Korkuyorum Anne !
‘Çocukların hızla büyümeye zorlandığı, ‘çocuk masumiyetinin kaybolduğu, buna mukabil erişkinlerin de çocuklaşma temayülü içine girdiği tuhaf bir zamanda yaşıyoruz. Bugünün çocukları bilgisayardan anlıyor. Evime ilk kişisel bilgisayar girdiğinde 30 yaşımdaydım. Bugün i ki buçuk yaşındaki afacan oğlum net üzerinde oyun oynuyor. Mouse’u kontrol etmeyi çok seviyor. En sevdiği ve ilk öğrendiği sözcüklerden birisi, “tıkla”! Bugünün çocukları daha tüketim yönelimli; markaların farkındalar ve onları tüketmek istiyorlar. Daha hızlı yaşıyor, duygusal, fiziksel, sosyal uğrakları daha hızlı geçiyorlar. Kızlar için ilk âdet görme yaşı günbegün düşüyor. Daha fâzla seçim yapma şansları, daha çok haklan var. Ancak bağımsızlık ve özgürlük konusunda önceki nesiller kadar şanslı oldukları söylenemez. Sahip oldukları daha fâzla şeye rağmen, üzerlerinde daha fazla baskı hissediyorlar. Bir meslektaşım, sınav maratonu içinde yorulan
on yaşındaki oğlunun bir gün kendisine yaşamaktan bıktığını söylediğini aktardı. Hayatın başında hayattan yorulmak…
Ne zor şey bu!
Çocuklarımızla ilgili tarifsiz korkular içindeyiz. Onların çok incinebilir varlıklar olduğunu düşünüyoruz. Hayatla başa çıkmak için yeterli düzeyde kaynaklan yok diye düşünüyoruz. Bu yüzden onları bir kavanozun içinde, hayata dokunmadan, en steril ortamda yetiştirmeye çalışıyoruz. Yedikleri şeylerden oynadıkları oyunlara kadar her şey risk içeriyor. Tehdit altındaki bu varlıkları korumanın bir yolunu bulmalıyız. Evet evet, en iyisi onları hiç gerçek hayada yüzleştirmemek! Hele de erişkinler arasındaki ilişkiler bu kadar kırılganken, her iki evlilikten biri boşanmayla sonuçlanıyorken… Bütün duygusal yatırımımızı çocuğumuza yapmalıyız.
Ne de olsa o bizi terk edip gitmez, değil mi?
Ahlâkî düsturun açıklığını kaybettiği bir zamanda, her şeye daha fazla tahammül gösteriliyor. Cep telefonu edinme yaşı giderek düşüyor. Hayatını nasıl sürdüreceği sorusuna artık çocuğun kendisinin bir cevap bulması gerekiyor. Önünde çok fazla seçenek var ve bu seçimin yükü çocuğun omuzlarına biniyor. Çocuklar giderek daha endişeli hale geliyor, çünkü anne-babaların endişelerini adeta emiyorlar. Anne-babalar sokaktan ve tabiattan korktukları için, çocuklar da korkuyor. Anne-babalar onların başına kötü bir şey gelmesinden korktukları için, çocuklar da kendilerini bir türlü güvende hissedemiyor. Biz korktukça, onlar bize daha bağımlı hale geliyor. Daha bağımlı olmaları da, kendi ayakları üzerinde duramamak gibi bir sonuç getiriyor.
Korkuyorum anne!
Kaynak:
Kemal Sayar-Herşeyin Bir Anlamı Var