….
İlk Paralel Örgütlenme
Kabul etmek gerekir ki, Osmanlı İmparatorluğunda devlet kadrolarının teslim edilebileceği yetişmiş insan sayısı azdı. Bu nedenle devleti yönetenler, bu adam yokluğunda pek çok gayrimüslim ve Yahudi dönmelerini bürokrasinin önemli kademelerinde görevlendirmek zorunda kalmıştı. Elbette devlet, birçok Müslüman öğrenci ve bürokratı Avrupa’ya göndererek, bu yetişmiş eleman açığını kapatmak için çeşitli çalışmalar yürütüyordu. Ancak Batının teknik alanda ilerleme nedenlerini inceleyip imparatorluğa aktarmaları için Avrupa’nın çeşitli başkentlerine gönderilen öğrenci ve bürokratlar; ya Batının yaşam tarzını alarak yada “özgürlük, eşitlik, kardeşlik” gibi içi b sloganlarla saray karşıtı muhalifler olarak geri dönüyorlardı.
Özellikle Fransa’nın başkenti Paris’te yuvalanmış oryantalistler ve mason locaları, eğitim için buralara gelen Osmanlı elitleriyle bir şekilde ilişki kurup onlara ‘devrimci’ fikirler aşılayarak, adeta Batının birer ‘kültür ajanı’ haline gelmelerini sağlıyorlardı. Bu bağlamda Yeni Osmanlılar Cemiyeti ya da yurtdışında bilinen adıyla ‘Jön Türkler’in sahneye çıkış tarihiyle, Alliance Israelite Üniverselle (Evrensel Yahudi Birliği) isimli Yahudi örgütünün kuruluş tarihinin aynı yıllara denk gelmesi oldukça manidardı. Zira Alliance teşkilatının her ne kadar “Dünya Yahudilerini aynı amaç etrafında toplayabilmek” için kurulduğu iddia edilse de, gerçek amaç tamamen farklıydı. Osmanlı’daki eğitimli insan açığını ve modern anlamdaki okulların olmadığını gören Üst Akıl, hem Filistin’de Yahudi devletinin temellerini atmak, hem de Siyonist politikalara ılımlı bakacak geleceğin Müslüman yöneticilerini yetiştirmek için Alliance Israelite Üniverselle örgütünün temellerini atmaya karar vermişti.
Osmanlı İmparatorluğunda saraya karşı muhalif bir söylemin başlamasıyla birlikte, Paris’te de hareketli günler yaşanıyordu. Tarihler 17 Mayıs 1860’ı gösterirken, 17 Yahudi genç, Paris’teki Charles Netter’in evinde toplantı halindeydi. Yahudi liberal burjuvazinin temsilcileri olan bu idealist kişiler arasında doktorlar, eğitimciler, gazeteciler, avukatlar ve işadamları vardı. Tüm dünya Yahudilerini aynı düşünce etrafında toplayabilmek için kapsamlı bir örgütün kurulmasına karar verilmişti.(6) Örgütün adı Alliance Israelite Üniverselle (AIU) olarak belirlendi. Amacı ise; “Dünyanın her yanında Yahudilere karşı duyulan kin ve nefretin ortadan kaldırılması, insan hakları ihlallerinin önlenmesi ve Yahudilerin eğitilmesi” olarak açıklanıyordu.
Örgütün kurulması için altı kişi görevlendirilmişti. Bu kişiler arasında, İsrail’in kuruluşunda da büyük rol oynayan ve bir hahamın oğlu olan Charles Netter, avukat Narcisse Levon, Adolphe Cremie- ux, Isidore Cahen, Fransa’da din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılmasının ateşli savunucusu Eugene Manuel, Portekiz Yahudilerinden haham Aristide Astruc ve Jules Carvallo vardı. Genç bir avukat olan Adolphe Cremieux Nimes, 1863 yılında teşkilatın başkam seçildi. Ne var ki teşkilat kurumsallaşır kurumsallaşmaz, kendisini küresel siyasetin içinde bulacaktı. Sözde Yahudilerin yanı sıra, diğer azınlık haklarının da savunulması için kurulan Alliance Israelite Universelle’nin yaptığı ilk iş, Arap milliyetçiliğini başlatan Lübnanlı hıristiyanlara destek vermek olmuştu.
