Mü’minlerin namaz ve dualarındaki büyük sır

Bismillahirrahmanirrahim İ’lem eyyühe’l-aziz!  Mü’minler ibadetlerinde, dualarında birbirine dayanarak cemaatle kıldıkları namaz ve sair ibadetlerinde büyük bir sır vardır ki, herbir fert, kendi ibadetinden kazandığı miktardan pek fazla bir sevap cemaatten kazanıyor. Ve herbir fert ötekilere duacı olur, şefaatçi olur, tezkiyeci olur—bilhassa Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâma… Ve keza, herbir fert, arkadaşlarının saadetinden zevk alır ve Hallâk-ı Kâinata […]

Daha fazla oku
Zulmetsiz dâimî bir ziyâ, bilinmez ve hissedilmez

Bismillahirrahmanirrahim Suâl: Niçin Cenâb-ı Hakkın sıfât ve esmâsının mârifeti, enâniyete bağlıdır? Elcevap: Çünkü, mutlak ve muhît bir şeyin hududu ve nihayeti olmadığı için, ona bir şekil verilmez ve üstüne bir sûret ve taayyün vermek için hükmedilmez,mahiyeti ne olduğu anlaşılmaz. Meselâ, zulmetsiz dâimî bir ziyâ, bilinmez ve hissedilmez. Ne vakit hakiki veya vehmî bir karanlık ile bir […]

Daha fazla oku
Âlemin miftâhı insanın elindedir ve nefsine takılmıştır

  Şu âyetin büyük hazînesinden tek bir cevherine işaret edeceğiz. Şöyle ki: Gök, zemin, dağ, tahammülünden çekindiği ve korktuğu emânetin müteaddit vücûhundan bir ferdi, bir vechi, ene’dir. Evet, ene zaman-ı Âdem’den şimdiye kadar âlem-i insaniyetin etrafına dal budak salan nurânî bir şecere-i Tûbâ ile, müthiş bir şecere-i zakkumun çekirdeğidir. Şu azîm hakikate girişmeden evvel, o […]

Daha fazla oku
Fahr-i kâinat (asm) ne istiyor? Bak, dinle!

Bismillahirrahmanirrahim (“Risalet-i Ahmediyeye dair” 19. Söz dersinden…) ON ÜÇÜNCÜ REŞHA Acaba bütün efâzıl-ı benî Âdemi arkasına alıp, arz üstünde durup, Arş-ı Âzama müteveccihen el kaldırıp dua eden şu şeref-i nev-i insan ve ferîd-i kevn ü zaman ve bihakkın fahr-i kâinat ne istiyor? Bak, dinle: Saadet-i ebediye istiyor. Bekà istiyor. Lika istiyor. Cennet istiyor. Hem, merâyâ-yı […]

Daha fazla oku
Hz.Muhammed (a.s.m) haşrin dahi delilidir

Bismillahirrahmanirrahim (“Risalet-i Ahmediyeye dair” 19. Söz dersinden…) ON İKİNCİ REŞHA İşte, şu zat, şu mevcudat Hâlıkının vahdâniyetinin hakkaniyeti derecesinde hak bir burhan-ı nâtık, bir delil-i sadık olduğu gibi, haşrin ve saadet-i ebediyenin dahi bir burhan-ı katıı, bir delil-i sâtııdır. Belki, nasıl ki o zat, hidayetiyle saadet-i ebediyenin sebeb-i husulü ve vesile-i vusulüdür; öyle de, duasıyla, […]

Daha fazla oku
Hz.Muhammed görmüş, görüyor, gördüğünü söylüyor

Bismillahirrahmanirrahim (“Risalet-i Ahmediyeye dair” 19. Söz dersinden…) ON BİRİNCİ REŞHA Böyle acip ve muammâ-âlûd şu kâinatın perde-i zahiriyesi altında, elbette ve elbette böyle acaip bizi bekliyor. Böyle acaibi haber verecek, böyle harika ve fevkalâde mu’ciznümâ bir zat lâzımdır. Hem bu zâtın gidişatından görünüyor ki, o görmüş ve görüyor ve gördüğünü söylüyor. Hem bizi nimetleriyle perverde […]

Daha fazla oku
Güzelleştiren, güzellerin güzeli Hz.Muhammeddir

Bismillahirrahmanirrahim Risalet-i Ahmediyeye dairdir وَمَا مَدَحْتُ مُحَمَّداً بِمَقَالَتِى وَلٰكِنْ مَدَحْتُ مَقَالَتِى بِمُحَمَّدٍ عَلَيْهِ الصَّلاَةُ وَالسَّلاَمُ Evet, şu Söz güzeldir. Fakat onu güzelleştiren, güzellerin güzeli olan evsâf-ı Muhammediyedir. On Dört Reşahâtı tazammun eden On Dördüncü Lem’anın BİRİNCİ REŞHASI Rabbimizi bize tarif eden üç büyük, küllî muarrif var: Birisi şu kitab-ı kâinattır ki, bir nebze şehadetini on […]

Daha fazla oku
Hak aldatmaz, hakikatbîn aldanmaz

Bismillahirrahmanirrahim (“Risalet-i Ahmediyeye dair” 19. Söz dersinden…) DOKUZUNCU REŞHA: Hem, bilirsin, küçük bir adam, küçük bir haysiyetle, küçük bir cemaatte, küçük bir meselede, münâzaralı bir dâvâda hicabsız, pervâsız, küçük fakat hacâletâver bir yalanı, düşmanları yanında, hilesini hissettirmeyecek derecede teessür ve telâş göstermeden söyleyemez. Şimdi bak bu zâta: Şek büyük bir vazifede, pek büyük bir vazifedar; […]

Daha fazla oku
Peygamberimiz (asm) ebedi saadetin müjdecisi

Bismillahirrahmanirrahim (“Risalet-i Ahmediyeye dair” 19. Söz dersinden…) ALTINCI REŞHA İşte, o zat, bir saadet-i ebediyenin muhbiri, müjdecisi, bir rahmet-i bînihâyenin kâşifi ve ilâncısı ve saltanat-ı Rububiyetin mehâsininin dellâlı, seyircisi ve künûz-u esmâ-i İlâhiyenin keşşâfı, göstericisi olduğundan, böyle baksan-yani ubûdiyeti cihetiyle-onu bir misal-i muhabbet, bir timsal-i rahmet, bir şeref-i insaniyet, en nuranî bir semere-i şecere-i hilkat […]

Daha fazla oku
O nur (a.s.m) olmazsa herşey hiçe iner

Bismillahirrahmanirrahim (“Risalet-i Ahmediyeye dair” 19. Söz dersinden…) DÖRDÜNCÜ REŞHA Bak, öyle bir ziya-yı hakikat neşreder ki, eğer onun o nuranî daire-i hakikat-i irşadından hariç bir surette kâinata baksan, elbette kâinatın şeklini bir matemhane-i umumî hükmünde ve mevcudatı birbirine ecnebî, belki düşman ve câmidâtı dehşetli cenazeler ve bütün zevilhayatı zevâl ve firakın sillesiyle ağlayan yetimler hükmünde […]

Daha fazla oku