Resûl-i Ekrem’in Sünnetine Tâbi Olma Konusunda İslâm Büyüklerinin Sözleri
Bu fasılda; sahabe, tabiîn ve diğer İslâm âlimlerinin Peygamber Efendimiz’in sünnetine tâbi olma ve onun yolunca gitme konusundaki görüşleri ele alıncaktır.
Halici ibni Esîd ailesinden biri,1 Abdullah ibni Ömer radıyallahu anhümâya:
“Ey Ebû Abdirrahmân! Kur’ân-ı Kerîm’de korku namazını ve seferde olmadığımız zaman nasıl namaz kılacağımız hakkında âyet buluyoruz da, sefer namazını kısaltarak kılacağımıza dâir âyet bulamıyoruz.” dedi. Bunun üzerine İbni Ömer ona:
“Bak yeğenim!” dedi. “Biz din konusunda bir şey bilmezken, Allah Teâlâ bize Muhammed sallallahu aleyhi ve sellemi peygamber olarak gönderdi. Peygamberimiz’i neyi, nasıl yaparken görmüşsek, biz onu öylece yaparız.”(63)
Şerh;Ashâb-ı kirâmdan Ya’lâ bin Ümeyye diyor ki: “Hz.
Ömer’e, Allah Teâlâ Kuranda ‘Yolculuğa çıktığınız zaman, kâfirlerin size saldıracağından korkarsanız, namazlarınızı kısaltmanızda bir günah yoktur’(64) buyuruyor.
Şimdi insanlar güven içindedir. Öyleyse seferde namazı niçin kısaltarak kılıyoruz?” diye sordum. Ömer bana şu cevabı verdi: “Senin merak ettiğini vaktiyle ben de merak ettim ve bunu Resûlullah sallallahu aleyhi ve selleme sordum. Bana şöyle buyurdu: “Bu, Allah’ın size verdiği bir sadakadır. Onun için de Allah’ın sadakasını kabul ediniz.”(65) Allah’ın sadakasını kabul etmemek olmaz. İşte bu sebeple dört rekatlı farzları ikişer rekat olarak kılmamak, Ebû Hanîfe hazretlerinin dediği gibi mekrûhtur.
Halîfe Ömer ibni Abdilazîz (v. 101/719) şöyle demiştir:
“Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ile ondan sonraki yöneticiler birtakım sünnetler ve güzel âdetler ortaya koydular. Onların ortaya koyduğu bu sünnetleri ve güzel âdetleri uygulamak Allah’ın Kitâb’nı tasdik,Allah’a itâat ve O’nun dinini desteklemek demektir. Hiçbir kitap, bu sünnetleri ve güzel âdetleri herhangi bir şekilde değiştirmeye hakkı yoktur. Onlara aykırı davrananların görüşleri kesinlikle benimsenemez. Resülullah’ın ve Hulefâ-i Râşidîn’in sünnetlerine uyanlar doğru yoldadır. Bu sünnetlere tutunanlar, hedeflerine ulaşır. Bu sünnetlere aykın davranan ve mü’minlerin yolundan başka bir yol tutanları Allah bu kötü tercihleriyle başbaşa bırakır ve onları Cehennem’e sokar, Cehennem varılacak ne kötü bir yerdir!”(66)
Şerh:Ömer ibni Abdilazîz’in bu değerli sözündeki bazı ifâledeleri biraz açalım: Önce “Hulefâ-i Râşidîn’in sünneti”nden söz etmektedir. Hulefâ-i Râşidîn in sünneti, onların Kur an ve hadisin rûhuna uygun uygulamaları demektir. Hz. Ömer’in topluca terâvih namazı kılma âdetini başlatması, Hz. Osmân’ın Mushaf yazılmasını emredip, yazılan Kur’ân-ı Kerîm nüshalarını bazı şehirlere göndermesi gibi uygulamalar onların sünnetleri ve güzel âdetleridir.
Halîfe hazretleri, Resûlullah’ın ortaya koyduğu sünnetleri ve güzel âdetleri uygulamanın Allah’ın Kitâb’ını tasdik etmek, Allah’a itâat etmek ve O’nun dinini desteklemek olduğunu söylemektedir. Allah Teâlâ: “Peygamber size neyi emrettiyse ona uyun.”(67) buyurduğuna göre, Peygamber’in emrettiğini yapmak, Allah’ın kitâbını tasdik etmektir. Çünkü Allah Teâlâ: “Peygambere itâat eden, Allaha itâat etmiş olur.”(68) buyurmaktadır. Raşid halîfeler ise Resûlullah’tan görüp duyduklarını uygular, Allahın Kitâbına, Peygamber’in sünnetine ayrı bir şey yapmazlardı.
