Ahlâk sahibi kişinin misali, toprakları, komutanları ve ambarları olan bir melikin misali gibidir. Ambarlardaki hazineler az, topraklar da küçük olursa komutanlar bu durumdan sıkılır ve bazıları diğerlerine şöyle der:
“Bu melikin hazinelerinin ve altınlarının ancak adı var. Bu hazineler. den istifade edemiyoruz ki biz de müstağni olup bizi ve mülkümüzü gözetleyen düşmana karşı hazırlık yapalım! Melikin geniş topraklan yok ki yayılalım da her komutan, o toprakların bir beldesini alsın ve ahalisine nüfuz etsin! Meliklerin kuvveti hazinelerinin, altınlarının, mücevherlerinin ve komutanlarının çok olmasında ve bunları nasıl tasarruf ettiğindedir. Bizim işlerimiz güzel olduğu hâlde o, kendi işlerini mürüvvetli ve basiretli bir şekilde idare edemiyor. O, bu hazinelerden bize arada sırada ve azar azar gönderiyor. Mücevherlerini de daha yüksek mevkideki vekillerine veriyor ve biz burada geniş imkânlar ve levazım bulamıyoruz. Gelin, bu beldeden toprakları daha geniş olan bir melikin yanına gidelim de bize vereceği beldelere yayılıp oraları yönetmek için gayret gösterelim. Yanına gideceğimiz melikin Hint, Rum ve Arap kralları gibi köyleri, şehirleri, denizleri, kara parçaları ve hazineleri var! Orduları savaştan döndüklerinde bol bol hazinelerle dönüyorlar ve melikte bu ganimetleri memleketinin yararına olan işlerde kullanıyor. Biz bu zayıf ve âciz melikin yanında durup da ne yapacağız?”
Onlar bu meliki terk ederek bahsedilen vasıflara hâiz başka bir melik aramaya başlarlar. İşte bahsedilen melik kalbtir; ambarlar, kalb boşluğudur. Bu kalb boşluğunda marifet hazinesi ve Allah’ı tanımak için gerekli olan bilgi mücevherleri bulunur. Akıl onun veziri, gönül ise onun topukları ve genişliğidir. Ahlâk, onun komutanlarındandır. Rükunları ise onun maiyetinde bulunanlardır ki onlar da yedi cevherdir. Bu komutanlar bu gönüldeki kalbi kuşatmışlardır. Fuadın“5 gözleri arasında kalbin kapısının etrafında dolaşırlar. Kalbte zahir olanlar fuad; batın olanlar ise içteki kalbtir’“. Kalbin içinde kalb bulunur; göz ise fuadda olur.
“Gördüğünü kalbi yalanlamadı.”(Necm,11) Allah Resulü (s.a.) de şöyle buyurmuştur:
“Size Yemenliler geldi. Onlar, kalbleri pek yumuşak gönülleri de pek nazik kimselerdir.”(Muslim,55)
Allah Resulü (s.a.) kalbi, “Leyn” olarak;fuadı da “Rikkat” olarak tavsıf etmiştir.
Gönüldeki ahlâk, kralın komutanlarındandır ve bu komutanlar fuadın gözleri arasında beklerler. Akıl onun şuasıdır ve fuadın gözlerini aydınlatır, kalbin işlerini düzenler. Nefis ise göğüs boşluğundadır ve zan mekânında konuşlanmıştır. Hevâ, nefsin kapısındadır ve nefsin basireti
önünde yanıp tutuşur. Kalb gözünün önünde gönüle bir düşünce gelir.se akıl ona dönüp bakar. Akıl, bu düşünceyi güzel ve doğru görürse ölçüp biçer ve neyin murad edildiğini, ne zamana kadar istenildiğini düşünür. Onun kötü ve sapkın bir iş olduğunu fark ederse onu gönülden uzaklaştırır. Böyle bir anda nefsin kalble, hevânın da akılla çekişmesi vuku bulur.
Böyie bir düşüncede nefis iştahlanır. Hevâ ise nefsi tedirgin ve tahrik eder. Düşman, onu kuruntularla ve hülyalarla süslü gösterir. Bu durumda ahlâkın desteği gelirse düşmanın süsü ve kuruntusu bâtıl olup gider, aldatıcılığı gün yüzüne çıkar; hevâ da gerisin geriye dönerek kendi otağını çekilir. Böylece hazine yardımı gelir ki bu hazine, marifet hazinesidir. Melik’in yardım eli kasadaki mücevhere ulaşır ve kötü olan düşünceyi, sebeplerini, çalışma alanını ve ordularını yok eder. Akla gelen düşünce, sapkın ve kötü bir düşünce ise öncüsü düşman olan nefis; doğru bir duşünce ise öncüsü bâtılın zıddı olan haktır. Bu melikin izzeti, direnci ve memleketinin düzeninin sağlanması, hazine ve komutanları eliyle olabilir. Kalbin izzeti de aynen bunun gibidir. Onun mukavemeti de Marifetullah yani Allah’ı tanıma cevherleridir. Işte bu ahlâklar, gönlün gözü önünde kalbi kuşatır.
Hakim et-Tirmizi – Kur’an ve Sünnetteki Misaller,syf.91-92
*******
115.Fuad: Hakim et-Tirmizî’ye göre kalp; sadr, kalp, fuad ve lübb olmak üzere dört mertebeden. birbiriyle bağlantılı dört bölümden oluşmaktadır. Kalbin üçüncü makamı fuaddır. Kalbin sadrın ortasında bulunması gibi fuad da kalbin ortasında bulunur. Gözün içindeki gozbebegine benzetilen fuad, marifet ve rüyetin yeridir..Birşeyin fuad tarafından bilinmesi bilginin ayne’l yakîn derecesine ulaşması demektir.
116.İçteki Kalp: Lübb, kalbin makamlarınin sonuncusu ve en özelidir. 0 sadece iman sahibi kimselerde bulmaktadır. Allah bu kimseleri Ulul’l Elbâb olarak isimlendirmiş, onlari kıtabinin birçok yerinde övmüş ve onların mertebelerini, Rabb’leri karşısındaki sırlarını,anlayış, kavrayis ve hoçgörülerindeki üstünlüklerini dile getirmiştir.
0 Yorumlar