Tek bir andan ibaret midir zaman sufi anlayışta ?
Paylaş:

1147888_620x410 Tek bir andan ibaret midir zaman sufi anlayışta ?

“İlim bir noktadır, bu noktayı cahiller çoğalttı” diyor Hz. Ali (kv)… İlmin aslının ‘bir’ olduğunu, tek bir nokta olduğunu bilene arif denir zaten. Çokluğun, çoğaltmanın, aslında bir tür kaynaktan uzaklaşma olduğunu bilmeyene cahil denir. Âlim, her şeyin, kesretin; çokluğun, toplandığında tek bir şeyden çıkmış olduğunu görene denir. İrtibat kurabilene âlim denir. İrtibatları bir türlü kuramayana da cahil denir. Nasıl ilim bir nokta iken açılımı söz konusuyla aynı modeli zaman kavramına tatbik ettiğimiz zaman ariflerin yaklaşımı ile izafiyet teorisi ve son zamanların Kuantum zaman anlayışı arasında paralellikler olduğunu görürüz. O da nedir; her şey bir andan ibarettir. Bir nokta misali zaman da bir andır. Tıpkı maddenin izafi olması gibi zaman da izafidir. Baktığınız ya da durduğunuz yere göre değişebildiğini görürüz.

‘Zaman burada yavaş akıyor’ deriz bazı yerler için mesela…
Şimdi ‘yavaşlatılmış zaman’, ‘yavaşlatılmış şehir’ (cittaslow) diye bir akım var. Çünkü modern hayatın en büyük hatası teknolojinin ilerlemesiyle birlikte zamanın hızlandırılması oldu. Peygamber efendimiz de bu durumu ‘zamanın sonu’ işaretlerinden görüyor. “Kıyamete yakın zaman hızlanacak” diyor. Belki de zaman durduğu yerde duruyor ama insanın zaman algısı hızlanıyor…

Zaman algısı ve zamanı kullanma şekli hızlandığı zaman, bunu hızlandırdığınız zaman kalite düşecek demektir. Bir şey hızlanırsa kalite düşmeye başlar ve kıyamet kalitesizler üzerinde kopacaktır zaten. Yani ‘kalite’nin bitip ‘kantite’ (miktar)nin öne çıkması üzerine kopacaktır. Bir yerde ‘kalite’ varsa kıyamet orada kopmaz. Süreç şöyle işleyecek: Haz ve hızın ön plana çıktığı, hızlandırılmış bir yapı içerisinde insan bocalamaya, afallamaya başlayacak. Yetişemez hale gelecek. Ve sathileşecek, kalitesizleşecek. Derinleşme sükûnla olur. Herhangi bir konuda derinleşebilmek için sükûnete, sakinliğe ihtiyaç vardır. Pasiflik anlamında değil bu. Dinamik bir pasiflik aslında…

İnceleyin:  Risale-i Nur’a Göre Kur’an’da Zaman,Tarih ve İnsan Kavramlarının Yeri

Hz. Ali örneğinden, ‘ilmin bir nokta oluşundan’ devam edelim isterseniz. ‘An’ da bir nokta mı aslında?

Nasıl ilim aslında bir noktaysa, süre kavramının da en küçük birimi bugünkü modern ilmin mikro salise dediği kavramdır. Ona tasavvufta ‘an’ denilmektedir. ‘An’ ile ‘dem’ arasında bir irtibat vardır. Onun için ‘dem bu demdir dem bu dem’ der sufiler. An bu andır. Başka an yoktur. Anın açılımı saliseyi doğurur, o saniyeyi doğurur, saniyenin yavaşlatılmış hâli dakikayı meydana getirir. Buradan saat ortaya çıkar. Saat daha sonra güne döner. Maddenin aslı ışıktır. Madde denilen şey aslında enerjidir. Madde yavaşlatılmış enerjidir. Yani maddeyi hızlandırırsanız enerji açığa çıkar. Peki, enerjinin aslı nedir? Enerji ışığın yavaşlatılmış halidir. Enerjiyi hızlandırırsanız ortaya ışık çıkar, nur çıkar. O zaman maddenin aslı nurdur, ışıktır.

Zaman anın açılımı mıdır yani?

Aynı şekilde zamanın da bu şekilde hızlandırılmasıyla gün, haftalar, aylar mevsimler, yıl ve asır dediğimiz 100 yıl, sonra devreler çıkar. Bunların hepsi bir anın (momentum) açılımından ibarettir. An yayılmaktadır. Kuantum zaman bilimi üzerine çalışanlar bunu balon üzerinde bir nokta olarak tarif ederler. Balon sönük haldeyken küçük bir mürekkepli kalemle üzerine bir nokta koyarsanız, şişirmeye başladığınız zaman o nokta da irileşir. Ne kadar üflerseniz o nokta o kadar irileşir. Küçücük bir noktayken büyük bir daire haline gelir. ‘Zamanın yayılması kavramı’ böyle ele alınıyor.

Onun için “Allah evveli de bilir ahiri de bilir, geçmişi de bilir geleceği de bilir” derken aslında zamansızlık anlatılıyor. Çünkü zamanın sahibi O’dur. Zaman yaratılmış bir olaydır. Zaman-üstünlüğü elde edenler geleceği de bilebilirler. Geleceği bilmeleri başkalarının gözünde bir keramet, bir mucize olarak görülür. Bundan iki saat sonrasını görüyor olmak onlar için basit bir şeydir. Ama bilmeyenler için ise büyük bir olaydır.

İnceleyin:  Peygamber Efendimiz'in Dünya ile İlgili İşleri

 

Mahmud Erol Kılıç – Tasavvuf Düşüncesi