Bir İçselliğe Sahip miyiz?

Başladukça ben söze başlar hücûma vâridât Şöyle kim takat getürmez anı takrire zeban Nef’î İçsellik (interiorite) dediğimiz hergünkü sıradan hayatin ru­tin olaylarının mütemadiyen üstünü örttüğü ve neredeyse hissedilmez kıldığı şu ortamdır, iç âlemdir, gönül dünyasıdır. Hergünkü hayatin alelade akışı esnasmda biz ekseriya yüzey- deyizdir. Yüzeyde sıradan olaylar içinde yüzmekteyizdir. De­rine dalma, düşüncelere gark olma gibi […]

Daha fazla oku
Yapay Karakterler Çağina Giriş

Mehmet Erikli İnsan kendi gerçekliği içinde tanır kendini. Dünyaya geldiği andan itibaren etrafını el yordamıyla tanıma arzusundadır. Aslında kendisini tamamlayacak maden içtedir ve o için karanlığından ürker ilk olarak. Gürültüsü dinmez bir yeryüzünde, kendisi için yeni “anlamlar” arama çabasını çok sonra öğrenecektir. O çok sonralar geldiğinde ise ihtiyaç duyacağı “kimliği” başkalarınca düzene sokulmuş olunca şu […]

Daha fazla oku
Özne ve Hakikat

Hakikat kaygısı, hakikat anlatılarının küçümsendiği çağımız­da bile öznenin hâlâ en temel kaygısı sayılmalı. Öyle, zira insan hakikate farklı adlar verebilir, hakikat yokmuş gibi dav­ranabilir, dahası hakikat diye bir şeyi inkar edebilir, ama ha­kikatte yine de ondan vaz geçemez: Hakikat (ve eksikli kipi hakikatsizlik), insanı, insanın insanlığını örtük veya belirtik bir biçimde belirlemeye devam eder daima. […]

Daha fazla oku
Sanat Lâdinî Bir Din mi?

Sanat beşeri bir faaliyettir, giderek de beşere mahsustur. Be­şere mahsus dedik, dolayısıyla sanatın insanın bir imtiyazı olduğunu ima etmiş olduk. Tanrı’nın sanatından bahsedilebi­lir, hatta edilmelidir de, yine de sanat deyince akla öncelikle beşeri bir faaliyet gelmelidir. Tanrı’nın sanatı -beşeri sanatın hilafına- içinde arayış gibi, atılım gibi, deneme gibi öğeleri barındırmaz zira. Bu sanat Tanrı’mn hikmeti […]

Daha fazla oku
Kur’an’ın Düşünce Kamusu

Kur’an, çıkarımsal ve sezgisel akıl ve düşünmey­le ilgili bir dizi terim kullanır. Tefekkür yani “düşün­me”, kalp,fuat yani“gönül”, literal anlamı “tohum/ çekirdek” olan lüb yani “aslî kalp” bu terimler ara­sındadır ve bunların her biri algılama, düşünme ve muhakeme etme eylemlerinin farklı bir yönüne kar­şılık gelir. Akılla aynı anlamsal alanı paylaşan başka terimler de vardır: ilim yani […]

Daha fazla oku
İnsan Doğası Üzerine

Herhalde koskoca dinî ve felsefî bir meseleyi burada halle­decek değiliz. Ancak bir ucundan tutabilirsek ne ala! Malum­dur ki, insanın bir doğası var mı, var ise değişir mi, değişmez mi tartışmaları söz konusu. Öz mü önce gelir varlık mı sorusu da bir açıdan bu tartışmayla ilgili. Bazı felsefi akımlar insanın doğası itibariyle kötü veya iyi olduğunu […]

Daha fazla oku
Proje Olarak Beden

Pazar, ürettiği mutsuzluktan beslenir. Zygmunt Bauman Beden, hakkındaki tüm takdirin taşıyıcısı olan bireyin omuz­larındaymış gibi göründüğü, ancak işin iç yüzünde küresel ağ­larca kumanda edilen politik bir projedir. Her an pazarlanmaya hazır olan bu proje, öldürdüğü Tanrı’nın yerine kendi Ben’ini ikame eden modern bireyin kendi başına seçtiğini sandığı şeyleri de tayin eder. Proje olarak bedenin etrafında […]

Daha fazla oku
Ayna-Vitrin Olarak Beden

Bazen şeylerin değerini büyütür, bazen yadsır ayna. Aynanın yüzeyinde değerli görünen her şey yansımaya dayanamaz. Italo Calvino1 Beden politikasında herkes bir diğerinin kaderidir. Bu noktada beden, Foucault’un birçok kere söylediği gibi gözetlenen olsa da; daha da fazla gözetilendir. Çünkü beden-gözû kendisin­den çok başkasına dönüktür. Bu monitorizasyon amaçsız bir fantezi değildir; aksine başkaları üzerinde/n yansıyan ayna, bi­reyin […]

Daha fazla oku
Malayani Toplumu

  Bizler -yansız bir adlandırmayla-“Teknoloji Çağı”nı idrak ediyoruz hâlihazırda. Hayatlarımızın büyük bir bölümü teknolojiyle dolayımlanıyor suni bir şekilde. Heidegger (ö. 1976) “Atom Çağı” dediği bu zaman dilimini bazen menfi bir nitelemeye başvurarak “Teknolojik Nihilizm Çağı” olarak da adlandırmıştır. Peki nedir teknolojiye içkin bu nihilizm? Her şeyin ve bu arada insanın da işletime amade bir el-altında-duran […]

Daha fazla oku
Düşünce ‘Düşünce’ Başlar

Düşmeden düşünemeyeceğiz, ‘düş’melerimiz olmadan, tasamız, kederimiz olmadandüşünemeyeceğiz. Düşmeden,ayağımız taşa değmeden düşünemeyeceğizdir. Hüznümüz kadardır düşüncemiz, acımız kadar kederimiz kadar… Önce yeryüzünedüşmüş idik ilk hüznümüz ve ilk tövbemizdi bu. İlk gözyaşımız,  ilk acımız yeryüzüne düşmeklebaşlamıştı.  Cennetimizden düştüktensonra başlamıştı arayışımız, cennete olan hasretimizdi hüznümüz, kederimizefkârımız. Efkârımızdüşümüze dairdi hayalimize dair. Düştüğümüz yerde, hüznümüzün efkârındatefekkürümüz olmalıydı, fikrimiz olmalıydı ki; düşüncemiz olsun.  Fikrimiz […]

Daha fazla oku