Jean Baudrillard – Çaresiz Stratejiler ”Notlarım”
Paylaş:

WikipediaBaudrillard20040612-cropped-237x300 Jean Baudrillard - Çaresiz Stratejiler  ''Notlarım''

 

Bir ekran ya da bir kamuoyu araştırmasının tek başına bir anlamı yoktur. Bir sözcüğün bir şeyi, bir imgenin bir gerçekliği, bir yüzün çeşitli duygulan temsil ettiği gibi bir düşünceden yola çıkarak kamuoyu araştırmalarının da bir şeyleri temsil ettiğini düşünmek yanılgıya düşmektir.


İletişim araçlarıyla karşılıklı konuşabilmek olanaksızdır. İletişim araçları belki de, kitlelerin konuşmamak için arkasına saklandıkları saydam bir duvardır. İşin içinde acaba yine ayartma mı vardır? Evet vardır ancak bu kez, kitleler iletişim araçları tarafından değil, iletişim araçları kitleler tarafından, kitlelerin iletişim araçları içinde kaybolma stratejisine uygun bir şekilde ayartılmaktadır.


Sınırlarının nerede sona ermesi gerektiğini kendine bile itiraf edemeyen bir fizik olsa olsa bir patafiziğe (uyduruk, düşsel çözümler bilimi) benzeyebilir. Bu ayartma biçiminde ötekinin ne istediğini söylemeden tahmin etme, arzularına tercüman olma, hatta önceden dışavurma; başka bir deyişle onu çok büyük bir düş kırıklığına uğratma, beynini okuma, yanıltma, yönlendirme, özetle ustalık gerektiren bir intikam alma duygusu vardır.


İnsanlar için önemli olan gereksiz şeylere ve gereğinden çok fazlasına sahip olmaktır. Toplumsal enerjiyi harekete geçiren, çıkarlar için mücadele edilmesine yol açan şey budur.


Euro-dolarlar, borsa değerleri ve reklamın iğrençliğiyle soyut dolanım düzeni… Moda yeniliklerindeki ahlâksızlık, yararsız teknolojilerle prestij teknolojileri, seçim şamataları ve tırmanan bir silahlanma. Bütün bunlar, hem kapitalist egemenliğin “tarihi” göstergeleri hem de ondan daha önemli bir olgunun kanıtıdır. Bütün bunlar, kapitalizmin günümüze kadar gerçek anlamda bir toplumsal proje üretmekten aciz oluşunun kanıtıdır.


Var olan tüm değer sistemlerine karşın bu ahlâk dışı eneıji ve “şeytani” dönüştürme gücü konusunda verilebilecek en güzel örnek ABD’dir.


Ahlâki enerjiyi yok edip, ahlâk dışı enerjiyi özgürleştirerek insanları cinsel zevklere yönlendirmeye çalışan oyun, moda ve reklam gibi sistemlerin sırrı budur. Bunlar herhangi bir gerçekliğe sahip olmayan göstergelerle beslenmekten hoşlanan sistemlerdir.


Özgür radyolar adı altındaysa her kafadan bir ses çıkmakta, herkes düşüncelerini dışavurmakta ve şarkılar çalınmaktadır. Bütün bunlar dinleyiciye doğru içerik aktarma gibi bir hülyanın ürünüdür. İletişim terimleriyle konuşmak gerekirse (FM) bandında boş yer kalmamıştır. Bu üst üste binen ve birbirine karışan istasyonlar artık hiçbir şey iletememektedir.


Zira haberler ve iletişim araçları bir sahne üzerinde olup biten, bir alan derinliğine sahip ya da üstünde bir şeylerin oynandığı bir yer değildir. Bunlar bir derinlikten yoksun televizyon ekranı karşısında oturan alıcının okuma süreciyle uyumlu bir şerit üstüne kaydedilmiş mesaj ve sinyallerdir.


Günümüzde tiyatro sahnesi sahip olduğu eleştirel gücün yanı sıra hiç kuşkusuz illüzyon gücünü de tamamen tüketmek üzeredir. Tiyatronun sahip olduğu etkileme gücü artık sahneyi bir illüzyon üretim alanı olarak görmeyen insanlarla her türlü anti-tiyatro biçiminin eline geçmiş durumdadır. Belki bir zamanlar bir biçim olarak tiyatro ve gerçek arasında diyalektik bir alışveriş olduğu söylenebilirdi. Oysa günümüzde ancak boş ve anlamsız bir gerçekten söz eden boş ve anlamsız tiyatro oyunları izliyoruz. Sahne ve salon arasındaki kopukluğa son veren, illüzyonu yasaklayan tiyatro sokağa, günlük yaşamın içine inerek tüm gerçekliği öyküleştirebileceğini, gerçekliğin içinde eriyip ortadan kaybolabileceğini ve aynı zamanda da bu gerçekliği dönüştürebileceğini sanmaktadır.