Ömer ibni Abdülazîz, Resûlullah’ın ve onun Râşid halifelerinin sünnetlerine aykırı davrananların, müminlerin yolundan ayrılmış olacağını söylerken şu ayet-i kerîmeye işaret etmektedir: “Doğru yol kendilerine besbelli olduktan sonra Peygamber’e karşı çıkan ve muminlerin yolundan başka bir yol tutan kimseyi bu kötü tercihiyle başbaşa bırakır ve Cehenneme sokarız.Cehennem ise varılacak ne kötü bir yerdir!”(69)
Tabiîn âlimlerinden Hasan-ı Basrî şöyle demiştir: “Sünnete uygun az amel, sünnete uymayan çok amelden hayırlıdır.” (70)
Tabiîn muhaddislerinden îbni Şihâb ez-Zührî (v. 124/742), ilim ehlinden bazı şahsiyetlerin “Sünnete sanlmak kurtuluş vesilesidir.” dediğini rivayet etmiştir. (71)
…..
Sünnete Uygun İbâdet Etmek
Abdullah ibni Mes’ûd radıyallahu anh (v. 32/652) şöyle demiştir: “İfrat ve tefrite kaçmadan, dengeli bir şekilde sünnete göre ibâdet etmek, bid’ata kaçan çok amelden hayırlıdır.”(72)
Abdullah ibni Ömer şöyle demiştir: “Sefer namazı iki rek’attır. Resûllullah’ın sünnetine aykırı davrananlar, nimete nankörlük etmiş, kâfirliğe yakın bir duruma düşmüş olurlar.”
Şerh:Peygamber Efendimiz dört rekatlı farz namazların seferde iki rekat olarak kılınmasını tavsiye ederek bunun Allah Teâlanın kullarına bir ikrâmı ve sadakası olduğunu belirtmiştir. Abdullah ibni Ömer radıyallahu anh,bu ikrâmı kabul etmiyormuş gibi davranmayı, nimete nankörlük olarak değerlendirmiş, hattâ inadı yüzünden bu ruhsata uymayanların küfür çizgisine yaklaştıklarını belirtmiştir.(73)
Ashâb-ı kiramdan Übey ibni Kâ’b (v. 19/640) radıyallahu anh şöyle demiştir:
“Ey Müslümanlar! Allah’ın yolundan ve Resûlullah’ın sünnetinden aynlmayınız! Yeryüzünde Kitap ve Sünnet’ten ayrılmayan, yalnız başına kaldığında da Allah’ı hatırlayarak O’nun korkusuyla ağlayıp gözyaşı döken kimseye, Cenâb-ı Hak asla azap etmez.
Yeryüzünde, Kitap ve Sünnet’ten ayrılmayan biri, kimsenin görmediği bir yerde Allah’ı hatırlayıp O’nun büyüklüğü karşısında tüyleri ürperdiği zaman, tıpkı yaprakları kuruyan bir ağaç, şiddetli bir rüzgâr çıkınca bütün yapraklarını nasıl dökerse, Cenâb-ı Hak da onun bütün günahlannı aynı şekilde döker.
İfrat ve tefrite kaçmadan, Kitap ve Sünnete uygun bir şekilde ibâdet etmek, Kitap ve Sünnet’e aykırı olarak yapılan çok amelden daha hayırlıdır.
Ey Mü’minler! Gereğinden fazla (veya gereği kadar) bile olsa, yap-tığınız ibâdet ve tâatlerin, mutlaka peygamberlerin yoluna ve sünnetine uygun olmasına dikkat ediniz.”(74)
Her Şeyde Sünnete Uymak
Halîfe Ömer ibni Abdilazîz’e valilerinden biri bir mektup yazarak nettiği şehrin ne kadar kötü, hırsızlarının ne kadar çok olduğunu dile getirdikten sonra, onların hırsız olduğunu zan ve tahmin ile belirleyip siyâseten onları cezalandırayım mı, yoksa sünnete ve şeriata uygun olarak onlardan delil mi isteyeyim, diye sordu.(75) Ömer ibni Abdilazîz de verdiği cevapta, onları sünnete ve şeriata uygun şekilde hesaba çekmesin-emrettikten sonra: “Eğer onları sünnet ve şerîat ıslâh etmezse, Allah da ıslâh etmesin, kendilerinden intikam alsın.” diye yazdı.
