Arafe Gününün Fazileti
Arafe gününün fazileti muazzam, sevabı pek büyüktür. Allah o günde büyük günahları affeder, salih amelleri kat kat arttırır. Peygamber (sav) şöyle buyurmaktadır: “Arafe günü oruç tutmak önceki senenin ve gelecek senenin günahlarına keffarettir.” Bu hadisi Müslim rivâyet etmiştir.
Yine Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: “Duânın en faziletlisi Arafe günü yapılan duadır. Benim ve benden önceki peygamberlerin söylediğimiz en faziletli sözümüz: La ilahe illallahu vahdelıu la şerike leh (Allah’tan başka hiçbir ilah yoktur, bir ve tektir, O’nun hiçbir ortağı yoktur) sözüdür.”
Dârakutnî’nin Hz. Aişe’den rivayetine göre de Rasûlullah (sav) şöyle buyurmuştur: Yüce Allah’ın Arafe gününde cehennemden azat ettiği kişi sayısından daha çok kimseyi azad ettiği bir başka gün yoktur. Aziz ve celil olan Allah, o gün oldukça yaklaşır, sonra onlarla (Arafât’ta vakfe yapanlarla) meleklere karşı övünür ve bunlar ne dilekte bulundular diye sorar.
Muvatta’da ise Ubeydullah b. Keriz’den gelen rivâyete göre Rasûlullah (sav) şöyle buyurmuştur: “Şeytanın -Bedir günü gördükleri müstesnâ- Arafe günün- dekinden çok herhangi bir günde daha bir küçük, daha bir hakir, daha bir uzak ve daha bir kinli olduğu bir gün görülmemiştir. Bunun tek sebebi ise rahmetin sağnak sağnak indiğini, büyük günahları yüce Allah’ın bağışladığını görmesidir. Bedir günü ne gördü ki? diye sorulunca şöyle buyurdu: “O Cebrail’i, melekleri savaş için saf saf düzene koyarken gördü.”
Ebu Ömer der ki: Bu hadisi Ebu Nadr İsmail b. İbrahim el-İclî Malik’ten;
İbrahim bi ebi Ableden, o Talha b. Ubeydullah b. Keriz den o babasından rivayet etmiştir. Ancak bu hadiste “babasından” şeklindeki kaydı ondan kimse zikretmez. Bunun hiçbir önemi yoktur. Doğrusu Muvatta’daki şeklidir.
et-Tirmizî el-Hakim, Nevâdiru’l-Usûl’ da şunu zikretmektedir: Bize Hatim b Nuaym et* Temimî Ebu Ravlı anlatarak dedi ki: Bize Hişam b. Abdülmelik Ebul Velid et-Tayalısî anlatarak dedi ki: Bize Abdülkahir b. es-Serrî es-Sü-lemî anlatarak dedi ki: Bana Kinane b. Abbas b. Mirdas’ın bir oğlu babasından o dedesi Abbas b. Mirdas’tan rivâyetle dedi ki: Rasûlullah (sav) Arale günü akşamı ümmetine mağfiret ve rahmet dileğinde bulunarak dua etti. Pek çok duada bulundu, ona (Rabbi) şöylece cevap verdi: Ben bunu yerine getirdim. Ancak birbirlerine zulümleri müstesnadır. Benimle onlar arasındaki günahlarına gelince onları bağışladım. Bunun üzerine Hz. Peygamber şöyle buyurdu: ’Rabbim, sen mazlum olan bu kimseye uğradığı haksızlıktan daha hayırlı bir ecir vermeye ve şu zalime de mağfiret etmeye kadirsin.” O akşam Rabbi bu duasını kabul buyurmadı. Ertesi günü sabah yani Müzdelife’de bulundukları sabah ısrarla dua etti, rabbi ona şu şekilde cevap verdi: Ben onlara mağfiret buyurdum. Bunun üzerine Rasûlullah (sav) tebessüm etti, ona: Ey Allah’ın Rasû- lü, daha önce tebessüm ettiğini görmediğimiz bir vakitte tebessüm ettin? dediler. Şöyle buyurdu: “Allah’ın düşmanı İblis’in hâlinden dolayı tebessüm ettim. Yüce Allah’ın benim, ümmetim hakkında yaptığım duanın kabul edildiğini öğrenince kendi aleyhine veyl ve subûr (helak olmak ve ölmek) bedduasını etmeye ve başına toprak saçıp hızlıca uzaklaşmaya koyuldu.”
Ebu Abdülğanî el-Hasen b. Ali’nin zikrettiğine göre: Bize Abdürrezzak anlattı, bize Malik, Ebu Zinad’dan anlattı, o el-A’rec’den o Ebu Hureyre’den naklederek dedi ki: Rasûlullah (sav) şöyle buyurdu: “Arafe günü olduğu vakit Allah ilılaslı olan hacıya mağfiret eder. Müzdelife gecesinde ise yüce Allah, ticaret yapanlara mağfiret eder. Mina günü olduğunda develeri ile hacı taşıyanlara mağfiret eder. Akabe gününe taş atılacağı günde ise Allah dilencilere mağfiret eder. Bu vakfe yerinde bulunup da la ilahe illallah deyip kendisine mağfiret olunmayan hiçbir kimse kalmaz.”
Ebu Ömer der ki: Bu, Malik yoluyla gelen garib bir hadistir. Ondan ancak bu yolla gelen şekli bilinmektedir. Ebu Abdülğani denilen raviyi ben tanımıyorum. İlim ehli hâlâ bu tür teşvik ve faziletlere dair rivâyetleri herkesten alıp nakletmekte, müsamahalı davranmaya devam etmektedirler. Onlar ahkâm ile ilgili hadislerde işleri sıkı tutuyorlardı.
İmam Kurtubi Tefsiri, cilt:3