Nedir Şu Aşk?

Ailenin ne olup ne olmadığıyla başladık, günümüzde aile ve kadm-erkek ilişkilerindeki değişimler etrafında dolandık ve buradan aşka düştü yolumuz. Aranızda “Ne alakası var, nereden nereye geliverdiniz!” diyenler olabilir. Onlan say­gıyla selamlarım. Lâkin günümüzde evliliklerin geleneksel dünyaya göre birçok değişiklik yaşadığı, mesela bizim kül­türümüzde de bir süreden beri “görücü usulü” yöntemin­den ziyade şöyle ya da böyle […]

Daha fazla oku
Günümüzde Kadın-Erkek İlişkilerinin Halleri

Psikolojik rahatsızlıklar ve geleceğin dünyası arasında­ki bağlan yapıtlarında temel alan Çarpışma yazan J. G. Ballard, yaşadığımız dünyanın “aile karşıtı” niteliğini şu sözleriyle gözler önüne seriyor: “20. yüzyılı egemenliği al­tına alan kâbusun akılla evliliğinden her zamankinden daha belirsiz bir dünya doğdu (…) Yaşamımız 20. yüzyı­lın o büyük, ikiz ana temasının egemenliği altında: seks ve paranoya (…) […]

Daha fazla oku
Sağlıklı Aşkın İlk Şartı:Sevme Becerisi

Hepimiz bir sevgi potansiyeli ile mi doğuyoruz? Haset hissiyatının tam karşısmda doğuştan bir sevgi ve şükran kutbumuz var mı dünyaya geldiğimizde? Bu sorulan kesin biçimde cevaplamamıza imkân yok ama sevme becerisini ve ortaya çıkıp gelişmesine mâni olan hâlleri daha net bi­çimde gözlemleyebiliyoruz. Sevme becerisinin oluşup ge­lişmesinde yaşamın ilk yılı çok önemli. Bebeğin çevresine temel güven […]

Daha fazla oku
Erol Göka – Yalnızlık ve Umut ”Alıntılar”

Diğer canlılardan bir farkımız da fanilik bilincimiz. Sadece kendi varoluşumuzun, hayatımızın biricikliğinin farkında değiliz öleceğimizi, fani olduğumuzu da biliyoruz. O yüzden bakmayın şimdi bize “ölümü unut ve anı yaşa” diyenlere “ölümü hatırla ve anda yaşa!” demek en doğrusu. Ölümü, faniliğini hatırladıkça yaşadığı her zaman zerresinin, anın kıymetini daha iyi bilir, daha sorumluca davranır insan. Bakmayın […]

Daha fazla oku
“Geldi geçti ömrüm benim”

Aslında hepimiz filozofuz. Bizi filozof yapan, hayata bakışımız ve algılayışımız. Tamamen kendimize özgü bir yaşam felsefemiz olması hasebiyle filozofuz ve aynı nedenle tüm düşüncelerimizde, yapıp etmelerimizde kendimizi haklı görüyoruz. Kapitalizm bizi tam da iddiamızdan vuruyor. Piyasaya her alanda ürünler sürüyor ve yaşam felsefesini kendi ürünleri arasındaki tercih meselesine çeviriyor. Kapitalizmin denetimindeki teknik akıl, “iyi hayat […]

Daha fazla oku
“Aile“ Derken Neyi Kastediyorsunuz

Küreselleşen, giderek daha çok “teknomedyatik” hale gelen dünya, artık bildiğimiz eski dünya olmayacak. Birçok kişi, yeni durumu ve ortaya çıkacak sorunları görüyor, çözümler üretmeye çalışıyor. Geleneğin, ailenin, milli devletin, sosyal politikaların geriletildiği ama servet ve gelir dağılımdaki adaletsizliğin arttığı böyle bir dünyada çareyi “üçüncü yol”da, “sosyal sorumlu küreselleşme”de arayanlar var. Sanıyorum çareleri konuşmadan önce, hangi […]

Daha fazla oku
Kanaat Bakkaliyesi

Elbette tüketim olacak, toplumsal iş bölümü neticesi ortaya çıkan ürünlerden ihtiyacımız karşılayacağız. Elbette insan arzusu, beğenisi ve kazancı farklı olduğu sürece ürünlerde ve kalitede çeşitlilik olacak. Ama ne dersek diyelim yaşadığımız dünyadaki hırs ve tamahkârlığı, durmaksızın artan ürün çeşitliliğini ve her seferinde bunların vazgeçilemez ihtiyaçlarımız gibi sunulmasını açıklayamayız. Besbelli ki kapitalizmin oyununa geldik. Kapitalizmin hayatlarımızı […]

Daha fazla oku
Adalet ve sömürgeci Batı’nın bilinçdışı

Adaletin kökeninde kamu yararının olduğunu ileri süren David Hume (1711-1776), bu görüşünü ispatlamak için ilginç bir yöntem seçer. Ona göre aşağıdaki beş halden birinin sağlanması durumunda, adalete lüzum kalmayacak, pekâlâ adalet olmadan da yaşanabilecektir. Beş halden birincisi, “mutlak bolluk” durumudur. Herkesin dilediğini dilediğince alabileceği bir toplum olmuş olsaydı, adalete de lüzum kalmazdı. Mülkiyet ihlali, hırsızlık […]

Daha fazla oku
“Ölüyoruz demek ki…”

Filozof olmaya lüzum yok, ölüm hakkında söz söylemek için. Ölümün, bir gün biz işimizi bitirmeden geleceğini, görevimizi henüz tamamlamamışken acımasızca bizi yarıda keseceğini adımız gibi biliyoruz. “Zaman”, ne dışımızda akıp giden bir şeydir ne de içimizde, an be an ilerleyen bir şey. Ne o, ne ötekidir; hem onu hem ötekini içerir. Ölüme, bu açıdan bakıldığında […]

Daha fazla oku