O (Rabb) ki yeri sizin için bir döşek, göğü de bir bina yaptı…(Bakara 22)
Gökyüzünün bir bina oluşunun izahı hususundadır. Câhız şöyle demiştir: “Bu âlem hakkında tefekkür ettiğinde, onu, içinde, ihtiyaç duyulan herşeyin bulunduğu bir ev gibi bulursun.”
Buna göre gökyüzü adeta bir tavan gibi yükseltilmiş, yeryüzü bir halı gibi yayılmış, yıldızlar birer kandil gibi ışıklandırılmış ve insan da bu evde İstediği gibi tasarruf eden ev sahibi kılınmıştır. Buradaki çeşitli bitkiler insanın faydası için hazırlanmış, çeşitli hayvanlar onun yararına yöneltilmiştir.
İşte bu, alemin kâmil bir nizam, şümullü bir takdir, yüce bir hikmet ve sınırsız bir kudret ile yaratılmış olduğunu gösteren açık bir cümledir. Allah en iyi bilendir.
Allah’ın: “(O Allah), Gökten yağmur indirdi ve onunla sizin için rızık olarak meyveler çıkardı “(Bakara, 22) ayetine gelince, bil ki Cenâb-ı Hak, yeryüzünü yaratıp, yeryüzü, üzerine Hz.Âdem ile zürriyetinin bırakıldığı bir inci, bir sedef gibi olunca O, ademoğlunun çeşitli ihtiyaçlarını bildiği için, sanki Hz.Âdem (a.s.)’a şöyle demiştir: “Ey Âdem! Seni, annen mesabesinde olan şu yeryüzünden başka hicbirşeye muhtaç kılmayacağım.”
İşte bu sebeble, Hak Teala: “Hakikat biz, o yağmuru (yeryüzüne) bol bol dökdük, sonra toprağı yardıkça yardık “(Abese, 25.26) buyurmuştur.
Buna göre O şöyle buyurmaktadır: “Ey kulum! Bir bak, sence en kıymetli şey altın ve gümüştür. Şayet yeryüzünü altın ve gümüşten yaratmış olsaydım, ondan bu faydalar elde edilir miydi? Dünya bir hapishane (gibi) olmasına rağmen, bu dünyadaki şeyleri bu şekilde yarattım. Cennetteki durum ya nasıl olur?”
Netice olarak diyebiliriz ki:Yer senin annendir, belki annenden de daha şefkatlidir. Çünkü annen sana bir tek çeşit süt verirken, yeryüzü sana çeşit çeşit yiyecekler tattırır. Sonra Cenâb-ı Allah: “Sizi o (topraktan) yarattık ve yine oraya döndüreceğiz “(Tâhâ, 55) buyurmuştur ki bunun manası “Sizi yine şu anneniz olan (toprağa) döndüreceğiz ” demektir. Bu bir tehdid değildir. Çünkü kişi, annesi ile tehdid olunamaz.
Bu böyledir, çünkü seni doğuran annenin karnındaki yerin, yeryüzündeki yerinden daha dardır. Sonra sen annenin karnında dokuz ay kaldın da sana hiçbir açlık ve susuzluk dokunmadı. Sen büyük annen olan yeryüzünün karnına girdiğinde durum nasıl olur? Fakat bu büyük annenin karnına girme şartın, küçük annenin karnındaki şartlar gibidir. Çünkü sen küçük annenin karnında bulunduğun zaman, büyük günah şöyle dursun, senden bir küçük günah bile çıkmadı. Tam aksine, Allah tek bir defa seni dünyaya çıkmaya çağırdığında O’na itaat ederek, Rabbine bir itaatin olmak üzere, dünyaya kendi kendine çıktın. Halbuki bugün Cenab-ı Hak, seni namaza defalarca çağırıyor da, ona yürüyerek gitmiyorsun.
Cenâb-ı Hak yerden ve gökten bahsedince, bundan sonra, insanlar üzerlerindeki ve altlarındaki varlıkların durumlarını iyice tefekkür etsinler de, böylece bunları ancak zat ve sıfatta onlardan başka olan bir zatın meydana getirebileceğini, bunun da Hakim olan Yüce Yaratıcı Allah olduğunu bilsinler diye, gökten yere su indirdiğini; o su ile de yerden, insan oğluna rızık olarak çeşitli meyveler ve canlıların üremesinden meydana gelenlere benzer şeyler çıkarınca, adeta yer ile gök arasında bir nikah akdi bulunduğunu beyan etmiştir.
Fahruddin Er-Râzi, Tefsir-i Kebir Mefâtihu’l-Gayb, Akçağ Yayınları: 2/128-129.
0 Yorumlar