Şerh:Nitekim vâli, hırsızları din ve sünnetin gereğine göre cezâlandırmaya, suçluların ellerini kesmeye başlayınca, hırsızlık olayları azalmıştır.(76)
Tâbiîn âlimlerinden Atâ bin Ebî Rebâh (v. 114/732), “Bir konuda anlaşmazlığa düştüğünüzde, -eğer Allah’a ve âhiret gününe inanıyorsanız- bu konuda Allah’a ve Resûlü’ne başvurunuz.”(77) âyetini tefsir ederken, bunun anlamının “Allah’ın Kitâb’ına ve Resûlullah’ın sünnetine başvurunuz.”, demek olduğunu söylemiştir.
İmâm Şâfiî (v. 204/819) şöyle demiştir: “Resûlullah’ın sünnetinde olan her şeye kesinlikle uymak gerekir. ”
Şerh:İmâm Şâfiinin bu sözünün devamı şöyledir: “Biz Resûlullah’ın sünnetine ‘nasıl?’ diye itiraz etmeyiz. Her âlimin sünnette olana kesinlikle tâbi olması gerekir. Çünkü Allah Teâlâ Resûlullah’ın sünnetine tâbi olmayıfarz kılmıştır”(78)
Hz. Ömer, Hacerülesved’e bakarak: “Vallahi sen bir taşsın. Kimseye ne faydan dokunur ne de zararın. Eğer Resûlullah’ın seni öptüğünü görmeseydim, ben de öpmezdim.”(79) dedi, sonra da onu öptü.
Bir defasında Abdullah ibni Ömer radıyallahu anhümânın bir yere giderken devesine bir dâire çizdirip tekrar eski yola girdiğini gördüler ve ona neden böyle yaptığını sordular. Şöyle dedi: “Bilmiyorum. Bir defasında Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin böyle yaptığını gördüm; onun için ben de aynını yaptım.”(80)
Tanınmış sûfî Ebû Osmân el-Hîrî (v. 298/910) şöyle demiştir: “Bir kimse Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin sünnetini kendine emir yapar da, sözlerine ve hareketlerine sünnete uygun olarak şekil verirse, hakka uygun sözler söyler. Kim de hevâ ve hevesini kendine emir yaparsa, o da Hakk’ın razı olmadığı sözler söyler.”
Ünlü zâhid ve müfessir Sehl ibni Abdillah et-Tüsterî de (v. 283/896) şöyle demiştir: “Biz sûfîler üç şeyi kendimize esas alırız: Biri, huy ve davranışlarımızda Peygamber sallallahu aleyhi ve selleme uymak; diğeri, helâl lokma yemek; üçüncüsü de, her şeyi Allah rızâsı için yapmaktır.”
“Güzel sözler O’na yükselir; onu da sâlih amel yükseltir.” (81) âyetindeki “sâlih amel”in Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin yolunca gitmek olduğu söylenmiştir.
Şerh:Âyetteki “Güzel sözler (el-Kelimu t-tayyib)”in Cenâb-ı Hakk’ı zikretmek ve Kur’an okumak olduğu söylenmiştir.
Nitekim Resûl-i Ekrem Efendimiz şöyle buyurmuştur: “Sübhânellah, elhamdülillâh, Allahü ekber, lâilâhe illallah diyerek Cenâb-ı Hakkın yüceliğini dile getirdiğiniz zikirler, Arş’ın etrafında arı uğultusu gibi bir sesle, sizin adınıza Allah’ı zikrederek dönüp dururlar. Allah katında durmadan zikredilmeyi istemez misiniz?” (82)
Ahmed ibni Hanbel’in şöyle dediği rivâyet edilmektedir: “Bir gün bir grup insanla beraberdim. Onlar soyunup suya girdiler. Ben de “Allah’a ve âhiret gününe inanan kimse, peştamalsız hamama girmesin.”(83) hadisiyle amel ederek soyunmadım. O gece rüyamda biri bana Ahmed dedi “Sana müjdeler olsun. Sünnete göre amel ettiğin için Allah seni bağışladı ve seni ardından gidilecek bir imâm yaptı.” Rüyamdaki o zata “Sen kimsin?” diye sordum. “Ben Cebrail’im.” dedi.
