‘Sünnî kaynaklarda hadis râvilerinin en saygınlarından biri olan îbn Abbâs’ın Hz. Peygamberden naklettiği bir hadis de şöyledir: Bir gün Arafat dağında vakfede îbn Abbâs, “Allah yedi göğü ve yerden de bir o kadarını yaratandır” (et-Talâk 65/12) âyetine işarette bulundu ve topluluğa yönelerek şöyle dedi: “İnsanlar! Eğer bizzat Hz. Peygamber’den duyduğum şekilde size bu âyeti yorumlasaydım beni taşa tutardınız” Bu açıklama Kur’an’ın ancak onu dinlemeye ve anlamaya yetenekli kimselerce kavranabilen bir iç-anlam ihtiva ettiğini göstermiyorsa, başka neyi ifade ediyor?…
….
O halde özet olarak denebilir ki Kur’an, hem insanın pratik hayatını yönlendiren yasanın kaynağı hem de aklî çabalarına ilham veren bilginin kaynağıdır. O, içinde insanın doğal ve sosyal muhitinin şekillendiği bir evrendir; insan nefsinin hayatını, onun oluşunu, gerçekleşmesini ve bu dünyanın ötesinde nihaî kaderini belirleyen bir evren…
Böylece O, Islâm’ın merkezi teofani (tecelli)sidir, bir tecelli ki onun elçiliği ve insanlara yorumlayıcısı olarak seçilen insan olmadan asla anlaşılmayacak ve asla İnsanlara gelmiş olmayacaktı. Bir gün Hz. Peygamberce kendisinden sonra gelecek nesillerin Onu nasıl hatırlayacakları ve ruhunun tabiatını nasıl bilecekleri sorulduğunda şöyle cevap verdi: “Kur’anı okumakla”. Ve Hz. Peygamberin önemi, hayatı ve öğretilerinin tetkikiyledir ki Kur’an’ın ihtiva ettiği şekilde Islâm mesajınıın tüm anlamı kavranabilir.
Seyyid Hüseyin Nasr,İdealler ve Gerçekler
0 Yorumlar