Kalbin Bedendeki Durumunun Misallerle İzahı
Birinci Misal:
İnsan ruhunun bedendeki misâli valinin şehirdeki misâline benzer. Çünkü beden ruhun hem memleketi, hem âlemi, hem karargâhı, hem de şehridir. Bedenin kuvvetleri ve azalan ise sanatkârlar ve işçiler mesabesindedir. Kuvve-i akliyye-i müfekkire ruh için nasihat eden bir müşteşâr, akıllı bir vezir gibidir. Şehvet, şehre yemek taşıyan kötü bir köleye benzer. Gazab ve hamiyet ise jandarmaları bulunan bir efendi gibidir.
Şimdi şehre yemek taşıyan, kötü bir köle durumunda olan şehvet kuvvetine bir göz atalım:
O, pis bir yalancı, düzenbaz, hilekâr ve kötü bir nasihatçıdır. Nasihatlarının altında korkunç bir şer, öldürücü bir zehir vardır. İşi gücü, bir an dahi ara vermeden muaraza ve münazaa etmek, vezirin her tedbîrinde onunla çekişmektir.Eğer vali şehrin idaresi hususunda veziriyle istişâre eder de bu kötü köleden gelen işâretlere kulak asmaz, jandarmaları bulunan efendiyi, eşini, dostunu, kendisine tâbi olanları ona musallat ederek onun başına buyruk hareketlerine son verirse adâlet gerçekleşir, işler yolunda gider. Ruh ne zaman aklı ve gazab kuvvetini onun üzerine gönderip, onu sindirir ve kendi emri altına alırsa işte o zaman tüm kuvvetler mutedil bir hal alır ve onun ahlâkı güzelleşir. Bu doğru yoldan çıkan kimse şu âyetlerde tavsif edilen kişiye benzer:
“İlmi olduğu halde Allah’ın kendisini dalâlete düşürdüğü, hevâsını ilâh ittihaz eden kimseyi görmedin mi?”
“Hevasına tâbi olmuş kimsenin misâli, üstüne gitsen de, gitmesen de dilini sarkıtmış bir vaziyette solumakta olan köpeğe benzer.”
İkinci misal:
Beden bir şehir, akıl yani kuvve-i müdrike de bu şehri idare eden bir melik gibidir. Havass—ı zahire ve meşâir—i bâtıne onun askerleri mesabesindedir. Azalar ise onun raiyyesi gibidir. Nefs—i emmâre (şehvet) ve gazab da hükümdarı memleketinden çıkarmak isteyen, raiyyenin helâk olması için çaba harcayan düşmana benzer. Diğer bir benzetmeyle beden han, akıl bu handaki muhafız gibidir. Eğer bu muhafız hükümdarın düşmanlarıyla savaşır ve onları hezimete uğratırsa hükümdarın huzuruna geldiğinde bu hareketi övülür. Nitekim bir âyette: “Allah mallarıyla ve canlarıyla cihâd edenleri, cihâd etmeyip de oturanlardan (kâidîn) derece bakımından daha efdal kılmıştır” buyurulmuştur.
Eğer bu muhafız bulunduğu bölgeyi korumaz ve savunmaz, ra-iyyeyi ihmal ederse bu hareketi zemmedilir. Allah’a kavuşma vaktinde ondan intikam alınır. Kıyamet günü ona: “Ey kötü muhafız! Eti yedin, sütü içtin ama dalâlette olanları doğru yola sevketmedin. Koruman gereken mıntıkayı korumadın. Bugün senden bunun intikamı alınacak” denilir. Nitekim bir hadiste: “Hepiniz râi(çoban)siniz ve raiyyenizden mesulsünüz” buyurulmuştur.
Yine bu hususta, Peygamberimizin bir savaştan dönüldüğünde şöyle demişti:
“—Cihad-ı asgardan cihad-ı ekbere döndük.
Ashabtan biri: —Cihad—ı ekber nedir YâResulullah? dedi.
O da dedi ki: —Kişinin nefsiyle cihad etmesidir.”
Üçüncü misal:
Akıl, atı ve köpeği bulunan bir avcıya benzer. Şehvet bu avcının atı,gazab köpeği mesâbesindedir. Eğer avcı maharetli ise ve de atı ve köpeği eğitilmiş ise av başarıyla sonuçlanır. Yok eğer avcı beceriksizin biri, atı ve köpeği de eğitimsiz ise avlanmak şöyle dursun, bu avcı felâketlerle her an burun burunadır. Burada avcının beceriksizliği insanın cehline ve basiretsizliğine; atın terbiye edilmemiş olması, başta mide ve fere olmak üzere kişinin şehvetinin azgınlığına; köpeğin eğitimsiz olması da gazab kuvvetinin kötülük tarafının kişide ağır bastığına örnek oluşturur.
İmam Gazali,Mearicu-l Kuds