Posthümanizm:İnsanın Ötesinde Ne var?

Matrix serisinin 1999 yapımı ilk filminde ajan Smith, Morpheus’a şöyle der: Türünüzü sınıflandırmaya çalışırken fark ettim. Aslında siz me­meli değilsiniz. Bu gezegendeki tüm memeliler etraflarındaki çevreyle doğal bir uyuma sahiptir. Ancak siz insanlar değilsiniz. Bir bölgeye taşınır ve çoğalırsınız. Tüm doğal kaynaklar tüketi­lene dek çoğalırsınız. Hayatta kalmanızın tek yolu başka bölge­lere yayılmaktır. Gezegende aynı yayılma […]

Daha fazla oku
Özne ve Hakikat Bağlamında Modern ve Postmodern Epistemolojinin Eleştirisi Vasat’ı Yakalama Üzerine Bir Deneme

  Bilgi insanlık tarihi kadar eski bir olgudur. İnsanın yaşamını devam ettirebilmesi elindeki bilgilere bağlıdır. İnsanlık tarihi süreç içerisinde birbirinden farklı bilgi türleri ortaya çıkarmıştır. Dönemin ruhuna uygun olarak bazı bilgi türleri diğer bilgilerden daha prestijli olarak kabul edilmiştir. Bugün genel olarak bilgi türleri 6 başlık altında ele alınmaktadır. Bunlar bilimsel bilgi, sanatsal bilgi, dinî […]

Daha fazla oku
Klasikten Moderne ve Çağdaş Zamanlara İnsan Tasavvurunun Dönüşümü

    Kasım Küçükalp Giriş Klasik, modern ve çağdaş Batı düşüncesinde insan tasav­vurunun nasıl şekillendiğini anlamak günümüzde karşı karşıya kalınan birçok insani problemin anlaşılması ba­kımından son derece önemli bir mevzu olarak karşımızda durmaktadır. Özellikle birçok düşünürün post ön eki ile düşünceler ürettiği çağımızda insanın nasıl bir konum içerisinde olduğu meselesinin açıklık kazanması insan ta­savvurundaki dönüşüm […]

Daha fazla oku
Heidegger’de Sanat-Hakikat İlişkisi: Sanat Eserinin Kökeni Üzerinden Bir Değerlendirme

  Prof.Dr.Kasım Küçükalp1 Giriş Sanat-felsefe ve sanat-hakikat ilişkisine dair tartışmaların, Batı düşüncesinin başlangıcına, kaynak filozof olarak görülen Platon a kadar geri götürülmesi mümkün­dür. Batı düşüncesi geleneği boyunca insanın, logos sahibi canlı formülasyonunda olduğu üzere, akla referansla tanımlanmış olması, düşünme eyleminin de insan ak­lının epistemik bir faaliyeti olarak görülmesine vücut vermiş, bu durum ise varlık, hakikat, […]

Daha fazla oku
Medeniyet Olarak Sanat

Kevser Çelik* “Tarih bize gösterir ki sanatın çiçek açması, ulusların medeniyet yolundaki ilk etkinliğidir.” A.N.Whitchead Medeniyet ve sanat ilişkisinin özdeş kavramlar olarak birbirlerinin yerine kullanılma­ları genel kabul görebilir. Başlıkta yer alan ‘medeniyet olarak sanat,’ tarihsel bir geri­ye dönük tanımlamadan esinlenerek kullanılmıştır: “Sanat olarak Devlet.” Rönesans dönemini imleyen bu adlandırma, 20. yüzyılın en büyük felsefecileri arasında […]

Daha fazla oku
”Tanrı’nın Ölümü”nün Politik Sonuçları Üzerine Bir Değerlendirme

Derda Küçükalp* *Prof.Dr.,Uludağ Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi ÖZ Tanrı’nın olmadığı bir dünya, insan ile diğer varlıklar arasında bir mahiyet farkının olduğunu iddia edemeyeceğimiz bir dünyadır. Tanrı’nın yokluğunun kaçınılmaz neticesi natüralizmdir. Natüralizmin siyaset felsefesindeki ilk yansıması kuvvet politikası, diğeri ise faydacılıktır. Tanrı’nın yokluğunda hümanizm yeni anlam sistemi, yeni din olarak ortaya çıkmıştır. Hümanizm hem […]

Daha fazla oku
Narsist Bir Döngü:Hümanist Trajedi

…in fî sudârihim illâ kibrun mâ hum bibâlig’îh. Mü’min Süresi, 40/56 1. İnsan bu, meçhul Alexis Carrel (ö. 1944) ünlü kitabının başlığına bu ilginç tabiri yerleştirmiştir: İnsan bu, meçhul. (L’Homme, cet Inconnu, 1935) Vaktiyle pek çok dünya diline çevrilen, çok satan ve çok okunan bu kitap sonradan Türkçeye de çevrilmiş ve bir dönemin hit kitapları […]

Daha fazla oku
Simone Weil – Yerçekimi ve İnayet ‘Notlar’

Köklerini yitirmiş bir avuç Yahudi, tüm yerkürenin köksüzleşmesine neden oldu. Hıristiyanlıktaki payları, Hıristiyanlığı geçmişine göre kökünden kopmuş bir şey haline getirdi. Rönesans’ın yeniden kök salma girişimi başarısızlığa uğradı çünkü Hıristiyanlık karşıtı bir eğilimi taşıyordu. “Aydınlanma” girişimi, 1789, laiklik vb. gelişim yalanı yoluyla köksüzleşmeyi daha da artırdı. Ve köksüzleşen Avrupa dünyanın kalan kısmını sömürgeci fetihleriyle köksüzleştirdi. […]

Daha fazla oku
Işığın ve Görmenin Kapitalist -Toplumsal Verisi: Aydınlanma

İnsanın, dış dünya karşısında sergilediği binlerce yıllık varolma mücadelesiyle edindiği deneyim, onun dilinde, tarihinde ve kültüründe, görme duyusuna ilişkin belli soyutlamaların ortaya çıkmasını mümkün kılmıştır. Örneğin: Avrupa’nın “karanlık çağları veya “Ortaçağ karanlığı”, devamıyla Hümanizm ve Rönesans’ı izleyen “Aydınlanma Çağı” gibi tanımlar, insanın (veya tarihin belli bir döneminde, belli bir yörede yaşayan insanın) görme ve ışığa […]

Daha fazla oku
Oktay Taftalı – Ben Merkezci İnsan “Alıntılar”

Görünen o ki, Protagoras’ın dahi hayal edemeyeceği tarzda bir öznellik, bütün Sokratesçi öğretileri ve ahlâkı aşıp, insanı her şey “bana” göre ve “ben” içindir yargısının meşruiyetine ikna etmiştir. 20. Yüzyıldan 21’e girildiğinde, gerçeklik bütünüyle metalaşmış veya içinde yaşadığımız nesneler dünyası salt meta’ya indirgenmiştir. İnsanın yeryüzünde varolduğu günden beri fiziki ve ruhsal varlığının sürekliliğini temin edebilmek […]

Daha fazla oku