Misak-ı Milli Metni

Orijinal Metni, Tercümesi ve Günümüz Türkçesi ile..

misaki-milli-1-705x1024 Misak-ı Milli Metni

misaki-milli-2-700x1024 Misak-ı Milli Metni

misaki-milli-3-705x1024 Misak-ı Milli Metni

misaki-milli-transkript-1024x910 Misak-ı Milli Metni

 

Paylaşımın alındığı yer ise; Enes Demir’in sayfasıdır. Adresi için tıklayınız.

Ayrıca şunu da okumanızda fayda var;

MİSAK-I MİLLİ ÖZETİ

Misak-ı Milli’de özetle, Musul ve Hatay’ın anavatanın ayrılmaz bir parçası olduğu; hatta Kars-Ardahan-Batum’un da böyle olduğu fakat gerekirse tekrar bir halk oylaması daha yapılabileceği, Batı Trakya’da, Halep’te ve sair Araplarla meskun yerlerde de halk oylaması yapılması ve oylama sonucuna göre buraların kimde kalmasına karar verilmesi gerekliliği kabul edilmiştir. Buna rağmen bırakın Halep, Batum ve Batı Trakya’da oylama yapılmayı; savaşta dahi kaybetmediğimiz Musul ve Hatay masa başında üstelik Anadolu’da zafer kazandığımızı iddia ettiğimiz biranda kaybedilmiştir.

Not: Hatay, 1939’da oylama ile Türkiye’ye katılmıştır. Misak-ı Milli’de vurgulanan diğer bir husus olan İstanbul ve Ege Adaları bile Lozan’da buna uygun olarak çözülmemiştir. Malumdur ki, Ege Adaları tümden kaybedilmiş 3 ada hariç; İstanbul’da ancak 1936 Montro Boğazlar Sözleşmesi ile tamamen düşman askerinden arındırılmıştır. Şimdi Kürt nüfusun çok olduğu Hakkari’yi bile asla vermeyecek olan bizler; o zaman nüfusunun %90’ı Müslüman ve bu %90’nın %70’nin Türk olduğu Halep ve Musul’u terkettik.

Tarih ve Arşiv Uzmanı Enes Demir

Metnin yazıya dökülmüş halleri ise;

Orjinali;

MİSAK-I MİLLÎ BEYANNAMESİ

Birinci Madde

Devlet-i Osmaniye’nin münhasıran Arap ekseriyetiyle meskûn olup 30 Teşrinievvel 1918 tarihli mütarekenin hîn-i akdinde muhasım orduların işgali altında kalan akşamının mukadderatı, ahalisinin serbestçe beyan edecekleri ârâya tevfikan tayin edilmek lazım geleceğinden, mezkûr hatt-ı mütareke dahil ve haricinde dinen, irfânen, emelen müttehit ve yekdiğerine karşı hürmet-i mütekabile ve fedakarlık hissiyatıyla meşhun ve hukuk-ı ırkiye ve ictimaiyeleriyle şerâit-i muhitiyelerine tamamıyla riayetkar, Osmanlı İslam ekseriyetiyle meskun bulunan akşamın heyet-i mecmuası hakikaten veya hükmen hiçbir sebeple tefrik kabul etmez bir külldür.

İnceleyin:  Hicret Sonrası Müslümanların Yahudilerle İlişkileri

İkinci Madde

Ahalisi ilk serbest kaldıkları zamanda ârâ-yı âmmeleriyle anavatana iltihak etmiş olan Elviye-i Selase için lede’l-icap tekrar serbestçe ârâ-yı âmmeye müracaat edilmesini kabul ederiz.

Üçüncü Madde

Türkiye sulhuna talik edilen Garbî Trakya vaziyet-i hukukiyesinin tespiti de sekenesinin kemal-i hürriyetle beyan edecekleri ârâya teb’an vaki olmalıdır.

Dördüncü Madde

Makarr-ı Hilafet-i İslamiye ve Payitaht-ı Saltanat-ı Seniye ve Merkez-i Hükümet-i Osmaniye olan İstanbul şehriyle Marmara denizinin emniyeti her türlü halelden masun olmalıdır. Bu esas mahfuz kalmak şartıyla Akdeniz ve Karadeniz Boğazlarının ticaret ve münakalat-ı âleme küşadı hakkında, bizimle sair bfl-umum alakadar devletlerin müttefikan verecekleri karar muteberdir.

Beşinci Madde

Düvel-i İtilafiye ile muhasımları ve bazı müşarikleri arasında takarrür eden esasât-ı ahdiye dairesinde ekalliyetler hukuku – memalik-i mütecaviredeki Müslüman ahalinin de aynı hukuktan istifade etmeleri emniyesiyle- tarafımızdan teyid ve temin edilecektir.

Altıncı Madde

Milli ve iktisadi inkişafâtımız daire-i imkana girmek ve daha asrî bir idare-i muntazama şeklinde tedvir-i umûra muvaffak olabilmek için her devlet gibi bizim de temin-i esbab ve inkişafâtımızda istiklal ve serbesti-i tamme mazhar olmamız üssü’l-esas-ı hayat ve bekamızdır. Bu sebeple siyasî, adlî, malî ve sair inkişafâtımıza mani kuyûda muhalifiz.

Tahakkuk edecek düyûnâtımızın şerâit-i tesviyesi de bu esasâta mugayir olmayacaktır.

