İsmet Paşa’nın zihnindeki millet telakkisi esasen çok farklıdır. Bir milletin kaderine neredeyse 40 yıl hakim olmuş bu fenomen, İnönü savaşlarından Bursa’da etrafındaki subaylara, ‘Bana bakın, millet sizin düşmanınızdır diyebiliyordu.(1)
O halk için böyle derken yıllar sonra “Doğu Anadolu’da isyan eden Kürt menşeli vatandaşlar bir müsademe anında Silahlı Kuvvetler subaylarına, ‘Sizi buraya İsmet Paşa gönderiyor, Halbuki İsmet Paşa’da bizden…'” diyerek O’nun kavmî menşeine atıfta bulunuyorlardı.(2)
İnönü savaşlarında ortaya çıkan askeri bozgundan son anda kurtulmasına rağmen, ismi etrafında meydana getirilen efsaneden hiç de rahatsız olmayan İsmet Paşa, yıllar sonra “Mareşal Fevzi Çakmak tarafından ‘milli mücadelede yaptığı hata yüzünden Ankara’nın tahliyesine karar verildiği’’(3) iddia edilince söylenenlere sessiz kalmayı yeğlemişti.
Atatürk ile İsmet Paşa’nın sadece dış politikaya bakış tavrı örtüşmüyordu. “Bu zihnî ayrışma Hatay meselesinde çok bariz bir şekilde ortaya çıkmış, Atatürk, İnönü Hükümeti’ni gazetelerde yazdırdığı yazılarla açıkça eleştirmişti.*(4)
İsmet Paşa, ne zaman ki Atatürk’ün hayat süresi ile ilgili belirli bir kanaate varmış o zaman ona karşı sürdürdüğü kadim tavrı değiştirmişti.
Ancak bu tavır değişikliği hiç beklemediği bir kopmayla sonuçlanıvermişti. “Atatürk, Orgeneral Fahrettin Altay’a en yakın mesai arkadaşı İnönü’yü ‘hasta, hasta’ diye tarif ettikten sonra İnönü’nün Başbakanlık vazifesine son vermişti “(5)
Bu hâdise, ismet Paşa’nın çok ağırına gitmiş, velinimeti Atatürk’e karşı farklı duygular beslemeye başlamıştı. Samet Ağaoğlu’nun yakın târihe dair birçok esere anekdot teşkil eden hatırasına göre, “babası Ahmet Ağaoğlu, İnönü’yü devlet adamlığı vasfını baltalayacak nisbette kinci ve kıskanç olmakla vasıflandırıyordu.”(6)
Kuruluş Devri’nin bir başka güçlü adamı CHP Genel Sekreteri vazifesinde bulunan emekli yüzbaşı Recep Peker’dir. Bazı kayıtlarda ‘son otokrat şeklinde de tanımlanan Recep Peker, sahip olduğu görüşler ve hayata bakış tarzıyla türünün son örneklerinden bir devlet adamı tipidir. Aynı zamanda CHP’nin ideologlarından olan ve “Halkevleri vasıtasıyla halkı katı bir kitle olarak yeniden inşa etmeyi düşünen”(7)Peker, zamanla bürokrasi içerisinde “‘generallerin yüzünü okşayacak’kadar sivrilince M. Kemal tarafından derhal vazifesinden azledilir ve yerine Şükrü Kaya getirilir”(8)
Bir başka görüşe göre ise; “Recep Peker’in vazifeden alınma sebebi Rusya’da Stalin’in yaptığı gibi partinin kontrolünü ele geçirmek(9) istemesidir. “Recep Peker’in Atatürk’ün bir sözü Üzerine tavır koyarak sofradan kalkması hadisesininde(10) vazifeden alınma sebebi olduğu kaydedilir.
Bu bilgilerden hangisinin doğruya en yakın olduğu henüz bilinmese de Atatürk’ün Recep Peker’in mevcut konumundan rahatsız olduğu ve onu siyasetten tasfiye etmek istediği kesindir.
Devrin önemli kurmaylarından bir diğeri İstiklal Mahkemelerinde yargıçlık yapmış dört meşhur Ali’den biri olan Kılıç Ali’dir.
Gazeteci Altemur Kılıç’ın babası olan Kılıç Ali Atatürk’ün bir dönem genel sekreterliği vazifesinde bulunan Hikmet Bayur’a göre “çok çirkin su istimal dosyaları bulunan, hatta Ermenilerle karışık irtibatları bulunan bir şahıstır(11)
Devrin İstiklal Mahkemesi menşeli bir başka kurmayı Refik Koral tan’dır. “Koraltan, bir dönem birkaç mebusla birlikte TBMM içerisindeki mebusları izleyip üst makamlara ihbar eden bir muhbir mebus konumundadır(12)
Ankara’daki yeni rejime, gerek ideolog olarak ve gerekse yazdıkları yazılarla meşruluk ve kutsiyet kazandıran bir de kalemşörler grubu vardır. Bunların çoğu Osmanlı’nın son devrinde birikimleriyle çeşitli mevkiler işgal etmiş, son tahlilde hayat tarzlarına ve dünya görüşlerine paralellik arzettiği için yeni rejime hususi destekler vermişlerdir. Bunların çoğu tabiî olarak, emek ve desteklerinin karşılığı olarak korunup kullanıyor, rantı paylaşmakta hisselerine düşenleri alıyorlardi. Sultan Abdulhamid devrinin ünlü muhalif gazetecisi, sonraki devrin mebusu Ahmet İhsan bunların önemlilerindendi.