5-Resûl-i Ekrem’in Emrine Karşı Gelmenin Kötü Sonucu
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin emrine karşı gelmek, sünnetini değiştirmek inanç bakımından sapmadır, bidattır. Allah Teâlâ böyle yapanları lütuf ve ihsanından mahrûm bırakacağını ve âhirette cezalandıracağını söyleyerek şöyle buyurmuştur:
”Peygamberin emrine aykırı hareket edenler, başlarına bir belâ gelmesinden veya elem verici bir azaba uğramaktan sakınsınlar.”(Nur,63)
«Doğru yol kendisine besbelli olduktan sonra Peygambere karşı çıkan ve mü’minlerin yolundan başka bir yol tutan kimseyi bu kötü tercihiyle başbaşa bırakır ve Cehennem’e sokarız. Cehennem ise varılacak ne kötü bir yerdir!(Nisa,115)
Kevser Havuzu’ndan Kovulacak Olanlar
Ebû Hüreyre radıyallahu anh rivayet ettiği hadîs-i şerîfte: “Bir gün Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Bakî kabristanına gitmişti.” diye söze başladı. Peygamber aleyhisselâmın, ümmetinin âhiretteki durumu hakkında söylediklerini nakletti. O hadiste şu ifâdeler vardı: “Birtakım insanlar, yabancı develerin pınar başından kovulduğu gibi, Kevser havuzunun etrafından kovulacaklar. Ben onlara: ‘Yanıma gelin, yanıma gelin!’ diye sesleneceğim. Görevli melekler bana: ‘Onlar, senden sonra sünnetini değiştirdiler’ deyince, ben de: ‘Uzak olsunlar, uzak olsunlar, uzak olsunlar!’ diyeceğim.”(Müslim, Taharet 39, nr. 249, Fezâil 38, nr. 2302..)
Şerh:Kevser havuzunun başından kovulan bu kimselerin münâfıklar veya bidatçiler yahut dinden çıkanlar olduğu söylenmiştir.
Sünnete Karşı Çıkanlar
Enes ibni Mâlik radıyallahu anhın rivayet ettiğine göre Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuştur:
Benim sünnetimden yüz çeviren kimseler benden değildir.»(84)
Resul-i Ekrem Efendimiz bir başka hadisinde de şöyle buyurmuştur-Dinimizde olmayan bir şeyi ona kim sokuşturursa, o şey reddedilmiştir.»(85)
Peygamber Efendimiz’in hizmetkârı Ebû Rafi’in oğlu Abdullah’ın, babası Ebû Râfi’den rivâyet ettiğine göre Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
Sakın, sizden birini, kendisine benden bir emir ve yaptığı zaman, koltuğuna kurulup da: ‘Ben Kur’an’dan başkasını bilmem,Allah’ın kitabında ne gördüysek ona uyanz.’ derken bulmayayım.(86)
Ashâb-ı kirâmdan Mikdâd ibni Ma’dîkerib’in rivayet ettiği benzeri hadiste şu ilâve vardır: “Şurası muhakkak ki, Resûlullah’ın haram ettiği şey, tıpkı Allah’ın haram kıldığı şey gibidir.”
Şerh:Bu hadisin tamamı şöyledir: Resûlullah şöyle buyurmuştur: “Haberiniz olsun, koltuğuna kurulmuş bir adamın, kendisine benden bir hadis ulaştığında, ‘Sizinle bizim aramızda Allahın kitâbı vardır; onda haram bulduğumuzu haram sayar, onda helâl bulduğumuzu helâl biliriz.’ demesi yakındır. Şurası muhakkakki, Resûlullah’ın haram kıldığı şey, tıpkı Allah’ın haram kıldığı şey gibidir.” (87)
Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem, bir gün kendisine, üzerine yazı yazılmış bir kürek kemiği gösterildiğinde şöyle buyurdu:
“Peygamberlerinin getirdiğini bırakıp, başka bir peygamberin getirdiğine yönelmeleri veya kendi kitaplarıı bırakıp, başka bir kitaba ilgi göstermeleri bir topluluğa ahmaklık (veya sapıklık) olarak yeter.” Bunun üzerine de şu âyet nâzil olmuştu: “Kendilerine okunan bu kitabı sana indirmemiz mucize olarak onlara yetmedi mi? Hiç şüphesiz bunda îmân eden bir toplum için bir rahmet ve öğüt vardır.”(88)
Peygamber aleyhisselâm şöyle buyurdu:
“Sözünde ve davranışlarında haddi aşan kimseler helak oldular.”
