Kâinat da tıpkı Kur’an ayetlerinin birtakım kelimelerden oluşması gibi temelde kelimelere eş tutulabilecek fiziksel kimi ayetlerden oluşmuştur. Kâinattaki her olgunun aynı zamanda birer ayet olduğu Kur’an’da vurgulanmaktadır. Kur’an harf, kelime, ayet ve surelerden oluşmaktadır. Dolayısıyla Kur’an da bir açıdan, tıpta kâinat gibi bir değerler sistemi olarak görülebilir. Ama kâinat sistemini oluşturan içerik maddeseldir. Yani organik ya da inorganik diye ayrıştırılan değerler: Atomlar ve hücreler. Tüm kâinat da bir açıdan birtakım kelime kümelerinden oluşmuştur. Ayetler ve sureler de tıpkı kâinattaki olay ve olgularda olduğu gibi birbiriyle ilişkilidir. Her iki alana ait ayetler, yani tekvinî ve teşriî ayeder, insan zihni karşısında ayrışsa da, temelde bir bütünlük teşkil etmekte ve bu zihnin farklı boyutlarına hitap etmektedir. Kur’an ayetleri tekrarlı, akışkan, temel bir eksen çevresinde oldukça farklı temalara projektörünü tutan ve aydınlatan, temelde muhatabını uyarmayı ve zihnini tevhide açmayı amaçlayan bir anlatım tekniği ve üslubuna sahiptir.
Her sure, neredeyse apayrı bir bütünlükte olsa da, tıpkı bir senfoni gibi, diğer sureler içerisinde zenginleşerek daha üst bir birliğe ulaşan bir harmoni oluşturmaktadır. Dikkatli bir bakış kâinatta da benzeri şekildeki farklılıkların ve tekrarların birliğine tanık olabilecektir. Burada da her değerler sistemi daha üst bir sistemin birliğinde erimekte, homojenlikten heterojenliğe, heterojenlikten homojenliğe doğru bir geçiş ve akış gözlenebilmektedir. Ancak kâinat sistemi insana yaşama ve faaliyet alanı, yani bir bakıma alt yapı oluştururken, Kur’an bir hedef ve dönüşüm gücü sağlamakta; dolayısıyla kâinat daha çok bedensel sistematiğe hitap ederken, Kur’an zihinsel sistematiğe hitap etmektedir. Her iki değerler sistemi de mahiyet ve amaçları açısından farklı alan ve yönlere sahip olmalarına karşın, ortak bir alan üzerinde birleşir ve kesişirler: İnsan üzerinde.
Ümit Aktaş- İnsan ve İslam
0 Yorumlar