“Ahmet İhsan tam bir menfaatçı idi. İstanbul’daki Bomonti Bira fabrikasının hisselerini ismet İnönü’nün eniştesiyle birlikte satın almışlardı. Bomonti fabrikasının imtiyazını uzatmak için İnönü’ye tesir etmeye çalışıyorlardı.(13)
Yine Sultan Abdulhamid devrinin ünlü muhalif gazetecilerinden olan Hüseyin Cahit Yalçın, eski bir ittihadçıydı. “H. Cahit Yalçın, Lozan görüşmelerini izlemek için bu şehre gitmiş, çok pahalı otellerde kalmış, masrafını ismet Paşa’nın ödemesini istemişti. Bu talebi kabul görmediğinden ismet Paşa’ya düşmanlık yapıyordu.(14) “Hüseyin Cahit’in M. Kemal’e karşı olması ise İttihadçı asabiyesinden kaynaklanıyordu.(15)
‘Cumhuriyetin ilan edildiği günlerde ‘Biz muz cumhuriyeti istemiyoruz’ diyerek kurucuları bir hayli sıkıştırmıştı, istiklal Mahkemesi’nde asılmaktan ise mason olduğu için kurtulmuştu.(16)
“1. Dünya Harbi içinde Almanya ile yaptığı vagon ticaretinden yüzbinlerce lira vuran Hüseyin Cahit, Almanya’daki faşist rejimin değişmesini istemiyordu.(17)
Devrin matbuat menşeli bir başka kurmayı Yakup Kadri Karaosmanoğiu idi. Bir dönem çıkardıkları ‘Kadro’ dergisiyle yeni rejimin ideologluğuna soyunan Karaosmaoğlu, Recep Peker’in başka hiçbir renk kabul etmeyen katı tavrı karşısında ‘zoraki diplomat’ olarak yurtdışına gönderilmişti.
Kurtuluş ve Kuruluş Devrinin maaşlı yazarlarından olan ve sonraki dönemlerde hep mebus veya elçi olarak korunan *Y. Kadri kendi deyimiyle ‘mebus tayin edilmese, ilkmektep öğretmeni bile olamayacak’ bir şahıstı.”(18)
“Nazım Hikmet ve arkadaşları ‘Putları Yıkıyoruz’ kampanyasında şahsını hedef alınca edebi üslubunun dışına çıkarak tahkir ve küfürlerle yazmaya başlamış, muhataplarını’sokak itleri’ olarak vasıflandırmıştı.”(19) Halbuki Nazım ve arkadaşları olaya bir felsefik tartışma olarak yaklaşıyor “Yakup Kadri’nin bir dönem yeni latin alfabesi aleyhinde yazı yazdığına dair vesikalar açıklıyorlardı.”(20)
Yeni Rejimin en önemli kalemşörlerinden biri de Falih Rıf-kı Atay’dı. Bir dönem ünlü Cemal Paşa’nın maiyetinde çalışan ve Filistin topraklarındaki müşahedelerini’Zeytindağı’ isimli eserinde anlatan Atay, “yeni devirde Ankara’dan hiç ayrılmamış, hep Şef’in dizinin dibinde kalmayı başarmıştı (21)
“Türk yığınlarının terbiyesi için Moskova’nın yığın terbiyesi metodlarından istifade etmeyi”(22) yeni rejime teklif eden Atay, CHP’nin yayın organlarında yazdığı yazılanla “‘Rejime muhalif gazeteciler tek kelimeyle alçaktır(23)şeklinde ithamlarda bulunabilmekteydi.
Atatürk’ün ölümünün ardından, “Atatürk öldüyse başımızda İnönü ve Stalin var!”(24) diyerek uzun süre de İnönü’yle birlikte çalışan, ancak zaman içerisinde Milli Şef ile de ters düşen F. Rıfkı Atay, ömrü boyunca Anadolu halkının değerlerini küçümseyerek onlara karşı savaş açmıştı. Aynı Atay’ın “Ankara kokteyllerinde kadınlar önünde diz çökerek kahve falına baktırması, uysal bir çocuk edasıyla falcı kadının bütün dediklerine uyması ve falcı kadına bahşiş vermesi”(25) hayatının tezadlarından olsa gerektir.
Hüseyin Yürük
Kaynaklar;
(1)-Samet Ağaoğlu-DP’nin Doğuşu ve Yükselişi,syf;16
(2)-Cemal Madanoğlu-Anılar,sfy;214
(3)-Samet Ağaoğlu,Siyasi Günlük,syf;207
(4)-Hakkı Uyar,Tek Parti Devri ve Chp,syf;329
(5)-Mehmed Barlas,Darbeler ve Kavgalar Devri,syf;11
(6)-S.Ağaoğlu,age,syf;34
(7)-Doç.dr. Arus Yumul,Aksiyon Dergisi,sayı:398
(8)-Hakkı Uyar,age;syf.63
(9)-Necdet Ekinci,Çok Partili Hayata Geçişte Dış Etkenler,syf;120
(10)-Cemal Granda,Atatürkün Uşağı İdim,syf;168-172
(11)-Arı İnan,Tarihe Tanıklık Edenler,syf;263
(12)-İbrahim Arvas,Tarihi Hakikatler,syf;54
(13)-Hakkı Uyar,age,syf;333
(14)-Zekeriya Sertel,Hatırladıklarım,syf;105
(15)-Age,syf;116
(16)-İ.Arvas,age,67
(17)-Sabiha Sertel,Roman Gibi,syf;200
(18)-Münevver Ayaşlı,İşittiklerim,Gördüklerim,Bildiklerim,syf;84
(19)-HakkıUyar,age,syf;182
(20)-Sabiha Sertel,age,syf;128
(21)-Metin Toker,Tek Partiden Çok Partiye,syf;165
(22)-Mehmed Barlas,age,syf;157
(23)-İbrahim Arvas,age,syf;65
(24)-Nimet Arzık,Anılar 2,syf;97-98
0 Yorumlar