28 Kanunusani 1336
Erzurum Mebusu
Celaleddin Arif

Günümüz Türkçesi – İstanbul 28 Ocak 1920-

Meclisi Mebusan üyeleri, Devletin Bağımsızlığının ve ulusun geleceğinin, haklı ve sürekli bir barışa kavuşmak için katlanabilecek özverinin en fazlasını gösteren aşağıdaki ilkelere eksiksiz uyulmasıyla sağlanabileceğini ve bu ilkeler dışında sağlam bir Osmanlı Saltanatı ve toplumunun varlığının sürdürülmesinin olanak dışı bulunduğunu kabul ederek, şunları onaylamışlardır:

Madde 1.Osmanlı Devleti’nin, özellikle Arap çoğunluğunun yerleşmiş olduğu, 30 Ekim 1918 günkü Silâh Bırakışımı [Mondros Mütarekesi] yapıldığı sırada, düşman ordularının işgali altında kalan kesimlerinin [o sırada Hatay ve Musul bölgesi Türk egemenliği altında idi] geleceğinin, halklarının serbestçe açıklayacakları oy uyarınca belirlenmesi gerekir; sözkonusu Silâh Bırakışımı çizgisi içinde, din, soy ve amaç birliği bakımılanndan birbirine bağlı olan, karşılıklı saygı ve özveri duygulan besleyen soy ve toplum ilişkileri ile çevrelerinin koşullarına saygılı Osmanlı İslâm çoğunluğunun yerleşmiş bulunduğu kesimlerin tümü, ister bir eylem, ister bir hükümle olsuni hiç bir nedenle, birbirinden ayrılamayacak bir bütündür.

İnceleyin:  ENDÜLÜS - Bir Büyük Parantez ve İslam’ın Batı’ya Etkisi

Madde 2. Halkı, özgürlüğe kavuşunca, oylarıyla Anavatana katılmış olan üç il [Elviye-i Selâse yani Kars, Ardıhan ve Batum Livaları] için gerekirse yeniden halkın serbest oyuna başvurulmasını kabul ederiz.

Madde 3. Türkiye ile yapılacak barışa değin ertelenen Batı Trakya’nın hukusal durumunun belirlenmesi de, halkının özgürce açıklayacağı oya göre olmalıdır.

Madde 4. İslâm Halifeliğinin ve Yüce Saltanatın merkezi ve Osmanlı Hükümetinin başkenti olan İstanbul kenti ile Marmara Denizinin güvenliği her türlü tehlikeden uzak tutulmalıdır. Bu ilke saklı kalmak koşulu ile, Akdeniz ve Karadeniz Boğazlarının dünya ticaret ve ulaşımına açılması konusunda, bizimle birlikte, öteki tüm Devletlerin oybirliği ile verecekleri karar geçerlidir.

Madde 5. Müttefik Devletler ile düşmanların ve onların kimi ortakların arasında yapılan andlaşmalardaki ilkeler çerçevesinde, azınlıkların haklan, komşu ülkelerdeki Müslüman hakların da özdeş haklardan yararlanması umudu ile, bizce de benimsenip güvence altına alınacaktır.

Madde 6. Ulusal ve ekonomik gelişmemize olanak bulunması ve daha çağdaş biçimde, düzenli bir yönetimle işlerin yürütülmesini başarmak için, her devlet gibi, bizim de gelişmemiz koşullarının sağlanmasında, bütünüyle bağımsızlığa ve özgürlüğe kavuşmamız ana ilkesi varlık ve geleceğimizin temelidir, bu nedenle siyasal, yargısal, parasal vb. alanlarda gelişmemizi önleyici sınırlamalara [Kapitülasyonlar] karşıyız. Saptanacak borçlarımızın ödenmesi koşullan da bu ilkelere aykırı olmayacaktır.

Yusuf Aslan

Tarih talebesi ve ilme pek meraklı.

2 thoughts on “Misak-ı Milli Metni

  1. O acı yokluk içindeki günlerin , sosyal , ekonomik , siyasi ve uluslar arası şartları göz önüne alınmadan , tarih yazıyoruz adı altında bu kadar yalanı Müslüman Türk insanımıza inandırmaya çalışmanız, tam bir utanç belgesidir. Lütfen biraz Allah korkusu ve takiben araştırma,inceleme yapalım.
    Ben bir Türk Milliyetçisi Ülkücü olarak derim ki ; Kemalizmi din gibi gösteriyorsunuz.Yani birileri onu din gibi kabul ediyor demek istiyorsunuz.Hepsi yalan.Allah adına ; Nutuk’u okumanızı isterim. Sizi Allah’a emanet ediyorum .Rabbim cümlemizi ıslah etsin.

    1. Kemalizmi din gibi gösterenler göstermiş zaten.Bu konuda oldukça deliller var..Resmi tarihin dışına çıkıp biraz araştırmanızı öneririm.Mesela şu kitaba bakabilirsiniz:Onur Atalay’ın Türk’e Tapmak adlı kitabı.İletişim Yayınlarından çıkıyor.Gayet objektif,bol kaynaklı,bunu okumanızı tavsiye ederim.Siteye de bazı bölümlerini attık,bkn:https://www.ilimcephesi.com/bir-sekuler-din-olarak-kemalizmin-insasi/https://www.ilimcephesi.com/rejimin-din-siyaseti/https://www.ilimcephesi.com/siyasal-dinler-ve-kemalizmkarsilikli-etkilesim/ Ayrıca şu yazıyı da okumanızı tavsiye ederim:https://www.ilimcephesi.com/kemalizm-anlami-islevi-tarihi/

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir