Peygamberler Küçük Günah İşler mi ? -4

sifa-i-serif-serhi_1 Peygamberler Küçük Günah İşler mi ? -4Dâvûd Peygamberin Kıssası

Dâvûd aleyhisselâmın kıssasına gelince: bu konuda Ehl-i Kitap tarihçilerinin, Hz. Dâvûd un kıssasına dâir gerçekleri değiştirmek ve tahrif et-mek sûretiyle yazıp çizdiklerine değer vermemek gerektiğini belirtmeliyiz. Ne yazık ki bazı müfessirler de bu bilgileri tefsirlerine almışlardır. Hâlbuki onların verdiği bilgiye dâir ne Kur an-ı Kerim de bir âyet, ne de güvenilir bir hadis i şerif vardır. Cenâb-ı Hakk ın Kur an da Hz. Dâvûd hakkında verdiği bilgi şöyledir: “Dâvûd kendisini imtihân ettiğimizi anladı ve Rabbinden bağışlanma diledi: O na yönelerek secdeye kapandı. Biz de onun Bu hatâsını bağışladık. Onun katımızda bir değeri ve güzel bir geleceği vardır.(Sad,24-25)

Allahu Teâlâ yine Hz. Dâvûd hakkında: “O, dâima Allah a yönelen bir kimseydi.(Sad,17) buyurmuştur.

Konuyla ilgili olarak zikrettiğimiz âyette geçen “fetennâhu” ifâdesinin anlamı “Biz onu denedik, İmtihan ettik” demektir. Tabiîn müfessirlerinden Katâde bin Diâme es-Sedûsî (v 117/735), Dâvûd aleyhisselâm hakkında zikredilen ikinci âyette yer alan ve “dâima Allah’a yönelen” diye de tercüme edilebilen “evvâb” lafzını, “itâatkâr” diye tefsir etmiştir. Aslında bu kelimenin en uygun tefsiri de budur.

Abdullah ibni Abbas ve Abdullah ibni Mes’ûd şöyle demişlerdir: “Söy-lendiğine göre Dâvûd aleyhisselâm ümmetinden bir adama, ‘Karını boşa da onunla ben evleneyim!* demiş, bu yüzden Allah Teâlâ da onu ikaz edip uyarmış, peygamberinin dünyevî şeylere kendini kaptırmasını doğru bulmadığını belirtmiştir. Dâvûd peygamber hakkında nakledilen pek çok haberden kabul edilebilecek olan işte budur.

Bir başka rivâyete göre Hz. Dâvûd o kimseye “Karını boşa da onunla ben evleneyim!” dememiş, ancak onun evlenmek istediği kadına kendisi de talip olmuştur.

Şerh:Anlaşıldığına göre o devirde bir erkeğin evlenmek istediği bir kadınla evlenmeye kalkışmak yasak değildi.

Fakat Peygamber Efendimiz: “Bir kimse, din kardeşinin dünür gönderdiği birine dünür göndermesin.”(Buhari,Nikah 45,nr.5142) buyurmak suretiyle böyle bir adeti yasaklamıştır.

Yine bu konudaki bir rivayete göre Hz. Dâvud. evlenmeyi düşündüğü kadının eşinin savaşta şehid düşmesini kalbinden geçirmiştir.

Şerh:Bu da Hz. Dâvûd hakkındaki İsrâiliyât türû asılsız riva-yetlerden biridir. Buna göre Dâvûd aleyhisselâm bir kadını görüp ona hayran kalmış, kocasının Ûriyâ adında tanınmış bir savaşçı olduğunu öğrenince, ordu ku-mandanına haber göndererek o adamın özellikle ön safta savaşıp şehit düşmesini sağlamış, sonra da onun ka-rısıyla evlenmiştir. Burada Hz. Ali’nin konumuzla ilgili meşhur sözünü hatırlamakta fayda vardır. Allah’ın Arş-tan! şöyle demiştir: “Kıssacı vaizlerin anlattığı şekilde kim size Hz. Dâvûd ile ilgili malûm kıssayı rivayet edecek olursa, ona peygamberlere iftira etmenin cezası olarak 160 değnek vururum.”

Tefsir âlimi ve Hanefî fakihi Ebül Leys es-Semerkandî de Dâvûd aleyhisselâma atfedilen rivayetle ilgili olarak şöyle demiştir:

İnceleyin:  Resûl-i Ekrem'in Kabrini Ziyâret

Birbirini suçlayan iki kişi Dâvûd peygambere başvurunca, birini din-leyip diğerini dinlememiş, hasmını suçlayana: “Bu adam senin koyununu kendi koyunlarına katmak istemekle sana haksızlık etmiş. ” demiş, ancak daha sonra hatâsını anlayarak Allah Teâlâ dan af dilemiştir.

Hz. Dâvûd un. Allah tan af dilemesinin yorumuna dâir bir başka görüş şoyledir:

Dâvûd Peygamber, sahip olduğu dünya malının ve saltanatın kendisini imtihan etmek için verildiğini düşünmüş, bu imtihânı başaramama korkusuyla Allah’tan af dilemiştir.

