Batı düşüncesi, insanı yaşadığımız çağın ruhuna uygun bir biçimde tanımlama veya adlandırma gayretine girişmiştir. Yığın insanı (Ortega y Gasset), organizasyon insanı (William Whyte), dışa dönük, kantitatif insan (Bernard Ronze), teknik insan, ötekine yönelimli insan (W. Miles) (Ellul, 2004: 264) gibi tanımlamalar, referans gösterilen sistemler temelinde esasında insanın yeniden üretimidir. Bu tanımlamalara, tüketen, anı yaşayan, sekülerleşen, […]
Modernitenin tanımlayıcı iki önemli özelliğini rasyonalite ve sekülerleşme olarak tespit etmek mümkün. Her ikisinin de köklerini, Rönesans’ın keşfi ve mirası olan insan ve nesnel gerçeklik anlayışında bulabiliriz. Zira ikisi de modern toplumun inşası sürecinde yerlerini daha muhkem kıldılar. Aklın aydınlatıcı rehberliğinde metafiziğin bütün tahakkümcü yüklerinden kurtularak özgürleşmeyi umut eden insan, yine aklın rehberliğinde nesnel gerçekliği […]
Max Weber’in işaret ettiği gibi, modern toplum için doyumsuzluk ya da hiçbir şeyle yetinememe hali artık günümüz toplumlarının küresel ölçekte ortak yapısı ve aynı zamanda da kaderini ifade ediyor. Zira üretim yapıları bununla beraber yeniden düzenlenmekte; üretim tarzının kapitalist özelliğiyle beraber insanı da kapsayan bir bütün olarak nitel bir değişim yaşanmaktadır. “Refah devleti” kavramının hızla […]
Modern süreç, tabiatı gereği her şeyi göreceleştirdiğinden dolayı kendisini sürekli olarak değiştirip dönüştürür. Bunun neticesi olarak toplumsal yapıda meydana gelen değişim ve ürettiği sorunlara yeni teşhis ve tanım koyarken, Müslüman da her defasında Islâm’ı buna bakarak yeniden tanımlamış olur. Dolayısı ile dün Islâm’da medeniyet, ilim, hürriyet, cumhuriyet… vs. varken; bugün devlet, demokrasi, kadın hakları, çevre […]
0 Yorumlar