Eski Anadolu kültürleri diye diye, nihayet geriye doğru 600 yıllık Osmanlıyı atlayıp, kendilerini eski Anadolu putperest kültürlerin devamı olarak gören, bunu yaygınlaştırmaya çalışan insanlar yetiştirdik. Bu insanların soyları, soplarıyla ilgili araştırmalar yapılsa, altından kim bilir neler çıkacak.
Ha babam kazıyoruz toprağı.
Toprağın üstündekilere dönüp bakmak aklımızdan geçmeksizin.
Anadolu’da geziye çıkın. Dimdik ayakta duran kervansaraylar göreceksiniz. Bir köşede terkedilmiş. Duvarları yer yer yıkılmış, içleri, bir zamanlar kervanların bedava olarak konakladıkları, ağırlandıkları, izzet ve ikram gördükleri bu aziz yapılar zibillik olmuş.
Bir de toprak altından çıkarılmış putperest devirlere ait kalıntılara bakın. Küçük bir sütun, bir duvar parçası, bir kırık heykel, bir yalanmadığı kalmış, tertemiz, bakımlı, zerresi zayi olmasın için büyük emekler verilmiş.
Şimdi de bazı kalemler, gazeteler Eskişehir’de, Seyitgazi ilçesi yakınlarındaki Midas anıtının elden çıkmasından korkuyorlar.
Değil öyle köşe bucakta, İstanbul’un göbeğindeki görkemli Osmanlı çeşmeleri kurumuş, olukları kırılmış, su yalaklarına pislenmiş olarak dururken, sen tut, falan yerdeki Midas anıtının yasını tut. Üstelik yakınılan durum da şu:
“-Midas anıtı veya diğer adıyla Yazılı Kaya, iklim şartlârının etkisiyle çatlamış, 3 yıldan beri bu durumda imiş. Anıtın bu trajik durumu birçok ilim adamımızı çok üzüyormuş. Anıtın her yıl çatlağının 7 santim kadar büyümesini endişeyle izliyorlarmış. Onu kurtarmak için ellerinden her geleni, her fedakârlığı yapmaya hazırmışlar, ama ilgililer bir türlü ilgilenmiyorlarmış. Yani gerekli harcamayı yapmıyorlarmış. Ve koca Midas heykeli her yıl çatlağını büyüte büyüte, göz göre göre elden gidiyormuş. Aman diyorlar, aman kurtaralım heykeli.
Kurtaracaklardır.
Midas heykeline, Yunan efsanelerinden kalma bu puta ilgi duyacak, onun trajik durumuna seyirci kalmayacak çok bilim adamı var bizde.
Osmanlı arşivleri depolarda tasnif bile edilmeden çürüsün zararı yok, trajik değil bu. Kütüphanelerimizde yüzbinlerce cilt eski eseri fareler yesin bitirsin, zararı yok, trajik değil bu.
Ama Midas heykelinin çatlağının her yıl 7 santim büyümesi trajik, ilgililer ilgilensin, Midas heykelini kurtarsın.
Belki haksızlık ediyoruz.
Sorulabilir, hiç mi yararı yoktur bu heykellerin, eski eserlerin, mermer parçalarının. Olmaz olur mu?
Rahmetli Abdülhamid Han bunların değerini herkesten önce keşfetmişti. Bu eserlerden bulduruyor, elinin altında hazır tutuyor, Osmanlının son derece güç durumda olduğu bir zamanda, üzerimize çullanmak üzere olan devletlerin büyük elçilerine bunlardan birer ikişer armağan ederek, adamları şapşallaştırıyor, koca devletlerle kedinin fare ile oynadığı gibi oynuyordu.
Ama sorarsanız şimdi Midas heykelini kurtarmak için can atanlara, Abdülhamid’in bu yaptığı da, o eserler adına trajiktir. Hem de çok trajik…
Cahit Zarifoğlu – Zengin Hayaller Peşinde
0 Yorumlar