Şerh:Abdullah ibni Mes ud radıyallahu anh bu hadisi rivâyet etmiş ve Peygamber Efendimiz’in bu sözü üç defa tekrarladığını söylemiştir.(89)Bu uyarısıyla aklınun ermediği konularda,özellikle de itikadi meselelerde uzun uzun konuşanları,kendisini ilgilendirmeyen konulara dalarak sünnet çizgisinin dışına çıkanları uyarmıştır.
Hz.ebubekir radıyallahu anh şöyle demiştir:”Resulullah sallahu aleyhi ve sellem yaptığı birşeyi terk etmeyip yaparım.Zira onun emrettiği şeylerden birini terk etsem,hak yoldan ayrılmaktan korkarım.(Buhari,Farzu’l humüs 1,nr.3093;Müslim,Cihad 54,nr.1759)
Kadı İyaz,Şifai Şerif Şerhi(Yaşar Kandemir).cilt.2,syf;298-309
Kaynaklar;
(1)-Şifâ-i Şerif in birinci bölümünde Peygamber Efendimiz’in mucizeleri geniş bir şekilde incelenmiş, onun Allah’ın Elçisi olduğu kesin bir şekilde anlaşılmıştır.
(2) Haşir 59/7.
(3)-Tegabün 64/8
(4)Şûrâ 42/52.
(5) Fetih 48/8-9.
(6) A’râf 7/158.
(7) Fetih 48/13.
(8)Onların canlarına ve mallarına dokunmam, onlara bir zarar vermem.
(9) Buhârî, îmân 17, nr. 25; Müslim, îmân 34, nr. 21.
(10)Ebû Dâvûd, Hudûd 1, nr. 4353.
(11)-O Allah’ın himâyesinde olduğu için ağzından çıkan her söz Allah’ın kontrolündedir. Allah’ın uygun görmediği bir sözü söylemez.
(12)2. Abdullah ibni Ömer hakkında bilgi için bk. I, 197.
(13). Buhârî, îmân 17, nr. 25; Müslim, îmân 36, nr. 22.
(14). Bu ifâde, «Muhammedün Resûlullah» diye ikrâr etmenin İslâm’ın esaslanndan olduğunu göstermektedir.
(15)-Müslim, Îmân 1, 5. Ayrıca bk. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16; Nesâi, Mevâkît 6; İbni Mâce, Mukaddime, 9.
(16). Münâfikûn 63/1.
(17)Müslim, îmân 158-160, nr. 96, 97. Ayrıca bk. Buhârî, Diyât, 2 nr. 6872, Meğâzî 45 nr. 4269.
18) Nisa 4/64.
……
19). Sehl ibni Abdillah et-Tüsterî ünlü zâhid ve sûfîdir. Hadise ve muhaddislere çok değer verirdi. “Allah’tan başka yardımcı, Resûlullah’tan başka kılavuz yoktur.” derdi. Birgün ünlü hadis âlimi Ebû Davud’a geldi ve ona “Resûlullah’ın hadislerini rivâyet ettiğin şu dilini çıkar da bir öpeyim.” dedi. Ebû Dâvûd buna izin verince, o da istediğini yaptı (Zehebî, Sıyeru a’lâmi’n-nübelâ’, XIII, 331).
20)Haşir 59/7.
21) Buhâri, Ahkâm | nr. 7137; Müslim, İmâre 32, 33, nr. 1835.
22) Ahmed ibni Hanbei, Müsned, 1, 131, 49, V, 66.
23)Ahzâb,33/66
(24). Buhârî, İ’tisâm 2, nr. 7288; Müslim, Hac 412, nr. 1337.
(25). Buhârî, İ’tisâm 2, nr. 7280.
(26)-İ‘tisâm 2, nr. 7283; Müslim, Fezâil 16, nr. 2283.
(27)-it‘tisâm 2, nr. 7281.
(28)-Ahzab,46
29). Âl-i İmrân 3/31.
30) A’raf 7/158.
31)Nisâ 4/65
32)Buhârî, Müsâkât 6, 7, nr. 2359-2361, Sulh 12, nr. 2708; Müslim, Fezâil 129, nr. 2357-,Kandemir, Zavalsız, Şimşek, Ayet ve Hadislerle Açıklamalı Kur’ân-1 Kerîm Meali, Nisa 4/65. âyetin dipnotu.
