Tövbenin Hakikati 

maxresdefault-2 Tövbenin Hakikati 

Bu hususta iki bahis vardır.

Birinci Bahis:

Tövbe dilde dönmek demektir. Yüce Allah “Sonra onlara tövbe etti ki onlar da tövbe etsinler” demiştir. Âyetin anlamı şudur: Allah fazlı ve a onlara döndü ki onlar da itaat ve teslimiyete dönsünler. Tövbe dinde kişinin yapma gücü bulunduğu halde bir daha dönmemek azmiyle isyandan isyan olması bakımından pişmanlık duymasıdır.

Pişmanlık dememizin nedeni ilerde zikredilecek hadistir.“İsyan” dememizin nedeni, isyan olmayan bilakis mubah ve itaat olan fiile pişmanlık duymaya tövbe denmez. “isyan olma bakımından” dememizin nedeni şudur:

Bir kimse baş ağrısı yaptığı, aklı baştan aldığı, mala ve namusa zarar verdiği için şarap içmekten pişman olsa dinen tövbe etmiş olmaz. ”Bir daha dönmemek üzere” sözümüzün amacı, başta söylenen şeyi daha güçlü ifade etmek içindir. Çünkü fiile pişman olan kimse ancak böyle olabilir. Bundan dolayı hadiste “pişmanlık tövbedir” buyrulmuştur. Ancak bu açıklamaya şöyle itiraz edilmiştir: Geçmişte yaptığı bir fiile pişman olan kimse o fiili şimdi veya gelecekte yapmak isteyebilir.

Bu kayıt, bu durumdan sakınmak içindir. Hadiste gelen ifade ise tam bir pişmanlığa yorulur. Tam pişmanlık, bir daha asla dönmeme azmiyle birlikte olan pişmanlıktır. Bu itiraz şöyle reddedilmiştir: isyan olması bakımından isyana pişmanlık, bu azmi gerektirir. Nitekim bu, kapalı değildir.

“Yapma gücü bulunduğu halde” dememizin nedeni şudur: Zina yapma gücünü yitiren ve bu gücü tekrar kazanma ümidi de kesilen kimse zinayı terk etmeye azmettiğinde tövbe etmiş olmaz. Ancak bu açıklama sorunludur. Çünkü “yapma gücü bulunduğu halde” sözü, “dönmemek” sözünden alınan fiili terketmenin zarfıdır. Onunla kayıtlanmasının nedeni de şudur: Bir vakitte fiili terk etme azmi ancak o vakitte yapma ve yapmamaya güç yetiren kimse için düşünülebilir.

İnceleyin:  Nerede Hata Yaptığını Anlayip Tövbe Etmen Hakkında

Bu durumda kaydın faydası şudur: Terketme azmi mutlak değildir ki yapma gücü alınan ve bir daha elde etme umudu da kesilen kimsenin bu azmi sergilemesi düşünülemesin. Aksine o, yapma gücünün bulunduğu varsayımıyla kayıtlıdır. Dolayısıyla yapma gücü alınmış kimsenin de bu azmi sergileyeceği düşünülebilir. Âmidî’nin sözü de bizim anlattığımızı desteklemektedir. Çünkü o şöyle demiştir: “Bizim ‘gelecekte o şeyi yapmaya ehil olduğu esnada’ dememizin nedeni zina eden sonra da iktidarsızlaşan veya ölmek üzere olan kimsenin durumundan sakınmaktır.

Zira bu kimsenin gelecekte o fiili yapmamaya azmetmesi düşünülemez, çünkü o fiili yapması düşünülemez. Bununla birlikte yaptığına pişman olursa tövbesi kabul olur. Bu hususta Selefin icmaı vardır. Ebû Hâşim el-Cübbâî ‘zina eden kimse iktidarsızlaştığında tövbesi sahih değildir, çünkü o zina etmekten acizdir’ demiştir. Ancak bu yanlıştır. Zira o kişi korkutucu bir hastalığa yakalanmışken zina ve diğer günahlarına tövbe etse gelecekte onu bu fiilden aciz bırakan şeyin olması mümkün olsa bile onun tövbesinin sahih olduğunda icma vardır.” Bunlar, Amidî’nin sözleridir.

Yine yazarın “tövbe etmiş olmaz” sözü, bunun herkesin veya çoğunluğun tercihi olduğuna delalet etmektedir. Oysa bu, Ebû Hâşim el-Cübbâî dışında herkese göre iktidarsızın tövbesinin sahih olduğunu söylemesiyle çelişmektedir, iyi düşün!

 

Seyyid Şerif Cürcani – Mevakıf Şerhi,cilt:3,syf:594-596

Türkiye Yazma Eserler

Muhammed Ali

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir