Gözükaralık/Cesaret/Korkaklık
Tevazuyu ele alırken bahsettiğimize benzer bir altın oran genç olmanın en önemli alamet-i farikalarından biri olan cesaret için de geçerlidir. Klasik ahlak felsefesinde nefsin üç gücü vardır: düşünme, gazap ve şehvet. Her birinin ifratı, tefriti ve itidali vardır. Bu çerçevede cesaret/ şecaat/ yiğitlik nefsin gazap gücünün itidalidir. Hatırlarsan, adalet bahsinde itidal kavramının adalet ile olan ilişkisinden bahsetmiştik. O zaman diyebiliriz ki bir ahlaki erdem olarak cesaret, nefsin gazab gücünün altın oran ölçeğinde adalede kullanımıdır. Gel istersen bu konudaki sohbetimize önce bunun klasik ahlak düşüncemizdeki yerini özetleyen bir alıntı ile başlayalım: Cesaret (şecaat, yiğitlik) nefiste bulunan bir hal olarak ele alındığında; kalbin zorluklar karşısında sarsılmaması ve korku anlarında metaneti yitirmemesidir. Fiil olarak ele alındığında ise
fırsatını bulduğunda atılmaktır.
Saldırganlık ile korkaklık arasında yer alan bir erdemdir. Cesaret (yiğitlik) orta düzeydeki korku ve öfkenin birleşiminden oluşan bir Midir. Çünkü öfke, küçük şeylere bir anda parlayan bazı kimselerde olduğu gibi aşırı olabilir. Buna karşın ailesine ve anne babasına yönelen terbiyesizliğe tepkisiz kalan korkak kimsedeki gibi eksik de olabilir. Genç olmanın en önemli vasfının cesaret ve yiğitlik olması sebebiyle, bu bahsi biraz daha açmak istiyorum ki insana verilen bir gücün nasıl kullanılması gerektiği konusunda biraz daha derinliklere inebilelim. Yusuf Has Hacib’ten biraz önce yaptığımız alıntıda da olduğu gibi kadim Türkçede gençliğin “yiğitlik” kelimesi ile karşılanmış olması bile gençlik ile yiğitlik/cesaret niteliği arasındaki bağı ortaya koymaktadır. İsfahani nefsin üç potansiyel güç unsurundan biri olan gazaptan kaynaklanan yiğitlik türlerini de beşe ayırarak ele alıyor:” (i) Vahşi yiğitlik ki öfkesi patlayan birinin atılganlığı ve muhatabını alt etme gayreti; (ii) hayvani yiğitlik ki, yiyecek veya eş bulma maksadıyla mücadele eden birinin atılganlığı, (iii) tecrübeye dayanan yiğitlik ki sürekli savaşıp kazanan ve bunu kendisi için esas gören birinin atılganlığı, (iv) cihadi yiğitlik ki dinini savunma için savaşan birinin yiğitliği ve (v) hikemi yiğitlik ki fikir ve temyiz (kudretine dayanarak yiğitliğin bütün türlerinde övgüye değer davranışlar sergilemeyi sağlayan atılganlık hali olup gerektiği yer ve zamanda, gerektiği ölçüde gösterilir.
Burada hikemi, yani hikmete dayalı yiğitlik kavramını iyice anlaman, altın oran ölçeğindeki cesareti daha iyi idrak etmeni sağlayacaktır. Dikkat edersen, her bir davranış ilkesinin doğamızda içkin hikmetle buluşması altın oranlı bir erdemi ortaya çıkarıyor. Cesaret gazap gücünün altın oranlı kullanımıdır; bunun ifratı gözü karalık, tefriti ise korkaklıktır. Cesaret ihtiyacı iki hiil üzere ortaya çıkar. Birisi aktif/etken cesarettir ki, senin kendi yaptığın planlamalar içinde ortaya çıkabilecek risk ve tehditlere karşı göstereceğin duruşu ifade eder. Diğeri ise reaktif/edilgen cesarettir ki, başka faktörlerce sana yönelen risk ve tehditlere karşı göstereceğin duruşta tecessüm eder. Gel şimdi her iki halde de alman gereken tavrı, göstermen gereken duruşu biraz daha detaylı ele alalım.
Hangi iş olursa olsun her işe mutlaka akıl ve hikmet güçlerini kullanıp kapsamlı bir plan yaparak başla; cesaret bu planın en önemli parametrelerinden birisi olarak daima zihninde bulunsun. Hiçbir iş risksiz ve tehditsiz olmaz. Risk almak istemeyen kişinin başarılı olma şansı da yoktur. Risk her işin doğasında vardır; senin iradi olarak yapman gereken, bu riski hesaplaman ve gerekli tedbirleri alarak minimize etmendir. Bu durumda üç farklı tavır ortaya çıkar:
Birincisi hiçbir risk ve tehdit hesaplamasını yapmadan yola çıkmaktır ki, bu gözükaraların tavrıdır. “Gözükara” tabirini bilerek seçtim. Bu tür tavır alanlar ya risk ve tehditleri görebilecek yetenekten yoksundurlar, ya da bu yeteneği kullanacak akıl ve hikmetten. Risk ve tehditlere zihni ve psikolojik olarak hazır olmadıkları için, karşılaştıkları ilk risk ve tehdide fevri tepkilerle yaklaşırlar ve zamanla başlangıçta yaptıkları plandan koparak olayların gelişimine göre savrulur giderler.
Ikinci tavır korkakların tavrıdır ki, aslında bir tavırsızlık halidir. Başlayacakları işteki risk ve tehditlerle zihinlerini öyle meşgul ederler ki, çok plan yaparlar ama asla harekete geçemezler. Risk ve tehditlere ayarlı zihinleri onlara sürekli beklemeyi telkin eder. Her bekleyişte konjonktür değiştiği için de yeni riskler ve tehditler ortaya çıkar ve tam bir kısır döngü içine girerler.
Üçüncü tavır ise, girişilecek işin bütün risk ve tehditlerini hikmetli bir şekilde önceden görebilen hikemi cesarettir ki, bu tavırda niyetteki hasbilik süreçteki planlama ile birleşir ve çizilen yol haritasına göre sarsılmaz bir azim ve tevekkülle yola konulur.
Işte yiğitlik de, şecaat de cesaret de bu tavır alışta ve bu duruştadır. Reaktif/ edilgen cesaret ise başka bir özne tarafından belirlenen ve planlanan şartlarda ya da afet zamanlarında gösterilen tepkilerde ortaya çıkar ki, burada da üç tavır söz konusudur. Gözükaralar, gelen risk ve tehdidin gücünü, kaynağını, yaygınlığını ve muhtemel seyrini hesap etmeden harekete geçerler ve sürekli hesap edemedikleri yeni risk ve tehditlerle karşı karşıya kalırlar.
Bu nedenledir ki, direnme güçlerini istikrarlı ve ekonomik bir şekilde kullanamazlar. Başlarda çok yüksek görünen dirençleri zamanla yıpranmaya başlar ve daha küçük ölçekli risk ve tehditler karşısında bile zaafa düşerler. Korkaklar ise, ortaya çıkan risk ve tehditlerin daha ilk aşamasında dahi paniğe kapılırlar. Bu panikle kendilerini iki kötü seçeneğin kaçınılmaz kıskacına sıkıştırırlar; kaçma ya da teslim olma/ boyun eğme. Her iki seçenekte de başarı şansları kalmaz; risk ve tehdidin ölçeğine göre varoluşları dahil her şeylerini tehlikeye atarlar.
Hikmet sahibi cesurlar ise, önce tehdidin gücünü, kaynağını, kapsamını ve muhtemel seyrini anlamaya çalışırlar, sonra bu risk ve tehdit unsurları karşısında kendi direnme ve karşı hamle yapma güçlerini gerçekçi bir şekilde hesap ederler ve daha sonra harekete geçerler. Gösterdikleri tepki sürecinde de güçlerini istikrarlı ve ekonomik bir şekilde kullanmaya, risk ve tehditlerin muhtemel etkilerini zamana yaymaya ve sürecin kontrolünü önce elleri ne geçirmeye, daha sonra da ellerinde tutmaya özen gösterirler. Ne gözükaralar gibi hemen harekete geçerler ne de korkaklar gibi paniğe kapılırlar.
Gördüğün gibi genç dostum,
Gençliğe en çok yakışan özelliklerden birisi olan cesaret yalınkat bir davranış kodu değildir. Aksine akıl ve hikmetle donanması gereken bir enerji potansiyelinin harekete geçmesidir. Bu enerji potansiyelinin ahlaki bir erdeme dönüşmesi senin elindedir. Bunun için yapman gerekenleri bir özetleyelim;
Bir işe kalkışacağın, bir yola koyulacağın zaman;
-Azığını iyi hazırla, yani kendi potansiyel gücünü iyi bil ve organize et,
-Karşılaşabileceğin risk ve tehditleri ihmal etmeden ve abanmadan hesaba kat,
-Bu risk ve tehditlere karşı alabileceğin tedbirleri aşamalı olarak planla,
-Daha sonra da azim, sebat, cesaret ve tevekkülle yola koyul. Hesap etmediğin ani bir risk ve tehditle karşılaştığında ise;
-Ne gözükaralar gibi hesapsız tepki göster ne de korkaklar gibi paniğe kapıl,
-Ortaya çıkan risk ve tehdidin gücünü, kaynağını, kapsamını ve muhtemel seyrini soğukkanlı ve gerçekçi bir şekilde hesapla,
– Harekete geçmeden önce mutlaka karşı bir planlama içinde tepkiler ver ve hiçbir şekilde disiplinden kopma,
– Görebildiğin her risk ve tehdit ile baş edebilme gücünün sana “Hiçbir nefse taşıyamayacağı yük verilmemiştir” (Bakara 2/286) diyen Rab bin tarafından verildiğini unutma ve yine azim, sebat, cesaret ve tevekkül silahları ile donanarak yoluna devam et.
Bu yol haritalarında gençliğin verdiği heyecan ve delikanlılık ile gözükaraların tavrına yönelme! Gençlerin en çok aldandığı yer de burasıdır. Halk dilinde “cahil cesareti” diye adlandırılan bu tavır başlarda yüksek bir psikolojik motivasyona dayansa da sonu genellikle hüsrandır. ürkmen lehçesinde gençlere “cahil” denmesi de, Çince de “genç” kelimesinin aynı zamanda toy anlamına gelmesi de bundan olsa gerek. Gençliğin verdiği enerjiyi cahillikle değil akılla, toylukla değil hikmetle kullan ve cesarete cahilce değil, bilgece yönel.
Genç dostum,
Gözükaralardan olmadığın gibi korkaklardan da olma. Korkaklık bir kez insan psikolojisine girdi mi bir virüs gibi bütün davranışlara sirayet eder ve kişinin düşünme ve hareket etme kabiliyetini felce uğratır. İnsanın doğasında korkma duygusu vardır; dolayısıyla gençliğimizde delikanlılığın gereği olarak yaptığımız gibi korkmaktan da korkma! Ama belli ölçüler de olması doğal olan korkuyu da yönetmeyi bil ve onun seni esir almasına izin verme.
Hangi düzeyde olursa olsun bir yöneticide olmaması gereken en kötü özellik korkaklıktır. Yönetici korkak olduğunda sadece kendisi değil, yönettiği insanlarıda felç eder. Aksine yönetici/lider kendisi hikemi bir cesarete sahipse , yönettiği kişilerde bundan nasibini alır. Yusuf Has Hacibin şu dizeleri kulağına küpe olsun.
Kör arslan bolu birse ıtka başı
Bu it barça arslan bolur öz tuşi
Kalı bolsa arslanka it başçısı
Ol arslan bolur barça it sakısı
Arslan itlere baş olursa
İtlerin her biri arslan kesilir
Eğer arslanlara it baş olursa
O arslanların hepsi it gibi olur
Kaynak: Ahmet Davutoğlu – DURUŞ s.342-347
0 Yorumlar