Buna göre, şayet, “Takva, amel ye ilimden daha kıymetlidir. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.s) “Bir tek fakîh, şeytan için, bin âbidden daha çetindir…”(Tirmizi..) buyurmuştur..” denilirse, biz deriz ki:
Takva, ilmin meyvesidir. Çünkü Cenâb-ı Hak, “Allah’ı hakkıyla ancak, O’nun alim kulları tazim eder…” (Fatır, 18) buyurmuştur.
Şu halde takva, ancak âlim için söz konusudur. O halde,, müttakî ve âlim kimse, ilmi en tam ve kâmil olan kimsedir. Muttaki olmayan âlim, meyvesi olmayan ağaç gibidir. Ne var ki, meyveli ağaç, meyve vermeyen ağaçtan daha kıymetlidir. Hatta, meyvesiz ağaç, bir kütüktür.. Aynen bunun gibi, muttaki olmayan alim, cehennem kütüğüdür. Allah’ın, fakîh kimseyi kendisinden üstün tuttuğu âbid, “ilmi olmayan”dır.
Bu durumda, böylesi âbid nezdinde, Allah’tan korkma ve haşyet namına, tam bir paydan söz edilemez. Belki de bu kimse Allah’a, cehenneme atılma endişesiyle ibadet ve kulluk yapmaktadır. O halde bu âbid, tıpkı “mükreh (zorlanmış) kimse” gibi olmuş olur.. Yahut, cennete girme ümidiyle O’na ibâdet edyordur.
Bu durumda da bu kimse, ücretli bir işçi gibi çalışıp da, (akşamleyin) evine dönen işçi gibi olmuş olur. Halbuki, muttaki kimse, Allah’ı bilen, O’nun kapısında kulluğa devam eden, yani O’nun yanında O’nun cenabına, huzuruna yaklaşan, (adeta) geceyi O’nun nezdinde geçiren kimse gibidir.
Fahruddin Er-Râzi, Tefsir-i Kebir Mefâtihu’l-Gayb, Akçağ Yayınları: 20/237.
“Takva mı İlim mi?”için bir yanıt
a.d.
9 Nisan 2017
çok güzel, teşekkürler