Günümüzün karakteristiği haline gelen bu nefsi ruh yerine koyma yanlışlığı, insanın kendi dışsal deneyim dünyasının sınırlarını yok etme ihtiyacından kaynaklanan bir diğer güçlü eğilimle desteklenmektedir, Sûfîler her zaman, insanın Sonsuz arayışı içinde bulunduğunu ve maddî varlık sahibi olmak için harcadığı sınırsız çabaların ve sahip olduklarıyla yetinmemesinin, sonlu olanın asla gideremeyeceği Sonsuz’a duyulan bu susuzluğun bir yansıması olduğunu öğrete-gelmişlerdir. Bu yüzdendir ki sûfîler, rıza makamını, yalnızca Sonsuz’a ‘yakın’lık kesbeden ve sonlu varlık bağlarından kurtulanların erişebileceği yüce bir manevî hal olarak kabul ederler. Bu, Sonsuz’u arama ve sonlu olan her şeyin sınırlarını aşma ihtiyacı, bugün Batı’da yeniden uyanan dinî arzularda açıkça gözlemlenebilmektedir.
Yığınla modern insan, ne kadar rahat ve lüks bir hayat sürüyor olurlarsa olsunlar, günlük yaşantının sınırlı nefsî duyuşlarından bıkmış bulunmaktadırlar artık. Geleneksel toplumlarda ki sonlu varlık sınırlarını aşma aracı sağlayan gerçek manevî duyuşlara ulaşamadıklarından, kendilerine cehennemi de olsa, yeni yeni dünyalar ve ufuklar açan her türden nefsi duyuşlara yönelmektedirler. Nefs olgusuna duyulan büyük ilgi, ‘geziler’ (trıp: uyuşturucu yoluyla kendinden geçme), olağanüstü ‘duyuşlar’ ve benzerleri, her zaman şu köşenin ardında bulunan kuruntusal bir maddî refah idealine doğru gittikçe artan bir hızla koşmaktan başka hiçbir amaç gütmeyen bir medeniyette her günkü yaşantının sınırlı ve boğucu dünyasını yarıp geçmeye yönelik içten gelen bu dürtülerle derinden bağlantılıdır .
Seyyid Hüseyin Nasr,İslam ve Modern İnsanın Çıkmazı
0 Yorumlar