İbnu Kayyim Cevziye bu sahada müstakil bir eser yazmış «et – Tibbyan fi Aksâmi’l-Kur’an» adını vermiştir.Kur’an’daki yeminin mânası; söylenen sözün tahkik ve tekid edilmesidir.«-Allah, münafıkların yalancı olduklarına şahitlik eder..» (Münafikün, 1.) âyeti, haber cümlesi olmakla beraber, tekid ifade ettiğinden, kasem cümlesi olarak kabul edilmiştir.
Allah’ın yemin etmesi ne demektir? Yemin, şayet Mümini inandırmak için yapılmışsa, Mümin zaten yemine ihtiyaç duymaksızın, Allah kelamını doğrudan doğruya tasdik eder, kâfiri inandırmak için yapılmışsa, bu yeminin kâfire bir faydası olmaz, şeklinde bir soru şöyle cevaplandırılır:
Kur’an-ı Kerim, Arap diliyle nâzil olmuştur. Araplar bir sözün tekidini istediklerinde, âdet üzere, yemin ederler.
Ebu’l-Kasım el-Kuşeyri, bu soruya şu cevabı verir: Allah’ın yemin etmesi, hüccetin kemalini ve tekidini gösterir. Hüccetteki hüküm, ya şahadetle, ya da yemin ifadesiyle belirtilir. Allah Kur’an’da, kâfirlere hüccet bırakmayacak şekilde bu iki nevi yemini zikretmiştir, ‘«Allah, kendinden başka (gerçek) tanrı olmadığına şahitlik eder, melekler ve ilim sahipleri de..» (Âl-i İmrân, 18.) , “De ki: ‘Evet, Rabb’imhakkı için o bir gerçektir..» (Yûnus, 53.) âyetleri buna misaldir. Araplardan biri“Rızkınız da,size söz verilen azab da yukarıdan gelir. Göğün ve yerin Rabbine andolsun ki bu, sizin konuşmanız kadar kesin ve gerçektir» (Zâriyât, 22-23.) âyetlerini işitince bağırarak; Celil olan Allah’ı kim kızdırdı ki, O’nu yemine mecbur ettiler, demiştir.
Yemin ancak tazime layık olan bir isimle yapılır. Allahu Taâlâ Kur’an’da, yedi ayrı âyette, kendi nefsine yemin etmiştir. Bunlar şu âyetlerdir: ‘De ki: ‘Rabb’im hakkı için..» (Yûnus, 53.), k’: ‘Rabb’im hakkı için dirileceksiniz..» (Tegâbun, 7 ), «Rabb’ine andolsun ki onları ve şeytanlan mutlaka toplayacağız» (Meryem, 68.), “Rabbin hakkı için biz onların hepsine mutlaka soracağız.»(Hicr, 92),«Hayır hayır, doğuların ve batılarınRabbine yemin ederim ki..» (Meâric, 40 ),«Hayır, Rabbin hakkı için inanmış olamazlar..» (Nisâ,65) «Göğün Rabbine andolsun ki bu iş gerçektir..» (Zâriyât, 23 ).Bunlar dışındaki diğer yeminler: ..âyetlerinde görüldüğü üzere, mahlukata yapılan yeminlerdir.
Allah’tan başkasına yemin etme, nehyedildiği halde, mahlukata nasıl yemin edilir? şeklindeki soruya şu cevaplar verilir:
Mahlukata yapılan yeminlerde, muzaf hazfedilmiştir. Bunlar aslında, * ve * şeklindedir.
b- Araplar bu isimlere değer verirler, bunlarla yemin ederlerdi. Kur’an da onlarca yemin olarak kullanılan kelimelerle nâzil olmuştur.
c- Yeminler, yemin edenin değer verdiği şeyler üzerine yapılır. Bu durumda değer verilen, değer verenin fevkinde olması icabeder. Halbuki Allah’ın fevkinde değer verilecek hiçbir şey mevcut değildir. Bu sebeple Allah, bazen nefsine, bazen de mahlukata yemin etmiştir.
Esasen mahlukatın varlığı, Allah’ın yoktan ver eden ve yaratan olduğuna delalet eder.İbnu Ebi’l-isba, Fevâhitu’s-suverin sırlarını anlatırken şöyle der: Mahlukat üzerine yapılan yemin, Allah’a yapılan yemini gösterir. Çünkü mefulün varlığı, failin de varlığını gösterir. Zira, failsiz mefulün varlığı mümkün değildir.
