Kâinat bir sırlar manzumesidir, insan, hayvan, bitki, cansızlar hep birer esrar mecmuasıdır, esrar içinde devreylerler ilahi bir sır ummanında bütün varlık, hatta yokluk.
Akıllı adamsa bu sırra hayran olandır, hayrette olandır. Çözülen, çözüldüğü sanılan her sırrın arkasında, bir başka sırlarla yüz yüze gelmektedir insan. Kalktığı sanılan her sır perdesinin altında, yeni sır perdeleri vardır. Gelişen keşifler, aslında malumları değil meçhulleri çoğaltmaktadır. Bilinen her şey, binlerce bilinmeyeni de yedeğinde getiriyor. Bu bakımdan gerçek bilgin, bildiklerinin bilmedikleri yanında ne kadar küçücük kaldığının idrakinde olan adamdır.
Peygamberimizin: “İlmin şehri ben isem, anahtarı Ali’dir.” diye buyurduğu Hz. Ali’nin şu sözüne bakınız: “Bilmediklerimi ayağımın altına alsaydım, başım göğe ulaşırdı.”
Sokrat’ın bir sözü var, diyor ki: “Benim başkalarından akıllı olmamın sebebi, bilmediğimi bilmemdir; onlar her şeyi bildiklerini sanıyorlar, bense bilmediklerimizin ne kadar çok olduğunu biliyorum.”
Zaten felsefe nedir? Meçhulü kurcalama işi değil mi? Her kurcalanan meçhul, sırrından insana bazı kırıntılar veriyor, o kırıntılarsa insanı daha büyük ve güç sırların kapısına götürüyor.
Bütün varlığı,içiçe sırların kuşattığını en derin şekilde fehmedenler, dâhilerdir.
Bir başpapaz, Einsteina soruyor:
“Bütün bu keşifler, metafiziğin bütün sırlarını çözecek, değil mi?” Einstein:
“Biz metafiziğin değil, ancak eşyanın bazı sırlarını çözmeye çalışıyoruz.” diye cevapıyor.
Sır olmasaydı, hayat nasıl olurdu?
İnsanoğlu kaza ve kaderi bilseydi, istikbalini seyredebilseydi, ne zaman öleceğini bilseydi ne olurdu?
Tıp, bütün hastalıkları Sebep ve devasıyla keşfetseydi, eşyanın, evrenin hiçbir sırrı kalmasaydı,insanın çalışması, iradesi neyi halle memur kılınırdı acaba?
Her şeyde bir sır var.
Her insanın bir sırrı var. Her çocuğun, her delikanlının, her genç kızın bir sırrı, sırları var. Her şair, sırrından umuma nişan verir. Haşini: “Muzlim şeceristan arasında / Esrar ile yekpare münevver / Bir yoldur sana açılmış derdim” diyor okuyanlarına.
Otel odalarının terlikleri bile bir sırrı sürükler, öyle söylüyor Üs-tad.
Kelimelere bir sır tevdi etmek ya da kelimelerin sırrını keşfetmek mesleğidir şiir. Hem esrar ile hemhal olmaya ne var ki zaten?
Her ailenin bile bir sırrı yok mudur, çocuklarına dahi duyurmayacağı, duyurmasının doğru olmadığı?
Her devletin de sırrı vardır. Devlet sırları mıncıklandığı zaman devlet, devlet olmaktan çıkmıştır artık.
Yeni Devir, 6 Şubat 1978
Mehmet Akif İnan’ın Eserleri,cild:3
0 Yorumlar