Gayrette hasbilik ve samimiyet, yalnız inanmakla mümkündür.
Ki asıl muvaffakiyet, bu mümkünün içerisinde! İnanmadan başarıya ulaşmada, hile ve tesadüf bariz unsur olduğu hâlde bunda, soylu bir mücadele var! Olmazlar kalesini yıkabilecek topun adı, asil inançtır. Hakikatin çıplak dolaşmayı sevdiği, hakikatin er geç zuhur edeceği; bâtılın daima yıkılmaya mahkûm olacağı realitesine inanmak, insanoğlunun vatan ve millet uğrunda omuzladığı ideali oluşa koşturan başlangıç noktası!
Müdafaa ettiğimiz davanın gerisinde kendi beyanlarımız, kendi tebessümlerimiz gizli ise, sadece şahsımızın saltanatım süsleyen bir içten pazarlık ve tozpembe hayal var ise, içteki nur bâki değilse evvela nefsimiz için adi bir “Hüvelbâkî” beklemek gerek!
Bir büyüğün bir karasevdalısına “İnan da bir odun parçasına inan!” şeklindeki yüce manalar yüklü söz dizisi, ne büyük bir hakikatin kapısını işaretliyor: İnanma hassası olduktan sonra ölümsüz gerçeğe tırmanma başlar…
İnanmanın, insanı eriştirdiği sadakat, hiçbir ukalanın düsturuna benzemez… İnsanın hür mayası madem hayat seyrinde mutlaka bir esaret mâniasında sendeleyecektir, o hâlde, ‘esiri olmada gerçek hürriyet” gizli olan inancın eşiğine sağ ayağı atmak lazım! Ki mağlubiyette bile bir iç huzuru olsun ve başı kadere bağlansın. Zira inançsızlığın mağlubiyeti, beyne kurşun sıktıracak kadar zavallıcadır. Hâlbuki hakikat yolunun karıncası, “ömrünün vefa edemeyeceği” ayartmasma(!) “bu yolda ölmek de mi yok”lâ cevap verir.
En büyük seferberlik, inancı yükseltme, inceltme, şümullendirme, şuurlandırıp şekillendirme seferberliğidir.
Görülemeyen veya mühimsenmeyen eksik, işte budur! Bütün sancılarımız, kıvrım kıvrım burada mahpus.
“Vur kazmayı dağa Ferhat
Çoğu gitti azı kaldı.”
Hilâl, Ekim 1962
Mehmet Akif İnan’ın Eserleri,cild:3
0 Yorumlar