Genel bir bakışla, sünnetin karakteristiğinin gerçekçilik ve esneklik yani uygulanabilirlik olduğunu söylememiz mümkündür. Aslında bunlar, İslam’ın da genel havasını yansıtan özellikleridir.
Biliyorsunuz dinimiz, en son dindir. Peygamberimiz de en son peygamber. Kıyamete dek geçerli olan Kur’an-ı Kerîm ve onun birinci elden açıklaması ve uygulama biçimi olan Sünnet, her türlü şart altındaki inananların meselelerine çözüm getirecek ve müslümanlar arasında inanç ve davranış birliği sağlayacaktır. O halde, gerçeklerden hareket etmesi, insanı tanıması, ona her türlü imkan ve şartta yaşayabileceği genel esasları tedrici olarak öğretmesi, aynı konuda da olsa uygulanabilir farklı şekil ve biçimleri sunması pek tabii olacaktır. Bu “cihanşümüllüğün” doğal bir sonucudur. Bunun adı da esnekliktir diyebiliriz. Bu sözlerimle, aynı konuda farklı bilgiler sunan ve değişik uygulamaların varlığını gösteren hadislerin aslında tabiilikler manzumesi anlamı taşıdığını ve bu farklılıkların müslümanlar için rahmet olduğunu söylemek istiyorum.
Daha açık söylecek olursam, İslam belli bir bölge veya şehir halkına gelmiş olsaydı, daha net ve değişmeyen belki de tek tip ve tek şekilde uygulanabilen esaslar teklif ederdi. Ancak o bütün dünyalılara hitap ettiğine göre, getirdiği esasların bütün dünya şartlarında her türlü imkan ve kabiliyet seviyesinde uygulanabilir olması, hitabettiği insanların doğru yolu bulmaları, İslami karakterlerini koruyabilmeleri açısından pek mühimdir. O da bunu yapmışla Mesela tek tip bir giyim tarzı önermemiştir. Giyim kuşam konusunda örtülmesi gerekli yerleri ve müslümanın temel vasfı olan ’’Kul olma” durumuna ters düşen anlayış ve uygulamalar, yasak listesi olarak belirlemiş, ötesini fertlerin ve yaşanılan bölgelerin şartlarına, malî imkanlarına, zevklerine, anlayışlarına tek kelime ile dindarlık ve becerilerine havale etmiştir.
O halde acele etmeden, Sünnet’e temelde ters düşecek kabalığa ve katılığa düşmeden meselenin özündeki esneklik prensibine uygun davranışlarla Sünnetin yaşanmasına ve yaşatılmasına çalışılmalıdır. Bunun için de Sünnet’in “en güzel örnek” olduğuna, yaşanabilirliğine, insan özüne ve ihtiyaçlarına en üst seviyeden cevaplar getirmiş olduğuna inanmak gerekir. Sonra bu inanca dayalı olarak Sünneti kendi özellikleri ve karakteristiği içinde tanımak lazımdır. Tanıyabilmek için de okumak öğrenmek gerekecektir. Eksik, noksan hatta yanlış bilgiler üzerine dayandırılacak yargı ve girişimler daima insanı yarı yolda bırakır. Hatta çoğu kez de istenmeyen sonuçlara götürür.
İsmail Lütfü Çakan – Siret ve Sünnet
Sünnet günlük hayatı düzenlemektedir diyebilir miyiz yani?
Tabii… Günlük hayatı tanzimde, ilahi irade istikametinde tanzimde Sünnet, Kur’an ile birlikte, birinci dereceden bir fonksiyon icra etmektedir. Nitekim Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:
“Kim benim sünnetimden, yaşama tarzımdan yüz çevirirse, benden değildir “.
“Dinin elden çıkışı, sünnetin terkiyle başlar. Halat nasıl iplik iplik ortadan kalkarsa din de birer birer sünnetin terkiyle ortadan kalkar “
Bu hadisler aynı zamanda müslümanın ancak sünnetten ayrılmamak suretiyle öz varlığını, İslâmî kişiliğini koruyabileceğini acıkça dile getirmektedir.
0 Yorumlar