İbnu Ebi Hâtim, Hasenu’l-Basri’nin şöyle dediğini rivayet eder: Allahu Ta- âlâ mahlukattan, istediğine yemin etmiştir. Fakat hiç kimse, Allah’tan başkasına yemin edemez.Bazı ulema ise şöyle der: Allahu Taâlâ”لَعَمْرُكَ” (Hicr, 72.) âyeti ile Allah katındaki üstün değer ve yerini insanlara bildirmek için Resûlüne yemin etmiştir.
İbnu Merdeveyh, İbnu Abbas’ın şöyle dediğini nakleder: Allahu Taâlâ Resûlullah’tan daha mükerrem bir kimse yaratıp dünyaya getirmemiştir. Allahın, Resûlünden başka hiçbir kimsenin hayatına yemin ettiğini görmedim. Allah ancak «Senin ömrüne yemin olsun ki, onlar sarhoşlukları içinde bocalıyorlar.» (Hicr, 72.) âyetiyle Resûlün nefsine yemin etmiştir.
Ebu’l-Kasım el-Kuşeyri şöyle der: Bir şeye yemin, ya faziletinden, ya da faydasından dolayı yapılır. Faziletinden dolayı yapılan yemine misal «Sina dağına andolsun ve bu güvenilir şehre andolsun ki..» âyetidir. Faydasından dolayı yapılan yemine misal ise «Tine ve Zeytune andolsun ki..» âyetleridir.Bazı ulema da şöyle der: Allahu Taâlâ’nın yemini şu üç neve münhasırdır Yukarıdaki âyetlerde olduğu gibi Zatına (Zâriyât, 23.) âyeti buna misaldir. Ya da inşai cümle ile yapılır. «Rabbın hakkı için biz onların hepsine yaptıklarını soracağız.» (Hicr, 92.) âyeti buna misaldir. Âyetteki bu kasemle, kendisine yemin edilenin tahkiki murad edilmesi halinde âyet, haberi cümle olur. Bizzat kasemin tahkiki murad edilirse, kasemin tekid ve tahkiki ile kendisine yemin edilenin, gaybi ve hafi mânalara uygun düşmesi gerekir. Bu da gaybi ve hafi mânaların subutuna yemin edildiğinde gerçekleşir.
Güneş-ay, gece-gündüz, semâ arz gibi görülen şeylere yemin edilmesi, bizzat bunlara değil, bunların varlığına yemin edilmiş olur. Allah’ın yarattığı şeyler üzerine yemin etmesi, onları yaratmış olmasından dolayıdır. Bunların varlıklarına yemin edilmesi caizdir, kendilerine yemin edilmesi caiz değildir. Allahu Taâlâ yaptığı kasemlerde cevabı çoğunlukla zikretmiştir.
Cevabı bilindiğinden ‘lev’edatındaki cevabın hazfi gibi, cevabını zikretmediği âyetler de görülür.Cümlelerde yemin çok kullanıldığından kısaltma gayesiyle kasem fiili hazfedilir, ba harfi cerri ile yetinilir. Zahiri mânadaki isimlerde ba harfi vav’a, lafzi Celalde ise ta’ya çevrililir. «Allah’a and içerim ki putlarınıza bir tuzak kuracağım.» (Enbiya, 57.) âyeti buna misaldir.
İbnu Kayyim şunu da ilave eder: Allah, mahlukatın bilme zorunda olduğu iman esaslarından tevhide, Kur’an’ın hak olduğuna, Resûlün hak olduğuna, kıyamet gününe, vaad ve vaide yemin ettiği gibi, insanın haline de yemin etmiştir.
Tevhide yaptığı yemine misal, «Andolsun osıra sıra dizilenlere…ki tanrınız birdir.» (Sâffât, 1-4.) âyetleridir.
Kur’an’ın hak olduğuna misal,«Yo, yıldızların yerine yemin ederim. Bilirseniz bu ne büyük bir yemindir. O, elbette şerefli bir Kur’an’dır.» (vakıa, 75-77.) âyetleridir. Resûlüllah’ın hak olduğuna misal,-«Yasin. Hikmetli Kur’an’a andolsun. Sen elbette gönderilmiş elçisin.» (Yâsin, 1-3 ),inmekte olan yıldıza andolsun ki, arkadaşınız sapmadı, azmadı.» (Necm, 1-2.) âyetleridir.
Kıyamet gününe yaptığı yemine misal, «Savurup kaldıranlara, yağmur yüklü bulutlara andolsun ki…Size vaadolunan mutlaka haktır.» (Zâriyât, 1-5.) âyetleridir.
Vaad ve vaide misal, «Örttüğü_zaman geceye andolsun ki..sizin çalışmanız çeşit çeşittir.» (Leyl, 1-4 ), «Andolsun Allah yolunda koştukça koşanlara..ki insan Rabbine karşı çok nankördür.» (Âdıyât, 1-6.),«Asra yemin olsun ki mutlaka insan ziyandadır.» (Asr, 1-2.), «Tine andolsun.. Biz insanı en güzel biçimde yarattık.» (Tin, 1-4 ),Yoo, and içerim bu şehre…insanoğlunu zorluklara katlanacak şekilde yarattık.» (Beled, 1-4.) âyetleridir.
İbnu Kayyim eserinde şunu da belirtir: Cevabı hazfedilen kasem, çoğunlukla, kendisiyle kasem edilenin, kendisine kasem edilene delalet ettiği zaman yapılır. Çünkü gaye bununla gerçekleşir.
Kendisiyle kasem edilen kelimenin lafzı daha beliğ, daha vecizdir.«Sâd. Şerefli Kur’an’a andolsun ki..» (Sâd, 1.) âyeti buna misaldir. Âyette kendisiyle kasem edilen, Kur’an- ın tazimidir. Kur’an’ın Zikir olarak vasfedilmesi ve kulların muhtaç olduğu zikri, şeref ve kadri ihtiva etmesi, kendisiyle kasem edilene delalet eder. Bu da, kafirlerin dediği gibi uydurma bir kitap değil, Allah tarafından indirilen hak bir kitap olduğunu göterir. Bu bakımdan ulemanın çoğu, kasemin cevabını şeklinde takdir etmişlerdir.
Böyle bir takdir Kâf velkur-âni-lmecîd(i)(Kâf, 1.),Lâ uksimu biyevmi-lkiyâme(ti (Kıyame, 1.) âyetlerinde olduğu gibi benzeri her yeminde kıyametin isbatına delildir. ile başlayan âyetler de bu kabildendir. Bu âyetler, haccın menasik ve şeairi gibi büyük ibadetleri ihtiva eden zamanları gösterir. Bu ibadetler, bizzat Allah’a kulluk, azameti karşısında duyulan huzu ve huşudur. Hac ibadetinde, Hz. Peygamber ve Hz. İbrahim (a.s.)ın getirdiği esaslara tazim vardır.
İbnu Kayyim, eserinde şunları da kaydetmiştir: Kasemin latif yönlerinden biri, «Kuşluk vaktine andolsun. Durgunlaştığı zaman geceye andolsun.» (Duhâ, 1-2.) âyetleridir. Bu âyette Allah, Resûlüne verdiği nimet ve ikrama yemin etmiştir. Bu yemin, Resûlüllah’ın nübüvveti ile, kıyamet gününün tasdikini ihtiva etmektedir. Duhâ süresinin ilk iki âyetiyle Allah âyetlerin den olan kuşluk vakti ve geceye yemin etmiştir. Bu kasemdeki mutabakatı bir düşünelim.. Bu uygunluk, kendisiyle yemin edilen gece karanlığından sonra kuşluk vaktinin aydınlığı, bir müddet kesildikten sonra devam eden vahyin aydınlığına işarettir. Öyle ki vahye karşı gelenler, Muhammed’in Rabbi kendisini terketti, diyecek kadar ileri gittiler. Ayrıca bu âyette, gece karanlığından sonra vahyin aydınlığı arasında, bir uygunluk bulunmaktadır.
İmam Suyuti – el-İtkan,cild 2,syf;345-351 Terc.Doç. Dr. Sâkıp YILDIZ ve Dr. Hüseyin Avni ÇELİK
Hikmet Neşriyat
0 Yorumlar