Teşkilat ayrıca, kurumsallaşacağı ülkelerde “Yenilenme” adıyla Batılı yaşam tarzını yaymayı da kendine görev edinmişti. Dolayısıyla Alliance Israélite Universelle’de eğitim görecek olan öğrenciler, bir yandan Yahudi kültürü ve dinini öğrenirken, diğer yandan da Batı tarzı yaşamı benimseyecek ve içinde yaşadıkları toplumun değişim ve dönüşümünü sağlayacaklardı. Alliance Israélite Universelle kurucuları, bu şartları teşkilatın tüzüğüne de koymuştu. Buna göre teşkilatın amacı, “Tüm dünya Yahudileri arasındaki bağı geliştirmek, dünyanın çeşitli bölgelerinde okullar açmak ve bu bölgelerde Batı kültürünü yaymak” olacaktı. Ancak teşkilatın tüzüğü, asıl üç madde üzerine kurulmuştu: “Yahudilerin özgürleşmesi ve ahlaki ilerlemesi için her yerde çalışmak, antisemitizmden musdarip Yahudiler için etkin yardım sağlamak ve bu amacı desteklemek için tüm basın yayın faaliyetlerini desteklemek”
Merkezi Paris’te bulunan teşkilat, genel kurul tarafından seçilen 30 üyeli bir merkezi komite tarafından yönetiliyordu.
Bu komitenin altında ise, bölgesel ve yerel komiteler vardı. Merkezi komite, yerel ve bölgesel komitelerden aldığı bilgileri derleyip analiz ettikten sonra, genel kurula raporluyordu. Kuruldan çıkan kararlar doğrultusunda, nerede ne kadar okul açılacağı, nasıl bir politika oluşturulacağı belirleniyordu. Teşkilatın tüzüğüne göre, merkez komitesinin üçte ikisinin Paris’te ikamet etmesi zorunluydu. Örgüt, Paris dışındaki teşkilatlanmasını, bölgesel ve yerel komiteler aracılığıyla yürütecekti. Bu alt komiteler, bölgelerinde ve mahallelerinde Yahudilerle ilgili olan her gelişmeyi Paris’teki merkeze anında rapor etmekle görevliydi.(7) Teşkilatın Paris dışında oluşturacağı yerel ve bölgesel komiteler; merkezin oluşturduğu fonlardan yararlanacak, ihtiyaç duydukları yerde harcama yetkisine sahip olacaklardı. Ancak taşradaki okullarda görev yapan tüm okul müdürlerinin, Paris’teki merkezden atanma zorunluluğu vardı.
Yıllık altı frank aidat ödeyen herkes, örgüte üye olabiliyordu. Kuruluşundan bir yıl sonra 850 olan üye sayısı, 1885’e gelindiğinde 30 bine çıkmıştı.(8) Alliance Israélite Universelle teşkilatı kurulurken, faaliyet göstereceği alan ‘bütün dünya’ olarak ilan edilmişti. Ancak bir müddet sonra, örgütün Paris dışında kurmuş olduğu tüm eğitim ağı’ sadece Osmanlı coğrafyasını kapsayacak şekilde yapılandırıldı. Nitekim kuruluşundan iki yıl sonra Osmanlı topraklarında faaliyet göstermeye başlayan örgüt, kısa sürede imparatorluğun bütün önemli vilayetlerini adeta bir ahtapot gibi sarmıştı. ‘Eğitim şemsiyesi’ adı alanda yürütülen bu değişim ve dönüşüm çalışmalarının finansörlüğünü ise; Üst Aklın küresel para baronlarından Maurice de Hirsch ve ünlü Rothschild ailesi üstlenecekti.(9) Mesela 1874 yılına gelindiğinde Baron Maurice de Hirsch’in bu okullara yapmış olduğu yardım miktarı 10 milyon frangı bulmuştu.(10)
Burada Baron Maurice de Hirsch ismi üzerinde biraz durmamız gerekiyor. Zira Alliance okullarının finansörlerinden ünlü Yahudi sermaye imparatoru Rothschild ailesi herkes tarafından bilinmesine rağmen, Baron Maurice de Hirsch para imparatorluğu pek tanınmaz. Almanya doğumlu ve katı bir siyonist olan Maurice de Hirsch, Tanzimat döneminde zengin olan Avrupalı imtiyazlılardan biriydi. Tanzimat Fermanı sonrası Osmanlı coğrafyasını parselleyen Batı kapitalizminin öncü firmaları, rüşvetle elde ettikleri bürokratlar sayesinde devletten aldıkları imtiyazlarla Osmanlı mâliyesini iflas noktasına getirmişti.