Özellikle de biz Batılılar, insan yüzlerine, kendilerini gerçeklik ve arzuyla donatıp psikolojik açıdan soyduğumuz cinsel organlara bakar gibi bakıyoruz. Bu görüntülerde törensel bir özellik taşımayan, makyajsız ve göstergeler den yoksun yüzlerin tüm güçleriyle müstehcen görünme ye çalıştıkları söylenebilir. Bizlerse bu var olmayan hakikat gösterisini izliyor ve enerjimizin tamamını hiçbir işe yaramayacak açıklamalar üretmek amacıyla harcıyoruz. Yalnızca görünümler, yani haklarında anlam üretmediğimiz göstergeler her alanda karşımıza çıkan, bu bomboş hakikat evrenindeki töz yitimini engelleyebilirler.


Her şey politika alanı içine çekildiğinde, politika toplumsal yazgıyı belirleyen bir süreç olmaktan çıkarak kültürel bir sürece dönüşmekte ve beraberinde ortaya bir de sefil bir politik kültürün çıkmasına neden olmaktadır.


Nesnel varlığını ya da iğrençliğini zorla kabul ettirmeye çalışan, yani ölümün sahip olduğu sır ve zarafete sahip olmayan, çürüyen bir ceset gibi yalnızca fiziksel ayrışıma uğrayan, hayal gücüne son verilerek her şeyin gerçekçi bir görünüme sahip olduğu maske, göz fan ve bir yüze sahip olmanın mümkün olmadığı bir yerde her şey ya tamamıyla cinsel bir görünüme kavuşturulmuş ya da ölmüş demektir. Bu sayılanların tamamı hem müstehcen hem de pornografik olarak nitelendirilebilir.

İnceleyin:  Nefsin İdrak Kuvvetleri

Olgusal ve hukuksal varlığından çok piyasadaki arz, tüketim ve değiş tokuş miktarıyla doğru orantılı bir varlığa sahip olabilen toplumsal, kendini pazar ekonomisine ait sıradan bir eşya gibi gördüğünden yalnızca zorla yeniden üretilebileceğine inanmaktadır. Reklama bile inandığı söylenebilir; çünkü ister iletişim araçları, ister ideoloji ve söylevler aracılığıyla olsun yaptiğı tek şey kendi reklamıdır.


Tüm bilmeceler çözüldüğün de yıldızlar sönmeye başlamaktadır. Sırlan açığa çıkartıp gözler önüne sermekle yetinmez onları görünürden daha da görünür bir hale getirir, yani müstehcenleştirir, tüm illüzyonları kolaylıkla anlaşılır bir hale getirirsek o zaman gökyüzüyle dünya arasındaki bağlantı kopmaktadır.


Birilerini tehdit etmek istiyorsanız bu işi ancak bir başkasına ait bir şeyleri, örneğin o kişinin bir sırrını, hassas olduğu bir konuyu, en çok arzu duyduğu, en çok keyif aldığı şeylerden birini öğrenerek, ona acı çektirecek bir şey, yaşama hakkını elinden nasıl alabileceğinizi bilerek yapabilirsiniz. Psikolojinin tüm dallarıyla ilgili bir şey olan güdümleme sürecinin sahip olduğu araçlar bunlardır. Biz isteklerimizi karşımızdakine işte bu zorlama yöntemiyle kabul ettiriyoruz.


Birini yok etmek istiyorsanız onu öldürmeyin, milyonlarca insanın olaya duyarsız kalmasını sağlayın yeter.


Terör artık yalnızca şiddetle açıklanamayacak başka bir mantıksal evrene sanki rastlantısal, insanları oldukları yere mıhlayan, birbirlerine korku aşılamalarına yol açan bir evrene aittir. Şiddetten daha şiddetli olan bir şey varsa o da terörizmdir.


Şişkolar, içinde yaşamakta olduğumuz sistem gibi, boşlukta hiç durma dan şişen varlıklara benzemektedirler. Şişkolar, sona eren uyumlu göstergeler, fiziksel yapılar, beslenme biçimleri ve kentsel biçimler döneminin nihilist bir ifadesi gibidirler. Dört bir yana doğru hızla yayılan kanserli hücre dokusuna benzemektedirler.


