- Duyularımız gerekli mi gerekli, gözümüz olmadan göremeyiz, kulağımız işitemeyiz.
- Ama gördüğümüz ve işittiğimiz şeyin ne olduğunu bilmek için duyularımız yetmez akla ihtiyacımız vardır.
- Aklımız var, lazım mı lazım, aklımız olmasa düşünemeyiz.
- Düşünemezsek hayvanlardan bir farkımız kalmaz zaten.
- Duyularımız aklımızın, aklımız duyularımızın yerine geçebilir mi? – Kesinlikle hayır.
- Duyularımız fiziksel âlemde işe yarar, nesneleri görürüz, çiçekleri koklarız…
- Aklımız da fiziksel âlemde işlevseldir, hesap kitap yapabiliriz, uçsuz bucaksız denizlerde yolumuz bulabiliriz. Güneş in ne zaman tutulacağını hesaplayabiliriz.
- Peki, ya sıra fizik ötesine gelirse! Örneğin ilk yaratılışı, yaşamın anlamını, aşkı, ölüm ötesini aklımızla kavrayabilir miyiz?
- Bir dereceye kadar kavrayabiliriz. Ama örneğin “aşkı anlamak” başka şeydir, “aşkı yaşamak” başka şeydir!
- İşte tam burada duyularımızın ve aklımızın ötesinden bir kavrayış gücüne ihtiyaç duyarız; bu da KALP’tir.
- Duyularımız aklımızın, aklımız kalbimizin yerine geçemez. Bunun tersi de doğrudur, kalbimiz aklımızın aklımız duyularımızın yerine geçemez.
- İnsan-ı Kâmil, duyularının ve aklının yanı sıra kalbini son haddine kadar kullanan insandır.
- Sûfıler kalbin yerine geçme iddiasındaki akla karşıdır; yoksa aklı harekete geçirmek, düşünmek Hazret-i Kuran’ın en çok vurguladığı taleplerden biridir.
Terapistin Sufi Olursa-Ali Rıza Bayzan
0 Yorumlar