33.) Ahzâb 33/21.
34.) Buhârî, Hac 50, 60, nr. 1597, 1610; Müslim, Hac 249-251, nr. 1270.
35 ) Hakîm et-Tirmizî hakkında bilgi için bk. I, 98.
36.) Sehl ibni Abdillah et-Tüsterî hakkında bilgi için bk. I, 77.
37.) Fatiha 1/7.
38). Ve ona uyun ki doğru yolu bulasınız.» (A’râf 7/158) buyurmuştur.
39). Bu vaad, aşağıda gelecek olan: «De ki: Eğer Allah’ı seviyorsanız, bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın.» (Al-i Imrân 3/31) âyet-i kerîmesidir.
40). Âl-i İmrân 3/31.
41). Tevbe 9/30.
42). Mâide 5/18.
43). Bu şiirin Râbiatü’l-Adeviyye (v. 135/752) veya Abdullah ibni’l-Mübârek (v. 181/797) veya hikmetli şiirleriyle ünlü Mahmûd ibni Haşan el-Varrâk’a (v. 225/840 civarı) ait olduğu söylenmektedir.
44). Ebû Dâvûd, Sünnet 5, nr. 4607: Tirmizî, İlim 16, nr. 2676; İbni Mâce, Mukaddime 6, nr. 42, 43; Ahmed ibni Hanbel, Müsned, IV, 126.
45). Nesâî, îdeyn 22, nr. 1577. ayrıca bk. Müslim, Cum’a 43, nr. 867.
46). Ebû Dâvûd, Sünnet 5, nr. 4605; Tirmizî, İlim 10, nr. 2663. Bu hadisin farklı bir rivayeti, “Resûl-i Ekrem’in Emrine Karşı Gelmenin Kötü Sonucu” bahsinde zikredilecektir bk. I, 308.
47). Ruhsat, yolculuk hâlinde ramazan orucunun tutulmaması veya dört rek’atlı farzlann iki rekat kılınması gibi Allah Teâlâ’nın Müslümanlara tanıdığı bir kolaylıktır.
48). Buhârî, Edeb 72, nr. 6101, İ’tisâm 5, nr. 7301; Müslim, Fezâil, 127, 128, nr. 2356.
(49)-. Bu hadisi ashâb-ı kiramdan Hakem ibni Umeyr es-Sümâlî’nin Peygamber Efendimiz den rivayet ettiği Deylemî, Ebu ş-Şeyh ve Ebû Nuaym el-Isfahânî tarafından belirtilmektedir (Süyûtî, Menâhilü’s-safâ [Semîr], s. 177, nr. 910). Bu hadisi Taberî (Câmiu’l-beyân, XVIII, 17) ve Muhammed ibni Yûsuf es-Sâlihî eş-Şâmî (Sübülü’l-hüdâ ve’r-reşâd fî sîreti hayri’l-ibâd, XI, 426) eserlerine almışlardır.
(50)-Abdürrezzâk, el-Musannef (A‘zamî), XI, 291 (Ma’mer ibni Râşid, el-Câmi\ XI, 291, nr. 20568). Hadisin “Benim sünnetimden yüz çevirenler benden değildir.” kısmı Buhârî, Nikâh 1, nr. 5063; Müslim, Nikâh 5, nr. 1401’de de geçmektedir.
51)Müslim, Cum’a 43, nr. 867; Ahmed ibni Hanbel, Müsned, III, 319.
52. Zümer 39/23.
53. Hûd 11/1.
54. Ebû Dâvûd, Ferâiz 1, nr. 2885; İbni Mâce, Mukaddime 8, nr. 54.
55. Abdürrezzâk, el-Musannef (A‘zamî), XI, 291 (Ma’mer ibni Râşid, el-Câmi’, XI, 291, nr. 20568).
56. Ahmed ibni Hanbel, el-Akîde (Seyrevân), s. 60; Aliyyü’l-Kârî, bu rivâyet hakkında “Metni bilinmemekle beraber, mânası sahihtir.” demiştir (Şerhu’ş-Şifâ, II, 20).
57. Beyhakî, ez-Zühdü’l-kebîr (Âmir), s. 118, nr. 207. Bu hadisin “Bir şehit sevabı vardır.’ şeklindeki rivâyeti için bk. Taberânî, el-Mu‘cemü’l-evsat (İvezullah), V, 315, nr. 5414; Heysemî, Mecmau’l-bahreyn (Abdülkuddûs), I, 234, nr. 257.