Şeffaflaşma her geçen gün sırları (yalnızca anlam üretiminin değil aynı zamanda görünümlerin sahip olduğu illüzyon ve ayartma gücünün sahip olduklarını da) açığa çıkartırken, sahne görevi yapan mekânlar da her geçen gün biraz daha müstehcen bir görünüme sahip olmaktadır.


Günümüzde herhangi bir olaydan sonuç çıkartılması olanaksız gibidir. Çünkü bu olaylar bin bir şekilde yorumlanabilmekte ve hepsi de bir anlama sahip olabilmektedir; başka bir deyişle tüm nedenler ve sonuçlar eşdeğerli olup her olayın pek çok nedeni ve sonucu olduğu söylenebilmektedir.


Doyum noktasına ulaşmış tepkisiz bir dünya, bir ahtapot gibi her tarafı sarmaya, hastalıklı gelişmeye, kansere, azmanlaşmaya mahkûmdur. Zaten kanser demek, kendi ereğini bir hiperereklik sürecini benimseyerek yadsımak demek değil midir?


Moda güzelin kendinden geçmiş, yani hangi yöne gittiği belli olmayan bir estetiğin anlamsız ve içeriksiz biçimidir. Simülasyon, gerçeğin kendinden geçmiş bir biçimidir. Televizyonu izleyin ne demek istediğimi anlarsınız; başka bir deyişle küçük ekrandan yansıyan tüm gerçek olaylar insanın başka bir şey düşünebilmesini engelleyecek kusursuz bir art ardalık ilişkisi içinde, yani hem görmeye hiç alışık olmadığımız hem de birbirlerinden ayırt edilemez, hem gerçek dışı, hem de kendilerini tekrarlar bir şekilde sunulmaktadırlar; bu yöntem onların anlamsız ve kesintisiz bir şekilde birbirlerini izlemelerini sağlamaktadır.


Zira kamuoyu yoklamalarında kesin sonuç diye bir şey olamaz. Onları ilgi çekici hale getiren de zaten bu özellikleridir. Kesin bir sonuca sahip olamamalarının nedeni nesnenin ekranların gerisinde neredeyse tamamen ortadan kaybolmuş olması, yani ne kendi varlığı hakkında herhangi bir düşünce üretilmesine ne de modellerin gerçekten etkileyici olup olmadıklarından söz edilmesine izin vermemesidir. Bütün bunlar genel anlamda kamuoyu yoklamalarının sonuçlarından kuşku duyulması ya da ciddiye alınmama, yani bir tür kendiliğinden “araştırma simülasyo- nu” şeklinde algılanma gibi bir sonuca yol açmıştır.


Şeylerin başka bir şekilde olup bittikleri, gerçekten çok daha kesin kurallara boyun eğilen bir evrende rastlantı diye bir şey yoktur.


İnsanın ne istediğini bilmesi övgüye değer bir şeydir.


Kamu ahlâkı, kolektif sorumluluk, gelişme, toplumsal ilişkilerin rasyonelleştirilmesiymiş! Hepsi palavra!


Çirkinin sahip olduğu tüm anlamlan kendi hesabına geçirmiş güzel bir şeyler düşünün, bunun adı modadır… Sahtenin tüm anlamlarını kendi hesabına geçirmiş bir “asıl” düşünün, bunun adı simülasyondur…

İnceleyin:  Özel Hayat

Arzularına ve zevk aldığı hiçbir şeye sınır koyma yan ve sonunda cinsellikten bıkan bir kuşak günümüzde, aşkı, duygu ve tutku eklenmiş bir cinsellik biçimi olarak yeniden keşfetmeye çalışmaktadır. Daha önceki romantik ya da post-romantik kuşaklar aşkı bir tutku, bir yazgı gibi yaşamışlardı. Bizimkiyse neoromantik bir aşka benziyor.


Ayartma sürecinde ön planda olan duygular değil, her an değişebilen dış görünümlerdir. Örnek alabileceğiniz bir ayartma modeli olmadığı gibi, ayartarak rahatlamak gibi bir şey de söz konusu değildir. Bu durumda ayartmanın ahlâksızca bir davranış olarak nitelendirilmesi gerekecektir. Ayartmada ahlâkçı bir duygusal alışveriş yoktur. Ayartma, evrensel ve doğal olmaktan çok yapay ve bir öğretiyi andıran anlaşma, meydan okuma ve ittifak biçimine benzemektedir. Açıkça ayartmanın bir sapkınlık biçimi olduğu söylenebilir.


Bugüne kadar bize hep “Birbirinizi sevin” denilmiştir. Kimse kalkıp da “Birbirinizi ayartın” dememiştir.


