Ahlâkta Yıkılışımız
Anadolu’da dokuz yüzyıl gelişen Türkçemizi elli yılda kısır ve cılız bir kabile dili haline koyan suikastın, hem millet kalbine batırılmış hançer, hem de edebiyat kapısına vurulmuş kilit olduğunu görmeyenler, Türk milletini sevmemiş olanlardır.” Onlar Türk milliyetçiliğini bin yıl geriye götürdüler. Bu gidişle şimdi Fuzuliyi anlamayan gençliğin arkasından yakın gelecekte Ömer Seyfettin’i ve Yunus u da anlamayan nesiller gelecektir. O zaman Türk milliyetçiliği sadece bir tarih ve bir hatıra olacak, Türk ruhu rüyaların destanı halinde kalacaktır.
Ahlâkta yıkılışımız tarihimizi inkârla başlıyor. Çünkü tarihte atalarımız yaşatılmaktadır. Onlarca sayısız hörmet kalesi ile çevrilmişlerdir. Sevgiden ayrılmayan hürmet, ahlâkımızın temelidir. Hörmet hayatın her sahasında, ailede« okulda, alış-veriş yerinde, gazetede, siyasette, sanatta ve dinde yaşatılır. Halk yayınlarının cinsiyet rahnelerini her gün. her akşam, büyüklerinin yanında seyreden çocuğun kafasında hörmet kavramı kalır mı? Bakışlarında büyüklük mânası barınır mı? Talihini dosdoğru okuyamayan Türk genci, gerçek atası Fatih’ın hocası ile camide bile karşılaşsa ayağa kalktığını nereden bilsin? Büyük mutasavvıf Molla Cami atına binerken, âlim hükümdar Hüseyin Bay karanın atının yularını ve onun şair veziri Ali Şir Nevai’nın de üzengisini tuttuklarını bilmeyen Türk genci insandaki büyüklüklere hürmetin değerini nereden öğrensin ?
Kaynak:
Nurettin Topçu-Kültür ve Medeniyet