İnsandaki cihazlar baki hayat için verilmiş

Bismillahirrahmanirrahim   ÜÇÜNCÜ NÜKTE   İnsan, fiil ve amel cihetinde ve sa’y-i maddî itibarıyla zayıf bir hayvandır, âciz bir mahlûktur. Onun o cihetteki daire-i tasarrufâtı ve mâlikiyeti o kadar dardır ki, elini uzatsa ona yetişebilir. Hattâ, insanın eline dizginini veren hayvânât-ı ehliye, insanın zaaf ve acz ve tembelliğinden birer hisse almışlardır ki, yabanî emsallerine kıyas […]

Daha fazla oku
Ey insan! Eğer yalnız Allah’a kul olsan…

Bismillahirrahmanirrahim   İkinci Mebhas İnsanın saadet ve şekavetine medar Beş Nükteden ibarettir.   İnsan ahsen-i takvimde yaratıldığı ve ona gayet cami’ bir istidat verildiği için, esfel-i sâfilînden tâ âlâ-yı illiyyîne, ferşten tâ Arşa, zerreden tâ şemse kadar dizilmiş olan makamâta, merâtibe, derecâta, derekâta girebilir ve düşebilir 1 bir meydan-ı imtihana atılmış, nihayetsiz sukut ve suûda […]

Daha fazla oku
İnsanına Hareket Ahlakını Aşılayamamış Bir Millet Mağluptur

Sade bir harpten muzaffer çıkmak bir milletin kurtuluşu demek değildir. Böyle bir hareket, sonsuzluğa çevrilmiş ve sonsuzluğa yönelten irade ile yapılmışsa kurtuluş getirir. Bazen esaret ve felaket dediğimiz hâllar, sonsuzluk iradesine teslimiyeti bize sağlayarak, bize hareket ahlâkını getirici oldukları takdirde, kurtarıcı oluyorlar. “Ölüden diriyi, diriden ölüyü” çıkaran kudret, sefaletlerimizden kurtuluşumuzu, bahtiyarlıklarımızdan ve en parlak emellerimizin gerçekleşmesinden […]

Daha fazla oku
İnsan

Âdemoğlunun yaratılışı ne acâiptir! Yaratıcı onda ne enteresan defineler saklamıştır. Hevâsına tâbi olmazsa, bir melektir. Kesâfet onu kaplamazsa latîf bir mânâdır. Gaybın ilginç sırlarını saklayan ve bütün ilimleri kendinde toplayan bir hazînedir. Nûr ve zulmet dolu bir kaptır. İçinde, ruh gelininin ağyârın gözlerinden sûret örtüleri ile gizlendiği bir kalıptır. Kader, onun güzelliğini “Biz onları üstün […]

Daha fazla oku
Türklerin bir tarihi var mı?

…İnsan yalnızca kavramına sahip olduğu şeyi görebilir. Bu yalnızca yaşamaya ilişkin konular için değil; tersine insanın hemen hemen tüm vicdanî ve fikrî üretimleri için geçerli bir yargıdır. Bu nedenledir ki, kavramlar insan aklının makroskobu veya mikroskobu gibidir; uzağı yakın eder; küçüğü büyültürler. Nasıl ki bu âletler insanın görme’sini mümkün kılmak içinse, kavramlar da insan aklının […]

Daha fazla oku
Hakikati söyle, işine geleni eyle!

Düşüncenin sağlıklı bir biçimde dile getirilmesi, bizatihi dilin sağlıklı olmasını gerekli kılar. Sözcüklerin anlamı, kavramı ve yöntimi göz önünde bulundurulmaksızın yapılacak her konuşma, denilmek istenileni ortaya koymaktan çok, ortalığı karıştırmaya yarar. Sözcüklerin anlamıyla oynamak, kavramları gelişigüzel kullanmak, referanslarını sıkça değiştirmek, anlaşılmayı, anlaşmayı engeller; çünkü her bir durumda da anlam, elden kaçar. Öyle ki, düşünce hayatındaki […]

Daha fazla oku
Paradigma mı, perspektif mi?

….Varlıka (vucud) ilişkin yargılar ile var-olana (mevcud) ilişkin yargıları ve her ikisi ile onlara ilişkin bilgileri (malumat); kısaca mevcudiyetleri (var-olma) ile idraklerini (bilgi) birbirine indirgemeden yürünülecek yol, insanı mutlaklaştırmadan alıkoyabilir. Kudema bu meyanda “âlim-malum-ilim” ya da “âkil-makul-akl” denklemini kurarken vucud ve mevcudu değil; insandan başlayan ve biten bilgiyi kast etmiştir. Vucud ya da mevcuda ilişkin malum […]

Daha fazla oku
Nizam-i Âlem “İnsan” demektir

Hiç bir işaret, simge olarak bizatihi kendisini göstermez; belirli bir duruma, eyleme işaret eder. Her bir kavram da delalet ettiği nesneyi ortaya çıkarırken diğer tüm nesneleri örter. Tüm bunların nedeni ise işaret ve kavramlarla iş gören insanın nutkiyetidir [düşünen/konuşan bir canlı olmasıdır]. Bu gerekçeyle öncelikle kadim kültürümüzde kullanılan ve hala kullanılmaya devam eden ‘nizam-i âlem’ […]

Daha fazla oku
Modernite’nin İndirgemeci İnsan Tasavvuru

… Tarih boyunca insana saadetini sağlamak iddiasında bulunan her yanıtın en çok zorlandığı, idealler/fikirler ile gerçekliğin en çok çatıştığı alan, hiç şüphesiz kişinin inancını/görüşünü korumadır. Çünkü ister beşerî, ister dinî her inanç ve görüş varoluşunu, büyük oranda, bir başkasının varlığını ortadan kaldırmakta görmüştür. Yanıtın –ilkece- hem kendi benimseyenlerinin, hem de katılmayanlarının inanç ve görüşlerini koruması, […]

Daha fazla oku
Ahlaki Değerler

Hangi kaynaktan çıkarsa çıksın, bütün değerler mutlaka bir inanca bağlanırlar. Bu inanç, dinde kutsallık duygusudur. Ahlâkta iyilik idealine bağlanmaktır. İnsanda iyilik iradesinin varlığına inanmadıkça ahlâkî değer hükümleri ortaya koymak imkânsızdır. İyiliğin varlığı ise bir gerçeğin ifadesi değildir, bir inanç olayıdır. Her alanda olduğu gibi ahlâkta da insanlığın ilerleyişi ile beraber değer hükümleri çoğalıyor. İnsanlığın ilerlemesi, […]

Daha fazla oku