Varoluş biraz da güvenlik alanını muhafaza eden güçlere ya da odaklara karşı “değer ve saygı” sunmakla tanımlanabilir.Kişiler hem başkalarıyla yani insan türüyle ilişkiye geçmek ister öbür taraftan irtibatının kısa, mesafeli ve mümkünse fiziksel temasa geçmeden gerçekleşmesini ister.
Belki sadece gençlere mündemiç kılınacak bir özelliktir bu ama çok dikkatli bir gözlemle toplumların geneline yayılmış bir genel bıkkınlık, bezginlik, pasiflik, sıkılganlık, iradesizlik, güçsüzlük, zayıflık, özgüvensizlik, bağımlılık, sürekli can sıkıntısı, uçlarda yaşamayı amaçlayan tahayyüllere karşı vasata razı olma hali gözlenmektedir.
Kendini yaşayamama kendini bilmeme, kendi hakkında kanaat sahibi olmamadan kaynaklanın bu ruhsal ve içsel sıkıntılar; insana mugayir haller konjonktürel, dönemlik biçiminde izah edilemeyecek kadar köklü, varoluşsal ve sistemle ilintilidir. Günümüzün insanı sorunlarından, benliğinden ve kendinden kaçış içindedir. (Geçtan, 2004, 94 -100) Varoluşundan kaçıyor. Bunu dünyadan ya da ortamdan kaçmak olarak tanımlarken yine bir başka sorundan kaçıyor. Dolayısıyla insan sürekli bir kaçış içinde.
Günümüz insanı kaçış çağında yaşıyor.
Kaçarak kendini ifade ediyor, varoluşunu kaçarak “kurtarmak” istiyor!
Varoluşlarındaki eksiklik duygusu, kendini güçsüz görme, yetersizlik, yetkinlikten uzak olduğunu vehmetme insani bir durum değil; fakat kişiler her ne kadar özne, yapan ve eyleyen kişi olduklarını savunsalar da bu güçsüzlüklerinin farkındalar. Bir şekilde zayıflıklarını güçlü olduklarını gösterme ile yansıtma içindeler. Bunda kuşkusuz sistemin, Küresel Medeniyetin kontrol mekanizmalarındaki müthiş gücünün etkisi büyük.
Evdeki televizyon ve cep telefonlarından internete, okuldaki {eyerlerindeki, bankalardaki, sokaklardaki kameralardan her türlü elektronik aygıta kadar; para ve çalışma hayatının tüm dinamiklerindeki bireyi kıstıran özelliklerin bütünü altında kişi kendi ezikliğinin farkındadır. Bugünün insanını belirleyen nitelik ise onların kendilerini kontrol altında tutan sistem içinde, cep telefonlarıyla, televizyon ve diğer nesnelerin son sürümlerini elde edebilme gücüyle varoluşlarını üst mertebeye taşıdıklarını vehmetmektedirler.
“Az sevgi aşırı ilgi” insani olmadığı halde, birey bundan tatmin olur.
Abartılmış duygular, abartılmış, süslenmiş ve komiğe varan efektler içeren sevinç gösterileri herkes tarafından yapmacıklı, garip olduğu bilinmesine rağmen terk edilmez. Kuşkusuz mutsuzluk, ilgisizlik, her şeyi değerinden fazla görmek, her şeye anlam yüklemek bu marjinal duyguları hareketlendirir. Arkadaşlar arasındaki konuşmaların, gülüşmelerin boyutları onlara yükledikleri anlam ve değerleri gösterdiği için abartı ve sahte mimikler bir şekilde kıymetli olarak algılanır. Gösteriş varoluşun temeline yerleşiyor. En iyi gösteren, en kaliteli ve abartılı gösteriş en sağlam varoluşa sahip biçiminde tanımlanıyor. Toplum içinde, insanlar ve arkadaşlar arasında bu tür “gösteriş” içindekiler yerilse bile onlara en muhkem yerler verilir; en çok yerenler bile o değeri ve saygıyı gösterirler; çünkü zamanın ruhu, çağın gerektirdiği bu!
Ercan Yıldırım-Zamanın Ruhuna Karşı,syf;230-231
0 Yorumlar