Aynı şekilde cinsel ilişki de, hevanın ve sahibine birçok kötü hastalık ile belalar getiren hazzın tercih edilmesinin neden olduğu anormal durumlardan biridir. Bu, görmeyi zayıflatır, bedeni güçsüzleştirir, halsizleştirir, ihtiyarlığı hızlandırır, beyne ve sinirlere zarar verir, güç ve kuvveti azaltır. Ayrıca, burada ifade edilemeyecek sayıda daha birçok hastalıklara da neden olur. Nefsin, cinsel ilişkiden aldığı aşırı hazzı hatırlamasından dolayı, cinsel ilişki düşkünlüğü diğer haz vericilere olan düşkünlüklerden daha kuvvetli ve daha şiddetlidir.
Bununla birlikte sık sık cinsel bölgelerin tahrik edilerek uyarılması erbezlerinin genişlemesine, bu bölgelere fazla kanın hücum etmesine ve bu da sonuçta erbezlerinde çok fazla sperm oluşmasına yol açar. Bundan dolayı da insandaki cinsi münasebet istek ve arzusu kat kat artar. Bunun aksine, insan cinsel ilişkiyi azalttığında, ondan kaçındığında beden asıl tazeliğini ve dinçliğini korur, büyüme ve gelişme süresi artar, yaşlanması, kuruyup solması ve bunaması gecikir; erbezleri küçülür ve malzeme sağlamaz. Böylece de erbezlerinde az sperm oluşur, gerilme zayıflar, erkeklik organı geri çekilir, şehvet düşer ve sonuçta cinsel ilişkiye olan şiddetli istek ve arzu yok olur.
Bundan dolayı akıllı kimsenin, nefsini kontrol altına alması ve cinsel ilişkiden menetmesi, ona aldanarak kapılmaması ve nefsini ondan alıkoymanın, engellemenin zor olduğu veya mümkün olmadığı bir duruma gelmemesi için nefsiyle bu konuda mücadele etmesi ve bizim, hevanın sınırlandırılması ve kontrol altına alınması ile ilgili olarak ifade ettiklerimizi hatırlaması, zihninde tutması gerekir. Özellikle de açgözlülükle ilgili bölümde ifade ettiğimiz üzere, mümkün olan en üst noktada zevke ulaştıktan ve onu elde ettikten sonra bile şehvetin insanı zevke teşvik ettiği gerçeğini aklında bulundurmalıdır,însanlarm zihninde cinsel ilişkiden elde edilen hazzın diğer hazlardan daha üstün olduğu yönünde bir düşünce olduğu için, cinsel ilişkiden elde edilen haz diğer hazlardan daha kuvvetli ve daha aşikardır. Çünkü cinsel ilişki düşkünlüğü, nefsin -özellikle de filozofların sınırlandırılmamış diye isimlendirdikleri ihmal edilmiş, kendi haline bırakılmış ve disipline edilmemiş nefsin- şehevî arzu ve isteğini ortadan kaldırmaz.
Yine metresin çok olması da nefsin onların dışındakileri arzulamasını engellemez. Bunun sonsuz olarak yapılamayacak olmasından dolayı, böyle bir adamın, arzulanan objeden alınan hazzın kaybolmasının ateşi ile yanıp tükenmesi ve hazzı meydana getiren nedenlerin olmasına rağmen haz alamamasından dolayı ortaya çıkan eleme katlanması ve tahammül etmesi gerekir. Bu durum ya para ve kuvvete ihtiyaç duymaktan, ya da tabiat ve bünye yönünden zayıf olmaktan kaynaklanmaktadır. Çünkü her halükarda şehvetin istediği oranda arzu edileni elde etmek mümkün değildir. Bu aynen, açgözlülük bölümünde ifade edilen iki adamın durumu gibidir.
Durum böyle olunca uygun olan şey, kötü sonuçlarından emin olmak, doymazlığını, tatminsizliğini, kuvvetli tahrik ve isteklerini gidermek için olması ve karşılaşılması kaçınılmaz olanı -yani bütün şartların tamam olmasına rağmen arzulananı elde etmiş olmaktan dolayı haz alamama durumunu- aşırı bir şekilde hazza düşkün olmadan önceye almaktır.
Buna ilaveten cinsel ilişkiden alınan haz, her halükarda bütün hazlar içinde terk edilmesi en uygun ve en münasip olandır. Bu, cinsel ilişkinin yemek ve içmek gibi hayatın devamı için zorunlu olmamasından, terk edildiğinde açlık ve susuzluğun meydana getirdiği elem gibi açık ve hissedilir bir elemin meydana gelmemesinden ve bir de, ona aşırı düşkünlüğün bedenin yapısını bozmasından kaynaklanmaktadır. Ona teşvik edene tâbî olmak ve onunla beraber hareket etmek hevanın akla galip gelmesinin ve onu ortadan kaldırmasının bir işaretidir. Bu, akıllı kimsenin kaçınması, nefsini uzak tutması ve damızlık atlara, boğalara, geleceği düşünmeyen, dikkate almayan diğer hayvanlara benzememesi gereken bir durumdur.
Bununla birlikte insanların çoğunun bu işi kötü ve iğrenç kabul etmesi, yaptıklarında da gizlemeleri bunun nefsi natıka nazarında kötü bir iş olduğunu göstermektedir. Çünkü insanların çoğunun onu iğrenç kabul etmesi ya tâbî bir içgüdüden, ya da eğitim-öğretimden kaynaklanmaktadır. Her iki durumda da, onun bizzat kendisinin kötü ve iğrenç olması gerekir. Bu, mantığın kanunlarına göre sıhhatinden şüphe edilmemesi gereken görüşlerin, bütün insanların veya çoğunun, ya da en hikmetlilerinin üzerinde ittifak ettikleri görüşler olmasından dolayıdır.
Biz kötü ve iğrenç bir şeyi yapmak zorunda değiliz. Aksine bizim yapmamız gereken onu terk etmektir. Eğer onu yapmak zorunda kalırsak, o zaman da kendimizi bu yaptığımızdan dolayı kınayarak ve de utanarak mümkün olanın en asgarisini yapmalıyız. Başka türlü hareket ettiğimizde aklı terk ederek hevaya tâbî olmuş oluruz. Bu durumda olan kişi akıllılar nazarında, aklın ona bu şekilde hareket ettiğinde katlanacağı zararları bildirmesine ve onu uyarmasına rağmen hevaya tâbî olduğu, onun isteklerini tercih ettiği için hayvanlardan daha adî ve daha çok hevaya tâbî olandır. Halbuki hayvanlar, kendilerini uyaran ve hareketlerinin sonucunda ortaya çıkacak olan zararlar hakkında kendilerine bilgi veren olmaksızın sadece doğal içgüdülerine tabiî olurlar.
Ebubekir Er Razi-Ruh Sağlığı
0 Yorumlar