Aşırı haber bombardımanına maruz kalan toplumsal, giderek şişkolaşmaktadır. Kitleleri yarattığını ve aydınlattığını iddia etmesine karşın gereksiz ve kitleler kadar sessiz sedasız bir şey varsa o da bu aşırı haberdir. Haber ve kitleler uyumlu bir çift teşkil etmektedirler, zira haber kitleleri bilgilendirmemekte ve kitleler de bir görüşe sahip olmaya çalışmamaktadır. Bu iki olgu hiç durmadan birbirinden beslenmektedir.


Kamuoyu araştırmaları nesnel bir mantık üstüne oturtulmakla birlikte araştırmaların sonunda ortaya konulan somut bir sonuç yoktur; başka bir deyişle bunlar yüzde yüz nesnel olarak nitelendirilebilecek sonuçlardır. Böyle komik bir şey olamaz! Bu, tüm iletişim araçları için de geçerlidir;


İnsanları ahlâksız göstergeler denilen şey büyülemektedir; çünkü göstergeler, gerçekliği her zaman ve her yerde ayartmayı başarmıştır.


Tarihle, politikanın kendinden geçtikleri, anlamlarını yitirdikleri bir dönemde yaşıyoruz. Herkesin her şeyden haberdar olup, hiçbir şey yapmadığı, her şeyle dayanışma içinde görünüp yerinden bile kıpırdamadığı bir dünyada yaşıyoruz.


Bütün modern biçimler müstehcendir. Önceleri müstehcenlikle yalnızca, sonsuza dek sürüp gideceğini düşün düğümüz, cinsellikte karşılaşacağımızı sanmıştık. Oysa günümüzde müstehcenlik gözle görülebilen her yere ulaşabilmektedir. Bakışın kendisi müstehcenleştirilmiş gibidir. Bu, perdede izlenen sadistliklerin kamera karşısında gerçek anlamda yaşandığı Latin Amerika’da çekilmiş kimi hipergerçek filmlerdekine benzeyen ölümcül bir fahişelik biçimidir.


Gerçekten daha gerçek görünen şeye müstehcen diyoruz. Tıpkı bir film ekranının tamamını kaplayan cinsel ilişkiyle ilgili görüntüler gibi. Bunlar çok abartılı boyutlara sahip’ olup cinselliği anlamsız bir biçime indirgeyen, cinsel ilişkiyi tekrar tekrar göstermekten başka bir şey yapmayan görüntüleridir.


Kumar kesinlikle müstehcen bir oyundur, çünkü sahip olduğu bir anlam ya da değer yoktur; başka bir deyişle kumar parası sahip olduğu değeri tamamen yitirmiş, boş kağıdın eşdeğerlisi sayılabilecek bir şeydir.


Genelde büyüleyici bir şey olan imgenin gerçekten daha zarif bir görünüme sahip olmasının tek nedeni iki boyutlu olmasıdır; bu da onu her zaman daha çekici kılmıştır (çünkü biz şeytanın egemen olduğu bir evrende yaşıyoruz). Keza göz yanılsaması denilen şey resme bir gerçeklik yanılsaması ekleyerek onun sahteden daha sahte bir görünüme sahip olmasına neden olur. Biz bunu ikinci dereceden bir simülakr olarak adlandırıyoruz. Ayartma da sahteden daha sahte bir şeydir; çünkü o da kendilerine anlamlarını yitirttiği gerçeğe benzer göstergelerden yararlanır.


Toplumsal işleyiş düzeni bozulduğunda, toplum kendine düşen rolü oynayamayacak hale geldiğinde ve gerçekleştirme iddiasıyla tutuştuğu bahisleri yitirdiğinde müstehcen bir görünüm kazanmaktadır.


Güney İtalya’daki terremotati [depremzedeler], gösterdiği ihmalkârlık nedeniyle İtalyan devletine şiddetle saldırmışlardır (çünkü olay yerine yardım ekiplerinden önce varan medya bu türden acil durumlarla ilgili hiyerarşik bir gösterge gibidir). Terremotati’hin felaketin sorumluluğunu iktidara yüklemesinin nedeni iktidarın ikide bir evrensel dayanışmadan dem vurmasıdır. Bu insanların felaketleri önceden haber verebilecek caydırıcı bir düzenin oluşabileceğini inanmalarını beklemek saflıktan başka bir şey değildir.


Rekabetin, her türlü ahlâk anlayışından daha etkili bir şey olmasının nedeni bir ahlâksızlık biçimi olmasıdır. Modanın, her türlü estetik anlayıştan daha etkili bir şey olmasının nedeni bir ahlâksızlık biçimi olmasıdır.