Baron Maurice de Hirsch, 1869 yılında aldığı Doğu demiryolu imtiyazının” yanı sıra, şeker ve bakır sektörlerindeki faaliyetleriyle de Osmanlı coğrafyasında iş yapan firmaların başında geliyordu. Osmanlı devletinden aldığı ihalelerde büyük bir sahtekarlık’ yapmış,(11) Türkiye üzerinden kazanmış olduğu yüz milyon dolarla o günkü Avrupa’nın en zengin kişileri arasına girmişti. 1874 yılında demiryolu hatlarını teslim almak üzere kurulan komisyonun raporuna göre; tüneller ve köprüler inşa etmemek için yolu lüzumsuz yere kilometrelerce uzattığı, birbirinden çok uzak mesafelere yapılan istasyonlarda binaların komik denecek kadar küçük inşa edildiği, hat boyunca istasyonsuz şehir ve kasabalar, hatta şehirsiz ve kasabasız istasyonlar olduğu tespit edilmişti. Daha önemlisi, Baron Hirsch Osmanlı Devletini dolandırarak kazandığı paralarla Alliance okullarını finanse etmenin yanı sıra, 1890 yılında Yahudi Kolonizasyon Derneğini kurarak Anadolu’da Yahudiler için geniş topraklar satın almayı bile planlamıştı. Osmanlı’da iş yaptığı zaman içerisinde Ortadoğu’yu yakından tanıma fırsatı bulan Maurice de Hirsch, Rusya’dan Filistin’e yapılacak kitlesel Yahudi göçünü kolaylaştırmak için, yüklü bir servet harcayarak Rusya’da da büyük bir Yahudi Kolonizasyon Derneği kurmuştu.
Avrupa’nın iki siyonist bankeri tarafından finanse edilen Alliance Israelite üniverselle teşkilatı, Osmanlı coğrafyasındaki ilk okulunu 1862 yılında Fas’ta açmıştı. Daha sonra bütün Kuzey Afrika, Ortadoğu, Balkanlar, İran ve bugünkü Anadolu, Alliance Israelite Üniverselle okulları tarafından bir ahtapot gibi kuşatılacaktı. İlginç olan, normalde sadece Yahudi çocukları için eğitim vermek üzere kurulan Alliance okulları, bu kuralını sadece Müslüman çocukları için bozmuştu. Zira bu okullarda yetişecek Müslüman öğrenciler, ülkelerinde üst düzey görevler alacak ve ülkelerinin yönetiminde söz sahibi olacaklardı. Osmanlı coğrafyasında 1862 yılından itibaren açılmaya başlayan bu Alliance okullarında bir milyondan fazla kişi eğitim görmüş ve Yahudi misyonuyla yetiştirilmişti.(12) Teşkilat okullarına devam eden öğrencilere, ana derslerin yanında Yahudi ideolojisi, Yahudi dil ve kültürü ve Batılı olmanın kuralları öğretiliyordu.
