Sanat bir kültürün en hususî, açıkça belli ve kendine mahsus ifade biçimlerinden biridir. Sanatın mâhiyeti hakkında çağdaş insanlığın pek fazla şuurlu olmadığı ve sanatı yerli yerinde ve hakîkî gâyelerine uygun biçimde kullanamadığı kanaatindeyim. Sanat, ta en başından beri, dinden ilham almış, ekseriya dine hizmet etmiş; ve din (yahut beşeriyetin hayatı hususunda geniş bir vizyon, bir dünya görüşü) tarafından biçimlendirilmiştir. Ta ki, değerler dünyasının parçalandığı ve müşterek bir değerler felsefesinin kalmadığı, modem zamanlar dediğimiz, son üç dört asra gelinceye kadar. Batı dünyasında dahi vaziyet böyle idi.
Modern zamanlar, insanı bir sanayi cemiyetinin dişlileri arasında öğütmüş ve değerler dünyasını dahi un-ufak etmiştir. Bugünse modern devirlerin azgın ferdiyetçiliğinden ve değersiz, inançsız “scientism”inden (bilimsici saçmalıklardan) bıkmış usanmışız ve “televizyon” marifetiyle, elimizdeki kumanda âletinden değil, “çok daha uzak mahreçlerden kumanda edilerek aktarılan sözde vizyonların” kargaşasından aptallaşmış ve şaşkın bir vaziyette kalakalmış bulunuyoruz.
Bu sebeple eski kültür dünyasının bazı hususiyetlerine dikkat çekerek, sanat meseleleri için temel teşkil edecek, kısa bir giriş yapmak istiyorum. İptidâî kültürler, kültürel faaliyet alanlarının yüksek seviyeli entegrasyonu (bütünlüğü, kaynaşmışlığı) bakımın- dikkate değer bir misal teşkil ederler. Orada, bir faaliyet, aynı zamanda cemaatin ekonomisine, politikasına, tekniğine, esâtîrine,dinine ve sanatına ait olabilir. İptidâi kabilelerin âyinlerine dikkat edin. Orada dinî ritüeller, âyin ve sanat içiçe olmakla kalmazlar, aynı zamanda, topluluğun diğer ihtiyaçlarına dahi hizmet eden fonksiyonları vardır. Çünkü iptidaî kültürler medeniyetler gibi kozmo-polit değildirler ve beşerî faaliyetler işbölümü ile farklı kompartmanlara yerleşmemişlerdir.
Esasen, teknolojinin, ekonominin, yahut başka bir görünüşü ile zenaatların nerede başladığım tayin etmek, modem zamanların fabrikasyon imalatına gelinceye kadar, son derece zor bir iştir. Toynbee’nin dediği gibi, “Sanat hiçbir insani ihtiyaç veya faydaya hizmet etmezse hayat da yoluna sanatsız devam eder.” Elbette sanatın karşılayacağı ihtiyaç yahut fayda, ruhî olmalıdır. Sanat çoğu zaman dine hizmet etmiş ve dinden ilham almıştır: Zira din insanın temel meşgalesidir. Dinin olmadığı yerde vizyon da olmaz, kültür de olmaz. Bütün kültürler dindardır. Bu bizi medeniyetin niçin kozmopolit ve dinsiz olduğu meselesine getiriyor.
Şahin Uçar,Kültür,Teknoloji ve Sanat Yazıları
0 Yorumlar