(2) İrâde, insanda ferdi ve maşeri (Fr collectif) şekillerde belirir. Ferdî irâde, ancak, toplum kültür dediğimiz maşeri yapılanmanın(24) bağrında şekillenir, öyleyse her birimiz, birey olarak, dil ile din başta olmak üzre, genel ve daha ziyâde zahirî özelliklerimizi toplumumuz ile kültürümüzden alırız. Bahsi geçen zahiri özellikleri sindirerek içleştirirır. Buradan da kendimize, ‘ben’imize mahsus derûnî özellikler vucuda gelir. Kendimize has bireysel özelliklerle de kişiliğimiz oluşur. Genel ve zahirî özelliklerse, toplumun kimliğini meydana getirir. Şu hâlde, her birimizin kişiliği, ötekilerinkinden farklı olmakla birlikte, mensûbu olduğumuz toplumun kimliğine ilişkin bellibaşlı unsurları yansıtır. Nasıl ki, ılkın beşer olarak doğmadıkça insan olamazsak, buna koşut olarak, belli bir toplum kimliğine kendimizi geri götürmedikçe kişiliğimizi de inşâa edemeyiz. Bireysel kişiliğimizle ne denli eşi bulunmaz bir seviyeye erişirsek, mensubu olduğumuz toplumun kimliğine de o ölçüde katkıda bulunuruz.
Bir toplumun kimliğiyse, onun âdet ile âdâbında, sanatında, zanaatında, itikadında, dilinde, mücâdele gücünde, beslenme tutumunda, adâlet ile mülkiyet anlayışlarında, eğitiminde, giyim kuşam tarzı ile zevkinde, yürüyüşünde, oturuşunda, üretim ile tüketim tavır ile alışkanlıklarında kendini gösterir.
(3)Bir yahut birkaç merkez inanç etrâfında yahut altında tutarlıca derleştiğini tasavvur edebileceğimiz bir belirli itikâtlar bütünlüğü, belli bir ‘ kültür’ü oluşturur. Bahse konu merkez inançların dayandığı en temel olandan yahut belirli az sayıdakilerden türemiş başka bir inançlar kümesi, akrabâsı olan/lar/la birlikte oluşturduğu daha üst ve kapsayıcı kültür topluluğu seviyesine ‘medeniyet’ adını veriyoruz.
İşte, insan olarak hayatımızı biçimlendiren —aile, oba, oymak, boydan toplum sınıfına, meslek öbeğine yahut millete dek uzanan— kültür katlan, değer kümeleri demek olan inanç ilmikleriyle örülür. Bahis konusu inançların içine doğuyoruz. Başka bir söyleyişle, dirimsel yapımız ile fizik çevremiz gibi, toplum-kültür ortamını da hazır buluyoruz. Bir şeyi hazır bulmak, onun, ben olmadan önce varolduğunu gösterir. Yaşanan ândan önce varolmuş her şey geçmiştedir. Toplum-kültür varlığını ifade eden gelenek-görenek-âdet çeşidinden geçmiş değerler öbekleri ‘geçmiş’ten ‘şimdi’ye akıp varırlar. İnançlaşmış bazı değerlerden kalkarak bedence ve ruhça kendi ‘ben’imi ve kültür-toplum ortamım ile fizik çevremi ‘değerlendiririm’.
Dipnot:
24-Fr structuration collective,
Ş.Teoman Duralı-Sorun Nedir?,syf:52-53
0 Yorumlar