İlkel İnsan Kavramı Üzerine
Asla unutulmamalıdır ki, “İlkel insan” terimi ile kastedilen ne ilk insandır, ne de ilk insanlardır. İlk insan ve O’na inananlar “Cennet”te İlâhi terbiyeden geçen Hz. Adem, Hz. Havva ve çocukları “medenî” idiler. İnsanlık, onların tebliğlerinden uzaklaştıkça, “somut”a tapınan bir idrâke mahkûm oldukça ilkelleşti. “İlkel” kafaya, idrâke sahip insanlar, her devirde mevcuttur.
20. yüzyılda, ilk feza uçuşunu yapan Rus uzay adamı Ga- garin: “Fezada Tanrı’yı bulamadım” demekle “ilkel” bir düşüncenin içinde bulunduğunu ortaya koymaktadır. Çünkü Tanrı’yı obje’de aramak “putperestin” özelliğidir. Duyular, Yaradanı değil, yaratıkları idrâk edebilecek güçtedir.
İlkel insanın İdrakinde,tanımak,sevmek ve tapınmak kavramları bitişik durur ve aynı mana içinde görünürler.İlkel gelişmeleri sezemezler. O, bir kaya parçasını kaos olmaktan çıkarır, kısmen düzene sokar, ona kendinden birşeyler katar, ona aynı anda büyük bir sevgi duyar ve tapınır. Ona, güneşin oğlu, bulutların kızı olduğunu söyleyiniz, yanında oturan annesi ile beraber buna inanırlar, duygulanırlar ve pek az hayret ederler. Ancak ilkel, kaosu sevmez, ama ondan da bir türlü kurtulamaz. İlkel insan, hürriyetten ziyade düzenin peşindedir. Mağara duvarlarına çizdiği resimler, meydana getirdiği meskenler, yaptığı âletler kurduğu pazarlar, düğünleri, törenleri, savaşları düzen özlemine rağmen, kaosa yakın durur. İlk medeniyet kaosun yenilmesi ile kurulacaktır.
S.Ahmed Arvasi,İnsan ve İnsan Ötesi