Mâliki fakihi ve hadis âlimi Ahmed ibni Nasr ed-Dâvûdî ile Mâliki fakihi Ebû Temmam Muhammed el-Ebheri et-Tulaytıli ve inceledikleri konuyu enine boyuna ele alan ilim adamları Hz. Davud’a nisbet edilen böyle haberleri gerçek dışı bularak reddetmişlerdir. Ahmed ibni Nasr ed-Dâvûdî bu konuda şunları söylemiştir:

Davud peygamber ile Uriyânın kıssasına dâir hadis alimlerinin güvenilir bulduğu bir rivayet yoktur.Zaten bir peygamberin bir Müslümanı öİdürtmeyi istemesi de düşünülemez. ”

Şöyle de bir görüş vardır: Âyet-i kerîmeden ilk bakışta anlaşılan, burada mecazi bir anlatımın bulunmadığı, Dâvûd aleyhiselâma koyunları hakkındaki anlaşmazlıklarını götürenlerin iki melek değil, iki insandan ibaret olduğudur.

Şerh:Bu konudaki dört âyet şudur;
21-Bir de davacıların kıssası geldi mi sana? Hani surdan aşarak mihraba ulaşmışlardı.
22- Davud’un yanına giriverdiler de onlardan telaşe düştü. Ona “Korkma!” dediler, biz iki davacıyız. Birimiz, birimize haksızlık etti. Şimdi sen aramızda hak ile hüküm ver ve aşırı gitme de bizi doğru yolun ortasına çıkar.
23- Biri: “İşte bu benim kardeşim. Onun doksan dokuz dişi koyunu var, benim ise bir tek dişi koyunum var. Böyle iken: Onu da bana ver, dedi ve tartışmada beni yendi” diye anlattı.
24- Davud dedi ki: “Doğrusu senin bir koyununu kendi koyunlarına katmak istemesiyle sana zulmetmiştir. Gerçekten bir cemiyette yaşayanların çoğu mutlaka birbirlerine haksızlık ediyorlar. Ancak iman edip de salih amel işleyenler başka. Ama onlar da pek az.” Davud, bizim kendisini imtihan ettiğimizi sanmıştı. Hemen Rabbinden mağfiret diledi, rüku ederek yere kapandı, tevbe ile Allah’a yöneldi.
25- Biz de o zannettiği şeyi kendisine bağışladık. Şüphesiz yanımızda onun bir yakınlığı ve güzel bir dönüş yeri vardır.

Bu âyetlerde anlatılanlardan çıkarabileceğimiz anlam şudur: Hz. Dâvûd, mescidde Rabbiyle baş başa iken, alı-şılmışın dışında bir yolla içeri giren iki kişinin bu hâli onu ürkütmüştü. Onlardan biri, aralarındaki meseleyi anlatır anlatmaz Hz. Dâvûd kanaatini beyan etti; âyette hâdisenin doğruluğunu araştırmak için daha fazla bir çaba gösterildiğine dâir bir ifade göremiyoruz. Fakat Hz. Dâvûd bu olayda kendisinin imtihân edildiğini anlamakta gecikmedi; derhal Rabbine yönelerek kendisini bağışlamasını istedi. Bu âyette onun affedilmesini istediği kusurunun ne olduğunu belirlemek için yeterli bilgi bulunmamaktadır.

Şu da unutulmamalıdır ki, Kuran, kendisinden önce gelen kitapları hem doğrulayıcı hem de tashih edicidir; onlara karıştırılmış olan yalan ve iftiraları ayıklar ve kıssaları bize en doğru şekliyle sunar. Buna rağmen, gerek eskilerden, gerekse çağdaş yorumculardan, Yahudi efsânelerinin câzibesinden kurtulamamış niceleri vardır ki, bunlar hâdiseye tamamen ters yönden yaklaşırlar; bu gibiler eski kıssaları Kur ana arz edecekleri yerde, Kuranın -hâşâ!- eksik bıraktığını onlarla tamamlamaya çalışır; bu uğurda da aklın, hayalin alamayacağı şekilde üretilmiş ve Peygamberleri tezyif etme kastı taşıdığında hiçbir kuşku bulunmayan birtakım senaryolardan medet umarlar. Bu durum, daha sahâbe döneminden itibâren ümmetin başına dert olmuş bir “kıssacılar” sınıfının üremesine yol açmıştır. Sahâbenin önde gelenlerinin ve Hulefâ-i Râşidîn in bu konudaki duyarlılıkları meşhûrdur.

Nitekim Hz. Ali nin: “Kim Dâvûd hâdisesini kıssacıların anlattığı gibi anlatırsa ona 160 değnek vurdururum” dediği bilinmektedir. Ayrıca konuyla ilgili âyette de bu kıssanın sonunda Dâvûd peygamber için söylenen: ‘‘Onun katımızda bir değeri ve güzel bir geleceği vardır. ifâdesi, bu tür uydurmaların kapısını kesin bir şekilde kapatmaktadır. Dâvûd aleyhisselâma böyle bir dâva getirenlerin Cebrâil aleyhisselâm ile Mîkâil aleyhisselâm olduğu da söylenmektedir.

Kadı İyaz, Şifa-i Şerif, Cilt:3

İnceleyin:  Resûl-i Ekrem'e İmân ve İtaat Etmenin, Sünnetine Uymanın Farz Oluşu -2

Muhammed Ali

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir