Bilmek ve Düşünmek

Zamanımızın insanı, asrın dimağı ve duyguları şiddetle sarsan olaylar fırtınası içinde, sürekli kasırga altında bir türlü yeşeremeyen ağaçlar gibi sanki düşünmekten korkuyor, olayların kalıplaşmış bilgisine kolayca teslim oluyor. Aynı zamanda olayların ağır yükü altında bunalan şuurlara saldıran dış tesirler de düşüncenin yolunu tıkamaktadırlar. Kanunların yolluğu gibi çokluğunun da hak ve hürriyetlerimizin korunmasını tehlikeye sokabileceği kitap […]

Daha fazla oku
Bir Milletin Kendi Tarihini İnkar Etmesi

İnsanlığın iradesi ızdırabın eseridir, dedik. Izdırap bizi kâinatta ufak bir parça olmaktan çıkararak kâinatın bütünü haline koyuyor: Buna aşk diyoruz. Izdırabımız aşkın eseri değil, aşk sonsuz ızdırabımızın çocuğudur; onun kendine bir mevzu bulmasıdır; varlıklardan birine bağlanarak kendindeki aşkın denize bir sükûn, muvakkat bir istirahat aramasıdır. Filozof Paliard’ın dediği gibi,“zenginliğin ve şöhretin âşıkları vardır, ilmin aşıkları, […]

Daha fazla oku
Fatih Sultan Mehmet Han Konuşuyor!

Beşyüz yıl önce bana kılıcımın hediyesi olan bu ülkenin semâlarında, bugün nail olduğum “ba’sü ba’de’l-mevt” sırriyle etra­fıma bakıyorum. İstanbul, asırların değiştirdiği bir şehir. Evladım taşra mülkünün varını ona harcamışlar. Onun şimdiki binalarının ihtişamı yanında Topkapı Sarayı’mız eski bir medrese halinde kalmış. Bizden sonrakiler nefislerine hizmet etmişler. Biz cami, medrese, çeşme, imaret yaptırdık. Onlar köşkler, apartmanlar, […]

Daha fazla oku
Kanun ve Kader

Kadere gelince o, insanın kanunudur. Tabiatın kanunu gibi o da İlâhî emirdir. Onu da evvelki gibi değiştirmek yok, ancak dos­doğru okumak vardır. Kaderi kalple karşılamak veya ona garaz bağlamak, iman ile küfrün karşılaşmalarıdır. İnsanların kaderi karşılayışı çok farklı şekillerdedir. Bunu, birbirlerini çepeçev­re kuşatan birçok çemberlerden herhangi biri üzerinde durmak şeklinde anlatabiliriz. Onu az veya çok […]

Daha fazla oku
Manevi Kayıplarımız

Anadolu’da dokuz yüzyıl gelişen güzel Türkçemizi elli yılda kısır ve cılız bir kabile dili haline koyan suikastin, hem millet kalbine batırılmış hançer, hem de edebiyat kapısına vurulmuş kilit olduğunu görmiyenler, Türk milletini sevmemiş olanlardır. Onlar Türk milliyetçiliğini bin yıl geriye götürdüler. Bu gidişle şimdi Fuzulî’yi anlamayan gençliğin arkasından yakın gelecekte Ömer Seyfettin’i ve Yunus’u da […]

Daha fazla oku
Üniversitenin Ortaya Koyduğu Ahlâk İdeali Nedir?

Üniversitenin ortaya koyduğu ahlâk ideali nedir? Bu Epikür ahlâkı mıdır? Vazife ahlâkı mıdır? Hıristiyan veya İslâm ahlâkı mıdır? Bu nokta tamamen meçhul. Çünkü böyle bir şey yoktur. Gençliğin sahipsizliği denince ilk akla gelen işte bu dâvanın peri­şan manzarasıdır. Bu perişan sahne de tekmelenen geleneklerin yerini, büyük şehirlerde azar azar yabancı kültürlerin şekil ve hayat kazandırdığı […]

Daha fazla oku
Dini İmhaya Çalışanlar!

Din de millî kültürün esaslı bir kısmıdır. Milletin malı olmasa bile, milletin kuruluşunun esaslı kaynağı olmuştur. Büyük dinler, milletlerin kuruluşundan önce var olarak, bu kuruluşu hazırladılar. Milletlere, ruhun temel yapısında bulunan ahlâk ve inanışları, ideallerinin kaynağını verdiler. Bugün Fransız ve İtalyan milliye­tini katolik inancından, Türk’ü müslümanlıktan ayırmak imkân­sızdır. Bu sun’i ve zoraki bir tasavvur olur. […]

Daha fazla oku
Anarşist Kimdir? Kime Denir?

Anarşist ne sadece cemiyette, ne sadece, devlette, ne sanatta, ne de yalnız düşünüştedir. O insanın en derin tabakalarında barınır; oradan çıkar, her yere nüfuz eder; hepimize hadiselerin bin bir çeşit cilvesi içerisinde çehresini gösterir, bizi anarşist yapar. Anarşist komünist olur, devlet nizamını bozar; sanata saldırır, vezni, uslûbu yok eder. Düşünceye musallat olur, her fikri bozuk, […]

Daha fazla oku
İnsanların Bir Kısmı Düşünür, Bir Kısmı Yaşar

İnsanların bir kısmı düşünür, bir kısmı yaşar. Çoğunluğu teşkil eden düşünmeden yaşayanlar, hayat yolunda daha önceden hazırlanmış rayların üzerinde yürürler. Hazır sigara içenler gibi evvelden yapılıp hazırlanmış kaideleri kullanırlar. Onları, örfleri ve alışkanlıkları idare eder; hazları ve hayatî duygularıyle yaşarlar. Kısa ömrün verebileceği şeyleri mutlaka harcamaktan hoşlanırlar. Mevki, servet, iştihâlar ve muvaffakıyetlerden ibaret birkaç kat […]

Daha fazla oku
Devlet Otoritesinin Tehditçileri

Asrımızda devlet otoritesinin tehditçileri bir taraftan anarşistler, öbür taraftan büyük sermaye sahipleridir. Batı dünyası, büyük sanayi krallarıyla dolmuştur. Bunlar devleti, bahusus dünya sermayesinin patronlarının toplandığı ülkede, kendi menfaatlerinin arkasından sürüklemek isterler. Zavallı küremiz, taşıdığı bütün muzdarip insan ağırlığıyla, birkaç kasanın emrinde dönüyor. Hem devlet iradesini her taraftan boğmak isteyen anarşistler onu inkâr ediyor, hem de […]

Daha fazla oku