Alliance Israelite Universelle teşkilatı, Osmanlı coğrafyasında açtığı okullarda çalışan öğretmenlerin, önceleri erkek olmalarına özen gösteriyordu. Ancak 1872 yılına geldiğinde, örgüt kadınların da bu ağın içerisinde yer almasına karar vermişti. Fransız Yahudilerinden seçilen bayan öğretmenler, Kuzey Afrika ve Ortadoğu’nun köy ve kasabalarında gönüllü öğretmen’ olarak hizmet vermeye başlamıştı.(13) Kadın öğretmenlerin kısa sürede göstermiş olduğu başarılar nedeniyle, Paris’teki eğitimini henüz tamamlamamış bayan öğrenciler de derhal taşraya gönderilmişlerdi.
Batılı tarzda giyinmeye büyük özen gösteren Alliance’lı bayan öğretmenler, aynı zamanda Batı kültürünü de eğitim verdikleri bölgelere taşımış oluyorlardı.(14) Zira teşkilatın temel görevlerinden biri, Batılı yaşam tarzını yaygınlaştırmaktı. Böylelikle o bölgede baskın olan yerleşik kültür yozlaştırılıyor, yerine ikame edilen yeni bir kültür kodunun oluşturulması sağlanıyordu. Burada amaç, Osmanlı coğrafyasında Batı tipi bir ‘modern aile’ yapısı oluşturmaktı.(15) Aynı zamanda Batının kültür ajanlığını yapan Alliance’ın bayan öğretmenleri, İstanbul, Edirne, Çanakkale, Manastır, Tangier, Alsace, Halep, Şam, Beyrut, Aden ve Selanik gibi Osmanlı’nın önemli şehirlerinde görev yapıyorlardı. Daha önce hiç görmedikleri bu coğrafyada tecrübe kazandıkça, terfi ettirilerek merkezde daha kritik noktalara atanıyorlardı.
Alliance Israelite Universelle teşkilatında görev yapan bayan öğretmenler sadece ‘öğretmenlik’ yapmakla kalmıyor, bu okullardan mezun olan ve ‘şakird’ denen öğrencilerin istihdam işleriyle de uğraşıyorlardı. Zira örgütün bir amacı da, Yahudilerin yaşamış oldukları bölgedeki yaşam koşullarını düzeltmek ve onlara iyi bir ekonomik statü kazandırmaktı. Ancak teşkilat mensubu bayan öğretmenlerin en büyük misyonu, o bölgede görev yapan Yahudilerin yerel liderlerine de demografik bilgiler sağlamaktı.(16) Görev yapılan yerel bölgedeki Yahudi nüfus tespit ediliyor, aile bilgileri, çalışma alanları, hangi duygu ve düşüncede oldukları tek tek raporlanıyordu. Öyle ki bu hizmet, zamanla teşkilatın temel politikası haline gelecekti. Aslında bu çalışma şekli, düpedüz bir ajanlık faaliyetiydi.
Terörist Öğretmenler
Alliance Israelite Universelle teşkilatı, Paris dışındaki ilk okullarını Osmanlı coğrafyasında açmış olmakla, aslında gerçek niyetini de ortaya koymuş oluyordu. Zira o dönem dünyanın pek çok ülkesind yaşayan ve hem sosyal açıdan, hem de eğitim bakımından durumları Osmanlı’dan çok daha kötü olan Yahudiler vardı. Buna rağmen teşkilat, eğitim’ çalışmalarını sadece Osmanlı coğrafyasında yoğunlaştırmış, özellikle Anadolu, Balkanlar ve Ortadoğu’ya büyük önem vermişti.(17) öyle ki Alliance teşkilatı, Osmanlı vilayetlerinde bulunan her bir Yahudi cemaatine birer okul kurma emri vermişti. Çalışmaların sonucundan memnun olan Osmanlı Yahudileri de, bu talimatları harfiyen yerine getiriyordu. Böylece 1862 yılında Fas’ın Tetuan kentinde başlayan okul açma çalışmaları, daha sonra Balkanlarla devam etti. Zira Balkanların da teşkilat için ayrı bir önemi vardı.