58. Ebû Dâvûd, Sünnet 5, nr. 4607; Tirmizî, İlim 16, nr. 2676.
296
59)Tirmizî, îmân 18, nr. 2641.
60) Tirmizî, îmân 18, nr. 2641.
61) Tirmizî, İlim 16, nr. 2678.
62- Tirmizî, İlim 16, nr. 2677; İbni M&ce, Mukaddime 15, nr.210.
298
63)Mâlik, Muvatta, Kasru’s-salât fi’s-sefer 7; Nesâî, Taksîru’s-salât (giriş); İbni Mâce, İkâmet 73, nr. 1066.
64)Nisâ 4/101.
65)Müslim, Müsâfirîn 4, nr. 686; Ebû Dâvûd, Salâtü’s-sefer 1, nr, 1199.
66)Abdullah ibni Ahmed ibni Hanbel, es-Sünne (Kahtânî), I, 357.
67)Abdürrezzâk, el-Musannef (A‘zamî), XI, 291 (Ma’mer ibni Râşid, el-Câmi’, XI, 291, nr. 20568). Elbânî, bu sözün Hasan-ı Basrî’ye ait olduğuna dâir rivayetin sahîh; ancak onun Resûl-i Ekrem’in hadisi olduğuna dâir rivâyetin ise zayıf olduğunu söylemektedir (Elbânî, Silsiletü’l-ehâdîsi’z-za’îfe ve’l-mevzua, VIII, 393-394, nr. 3917 ).
68)Dârimî, Mukaddime 16, nr. 97.
69)Nisâ 4/115.
70)Abdürrezzâk, el-Musannef (A‘zamî), XI, 291 (Ma’mer ibni Râşid, el-Câmi’, XI, 291, nr. 20568). Elbânî, bu sözün Hasan-ı Basrî’ye ait olduğuna dâir rivayetin sahîh; ancak onun Resûl-i Ekrem’in hadisi olduğuna dâir rivâyetin ise zayıf olduğunu söylemektedir (Elbânî, Silsiletü’l-ehâdîsi’z-za’îfe ve’l-mevzua, VIII, 393-394, nr. 3917 ).
71)Dârimî, Mukaddime 16, nr.97
72)-Darimi,Mukaddime,23.nr.223
73)Abdullah ibni Ömer’in bu sözü için bk. Abdürrezzâk, el-Musannef (A‘zamî), II, 519; Beyhakî, es-Sünenü’l-kübrâ (Atâ), III, 140.
74)Abdullah ibni 1-Mübârek, ez-Zühd (A’zamî), s. 454; Ahmed ibni Hanbel, ez-Zühd, s. 161, nr. 1093.
75)Bu konuda sünnetin koyduğu ölçü; suçlayanın delil getirmesi, suçlamayı kabul etmeyenin ise yemin etmesidir. Söz konusu şehrin Humus olduğu söylenmektedir.
76)Bu rivayet için bk. Ebû Nuaym el-İsfahânî, Hilyetü’l-evliyâ, V, 271.
77)Nisâ 4/59.
78)İbni Abdülber, el-İstizkâr (Atâ-Muavviz), II, 529.
79)Buhârî, Hac 50, nr. 1596, 60, nr. 1610; Müslim, Hac 248-251, nr. 1270.
80)Ahmed ibni Hanbel, Müsned, II, 32.
81)Fâtır 35/10.
82)İbni Mâce, Edeb 56, nr. 3809; Ahmed ibni Hanbel, Müsned, IV, 268.
83)Tirmizî, Edeb 43, nr. 2801; Nesaî, Gusül 2, nr. 399.
84)Buhârî, Nikâh 1, nr. 5063; Müslim, Nikâh 5, nr. 1401.
85)Buhârî, Sulh 5, nr. 2697; Müslim, Akdiye 17, 18, nr. 1718. Hadisi Hz. Âişe rivâyet etmiştir.
86)Ebu Davud,Sünnet,5,nr.4605
87)Tirmizî, İlim 10, nr. 2664.
88)Ankebût 29/51. Hadis için bk. Dârimî, Mukaddime 42, nr. 495.
89)Müslim, İlim 7, nr. 2670; Ebû Dâvûd, Sünnet 5, nr. 4608.
0 Yorumlar