İsmet İnönü Venizelos Dostluğu
Venizelos, Ankara’ya gelmiş, birtakım muahedeler imza etmişler. Venizelos, ticaret ve emsali şeylerde bizimkileri dolaba koymuş. Bu adama büyük merasim ve alkış yapmışlar. İsmet onu kucaklamış. Güya artık dostmuşuz. Aramızda dava kalmamış. Türk’ü yeryüzünden silmek isteyen, Lozan’da resmî celsede ona barbar, katliama diye bağıran bu adama şimdi İsmet’in ve Türkiye’nin en büyük dostu imiş. Ve minel garaibi.
Bunu ve Ankara’da iken Atina’da Pangalos ve zabitler çok güzel tasdik ettiler. Yani Türk ile dostluk istediklerinden isyan ettiler. İşte dava bitmemiş ve bitmez, Mustafa Kemal ve İsmet galiba şu fikirdeler;hummalı bir surette buna çalışıyorlar: Bütün haricî i mes’eleleri, pürüzleri bitirmek. Bunu da hep vererek yapıyorlar, Türk’ün menfaatleri gidiyor.Galiba “Halk aleyhimizde. Haricî bir mes’ele de zuhur ederse derhal devriliriz” diyorlar. Bu esna- da İtalya sefiri ve Macar Başvekili de Ankara’ya geldi. Avrupa gazeteleri Bulgar Kralının da geleceğini yazdılar.
Zannediyorum ki Mussolini oyun oynuyor. Bunlar, Balkan ittihadı hep onun işleri. Bunlar da Yugoslavya aleyhine olsa gerek. Veya onu böyle tesbit edip Fransa ile hesaplaşmak, yani harp edeceğini zannetmem, sade sıkıştırıp şarkta bir şey koparmaktır. O da bizim yorganın başına gelecektir diye korkarım. Bakalım, bu Balkan İttihadi ne şekil alacaktır.
………………….
İki tarihli Milliyet geldi. Veniselos, Fener’de Rum Patriğini ziyaret etmiş. Bu da başımıza geldi. Dünü düşünün, bugünü görün! Eskiden gizli muhabere ederdi, şimdi aşikâr gidiyor, patriğin elini öpüyor. Ankara’da İsmet’le öpüşüp koklaştıktan sonra Fener’e gidip dudağında henüz duran İsmet’in yanağının tadı ile patriğin elini öpmesi, patriğin murassa bir haçı onun boynuna geçirmesi ne kadar manâlıdır. Bizim ahmaklar bundan bir şey anlamıyor. Ve marifet yaptıklarına kaniler. Bu dostlukları sonra görürüz. Yunan’la yapılan ticaret muahedesi de aleyhimizde. Yunan bizim pamuğu ucuz alacak, mensucat yapıp bize satacak. Aferin. Herif şu bizim ahmakları iyi dolaba koymuş. İçyüzünü bilmiyoruz. Kimbilir daha neler var?.. Patrik, Venizelos’a kiliseye hizmetlerinden dolayı dua ve teşekkür etmiş. Venizelos’un boynuna ortasında büyük bir pırlanta olan bir haç takmış. Bu ne mel’un hükümet ki bunlara meydan vermiştir.. Zavallı Türkiye!.. Lozan’da ne idin, şimdi nesin…
Millet Meclisi açılmış, Mustafa Kemal bir nutuk söylemiş. Bu gazetede nutuk mevcud. Nutkun bir lübbü yok. Sade Serbest Cumhuriyet Fırkası ve belediye intihabından bahsederken “Bu müşahedelerin verdiği tecrübelerden Türk milleti cumhuriyetin beka ve inkişâfı için istifade etmelidir” diyor. Mühim bir söz. Sade, halkın bu tezahüratından memnun olmadığı anlaşılıyor. Kendi ders almış demek. Bu ders, halkı yeniden katliam etmektir. Bakalım. Ve yine: Fırkalara girecek adamlar temiz olmalı” diyor. Bununla yeni fırka azasının pis olduğunu söylüyor. Pekiyi!
Halk Fırkasında nice kirli ve bulaşık insan var. Bunlar ne olacak?
Yine: “Kalem hürriyetini hüsnü idare etmeli” diyor. Yani matbuat hürriyeti olur amma” mevkilerine dokunmamak, pisliklerini, cehaletlerini söylememek. Onu söylemeyince zaten o hürriyetin lüzumu kalmaz ki… O hürriyet olmaz ki… Yoksa kendi hüsnü idare eder, yani matbuatın ağzına kilidi takar. Yine: “Memleketin mukadderatında yegâne selâhiyet ve kudret sahibi olan büyük Millet Meclisi…” diyor. Bunu nasıl söylüyor bilmem. Onun i’rapta bile mahalli yok. Bu selâhiyetler senin elinde. Ve keyfî surette istimal ediyorsun.
Cumhuriyet Devrinin Perde Arkası , Dr. Rıza Nur