Balkanlarda yer alan Selanik vilayeti, Yahudilerin Osmanlı topraklarındaki en önemli merkeziydi. Nüfusunun yarıdan fazlasını Yahudilerin oluşturduğu bu vilayet, hem eğitim, hem de sosyal statü bakımında diğer şehirlerden oldukça ilerideydi. Alliance teşkilatı, burada okul kurabilmek için yoğun bir çaba içerisine girmişti. Zaten Alliance teşkilatıyla Osmanlı Yahudileri adına ilk iletişim kuranlar da, Selanik Yahudileri olmuştu. 1865 yılında Volos’ta kurulan Alliance okulu, Osmanlı topraklarındaki Sefarad Yahudisi çevrenin merkezinde kurulan ilk okul olma özelliği taşıyordu. Bunu 1867’de Edirne ve 1870’de Şumla’da kurulan okullar izledi. Teşkilat, 1870 ile 1885 yılları arasında Balkanlarda tam 20 okul açtı. 1912 yılma gelindiğinde ise, Balkanlardaki Alliance okullarının sayısı 71’i erkek, 44’u kız okulu olmak üzere, toplam 115’e ulaşmıştı.(18)
Teşkilatın Osmanlı coğrafyasında açmış olduğu en önemli okulların başında, şüphesiz 1870 yılında kurulan Filistin Tarım Okulu geliyordu. Zira bu okul, doğrudan Filistin topraklarında kurulmuş ve bugünkü İsrail devletinin temellerini atmıştı. Teşkilatın kurucularından Charles Netter, Filistin’de kuru bir toprak yolunu satın alarak, ‘Mikveh İsrail Tarım Okulunu açmıştı. Aslında Filistin’de Yahudilere toprak satmak yasaktı. Ancak teşkilat, bunun çaresini bulmakta zorlanmamıştı. Zira Islahat Fermanı, yabancılara Osmanlı toprakları üzerinde mülk edinme hakkı veriyordu.
Filisti’de kurulan ‘Mikveh İsrail Tarım Okulun kuruluş amacı ise sözde bölgede yaşayan halklar için tarımsal faaliyetleri geliştirmek ve tarımla uğraşan genç nesiller yetiştirmekti. Okul, bir tavuk kümesi, inek ahırı, üzüm bağları ve şarap üretim yeri olan küçük bir çiftlik içerisinde kurulmuştu. Etrafı da yeşil bitki örtüsüyle çevrildi. Görünüşte her şey, okulun kullanım amacına uygundu. Fakat okulun asıl amacı, Filistin’e yerleşecek Yahudi kolonilerinin altyapısını oluşturmak için toprak edinme ve Avrupadan gelecek Yahudilere yer açmanın ilk basamağıydı.
Alliance teşkilatı, kurumun en tecrübeli ve siyonizmi benimseyen elemanlarını, Mikveh Tarım Okulu’nda istihdam ediyordu. Burada görev yapan Alliance Israelite Üniverselle mezunu siyonistler, bir anda eğitim şemsiyesini kaldırarak farklı bir kimliğe bürünmüşlerdi. Bir yandan okul sınırları sürekli genişletiliyor, bir yandan da Filistin’e göç eden Yahudiler ‘misafir kılıfı altında bu okulda ikamet ettiriliyordu. Nüfiıs yavaş yavaş arttıkça, küçük “savunma birlikleri” oluşturulmaya başlandı. Nitekim ‘tarım’ amaçlı kurulan bu okul, giderek askeri savunma hizmeti veren bir üs haline gelmişti. Öyle ki Mikveh Tarım Okulunda görev yapan Yahudi öğretmen ve öğrenciler, daha sonra Filistin’e göç eden Yahudi yerleşimcilerini korumak için kurulan Haganah (savunma) adındaki paramiliter örgütün omurgasını oluşturmuş ve bu örgütün ilk elemanları olmuşlardı.
