ve Voltaire’in yazılarında tekrar eden bir motiftir. Bauman ironik bir tonda, bencil bir hayvan olarak insan imgesinin ”cahil, zihinsel olarak yeteneksiz kitleleri küçümsemek için hiçbir fırsatı kaçınmayan Fransız Aydınlanma düşünürleri için önemli bir aksiyom olduğunu” ileri sürer.(1)Bu Aydınlanma algısı, ışık metaforunu yapısökümüne uğratır ve ”aydınlatılmamış dünyada hata, […]

Daha fazla oku
Yönümüz Yolumuzdur

Yönsüzlük, yolsuzluk… İki yüz yıldan beri peşinde gezdiğimiz güç macerasında maalesef hep önümüze bu ikiz mesele çıkıyor. Demek ki yönümüzde de, yolumuzda da bir yanlışlık var.İki yüz yıldır İslâm âlemi olarak elli çeşit çâre denedik. Ama kendimiz olmayı, adam olmayı, ahlâklı olmayı pek denemedik.Bu kadar zamandır onca emeğe, fikre, okumaya-yazmaya rağmen hâlâ yolsuz ve yönsüz […]

Daha fazla oku