İşte bölgeyi “Araplar için yeşil bir vadiye çevireceği” söylenerek kurulan bu okul, bugünkü İsrail devletinin de temellerini atmış oluyordu.
‘Eğitim’ şemsiyesi altında ‘vaat edilmiş topraklar’ın etrafını kuşatma altına alan teşkilat, Osmanlı’nın merkezi dışında kalan Kuzey Afrika, İran ve Irak topraklarında da okul açmayı ihmal etmemişti. Teşkilatın ilk göz ağrısı Fas’ta, 1912 yılına gelindiğinde toplam 14 okul faaliyet gösteriyordu.(19) Bu dönem içerisinde söz konusu okullarda tam 5 bin 500 öğrenci eğitim gördü. 1939 yılına gelindiğinde ise, Fas’taki okul sayısı 45, öğrenci sayısı ise 16 bine ulaşmıştı. İkinci Dünya Savaşı yıllarında bile, teşkilatın Fas’taki eğitim çalışmaları hız kesmedi. 1952’lere gelindiğinde; Fas’ın özellikle büyük kentleri Ma- rakeş, Fes, Rabat ve Kazablanka’da yapılan sistemli çalışmalarla Alliance okullarında eğitim gören Faslı öğrenci sayısı 28 bine ulaşmıştı.(20)
Modern derslerin yanı sıra Yahudi kültürünün de verildiği bu okullardan mezun olan Faslı öğrenciler, devlet kademelerinde önemli görevlere gelmişti. Allliance okullarının kuruluşunun 150. yıldönümü nedeniyle, İstanbul’da açılan sergiyi ziyaret eden Türkiye Yahudileri Cemaati Eski Dönem Başkanı Silvyo Ovadya, bu durumu şöyle ifade edecekti: “Birkaç yıl önce Fas’ı ziyaret ettim. Osmanlı İmparatorluğu’ndaki Alliance okullarından mezun olan çok sayıda Türk (Müslüman) kişilerle karşılaştım. Bu kişiler bana bu ülkede çeşitli görevler aldıklarını belirterek, şahsımda Alliance okullarına teşekkürlerini sunuyorlardı”(21)
Bir başka Kuzey Afrika ülkesi olan Tunus da teşkilatın hedefindeydi. Bölgede 1878 yılında başlayan okul kurma çalışmaları 1960’a kadar devam etmiş, bu okullardan toplam 5 bin Tunuslu öğrenci mezun olmuştu. Teşkilat, Irak bölgesine ise Bağdat’ta 1865 yılında açtığı okulla girmişti Bu sayı 1947 yılını gelindiğinde 10’nu bulmuş ve bu okullardan mezun olan öğrenci sayısı toplam 6 bini aşmıştı. Adeta Siyonizm’in ileri karakolları gibi çalışan Alliance okulları, İran’da hiçbir engelle karşılaşmadan yayılmasını sürdürdü.
İran’daki Yahudi cemaati, ilk okulunu 1898 yılında Tahran’da açtı Bu bölgedeki çalışmalarını 1960 yılına kadar sürdüren teşkilat, açtığı 15 okuldan 6 bin 200 öğrenci mezun verdi. Yine Beyrut, Şam ve Halep gibi önemli yerleşim bölgelerindeki okul kurma faaliyetleri de 1960 yılma kadar devam etti. Ancak 1947-1948 İsrail-Arap savaşlarından sonra, Arapların bu okullara bakış açısı değişti. Teşkilat da artık görevini tamamlama bilinciyle, 1960’lı yıllarda Arap ülkelerini birer birer terk etti. Irak’ta başlayan okul kapatmalarını, Suriye ve Mısır izledi. Fas ve Tunus’un bağımsızlıklarını kazanmasından sonra, teşkilat okulları buralarda da büyük darbe yedi. Birçok Arap devleti bu okulları millileştirdi….(22)
Murat Akan – Üst Akıl,Hayat yay.,syf:173-180
0 Yorumlar